Bilindiği üzere bu yılın Nisan sonu, kendine “ülke” denilen bu kara parçasında seçim gerçekleştirilecek.
Malumunuz gündem Mustafa Akıncı ve “ilhak” meselesi. Akıncı, önceki haftalarda Cumhurbaşkanlığı’na adaylığını açıkladı. Geçtiğimiz günlerde de The Guardian gazetesine bir mülakat vererek bazı söylemlerde bulundu. Hemen ardına ortalık karıştı. Guardian gazetesi muhabirinin dahi tahmin edemeyeceği tepkiler ortaya çıktı konuyla alakalı olarak…
***
Öncelikle konu dışı ama belirtmeden geçemeyeceğim. Saygı duyduğum bir gazeteci abim, The Guardian muhabirinin ve dolayısıyla gazetenin bu yaptığının gazetecilik olmadığını ifade ederek, gazetecinin niyetinin temiz olmadığını belirtmiş…
Bahsi geçen İngiliz gazeteci sorduğu 3 soruyla, 2 haftadır Kıbrıs ve Türkiye’nin gündemini belirleyerek, oy vermeyeceğini belirten birçok insanı, oy verme konusunda dönüştürdü ve tabu olarak görülen birçok konunun da tartışmaya açılmasına neden oldu.
Abime tekrar sormak istiyorum… Yapılan bu iş gazetecilik değil mi?
Gazeteci daha ne yapsın bilemedim…
***
Konuya dönelim…
Milliyetçi Demokrasi Partisi, Yeniden Doğuş Partisi ve Halkın Partisi’nin çıkardığı adaylar, Ersin Tatar’ın oyunun dağılmasına yol açacak ve ilk turdan seçimi kazanamayacak. İkinci tura kalan bir seçimde Mustafa Akıncı’nın seçimi kazanması daha yüksek bir olasılık olarak görünmektedir.
Akıncı cephesinde ise durum şöyle:
Akıncı için seçim geçtiğimiz gün başlamadı. Akıncı ve ekibi, “Türkiye’nin saldırdığı kişinin seçimi” kazanacağı durumunu iyi tahlil etti. Ya da sığınılacak limandan bu yönde bir talep geldi. Bunu hiçbir zaman bilemeyiz…
Akıncı için seçim Türkiye’nin Afrin işgali sırasında söylediği “Barış Pınarı desek de akan su değil kandır” ifadeleriyle başladı. Afrin süreci biter bitmez, “ilhak” muhabbetiyle yine gündem olmayı başarabildi Akıncı… Dahası, ana akım “sol” CTP’nin adayı Tufan Erhürman’ı da bu süreçte gölgede bıraktı.
Akıncı’nın”rol çalma”sı ile Erhürman, YENİDÜZEN dışında başka herhangi bir gazetede kendine yer bulamayacak hale geldi. CTP’nin sosyal medya üzerinden yaptığı çalışmalar ise sadece parti sempatizanları arasında paylaşılır oldu. Dolayısıyla, Erhürman’ın da seçim yarışından koptuğunu söylemek mümkündür.
***
Hal böyleyken Akıncı benden ve eğer benim gibi düşünen başkaları da varsa; bizden oy alabilmesi için bazı sorulara yanıt vermek zorundadır.
1- Şahsınıza yönelik Türkiye’den yapılan bu saldırı, ülkenin iç işleyişine açık bir müdahaledir. Kurulan yapının Türkiye’nin egemenliği altında olan bir alt yönetim olduğunun bir kez daha kanıtlanmasıdır. Geçtiğimiz günlerde avukatlardan oluşan bir kurul oluşturduğunuzu bildirmiştiniz. Bu kurul, hakkınızda hakarete varan söylemler ortaya koyan siyasi ve vatandaşlarla ilgili herhangi bir girişim yapmayı düşünmekte midir?
2- Türkiye halen sığınılacak tek liman mıdır? Kıbrıs sorunu denilen sorun sadece ve sadece Ankara ile beraber mi çözülebilir?
3- Ne Kıbrıslırumların azınlığı ne de Türkiye’ye yama olmak istemediğinizi bildirdiniz. Bu talebinizin arkasında olmakla beraber geçtiğimiz 5 yıllık süre boyunca görüşme masalarında Türkiye’nin dizinin dibinden ayrılmadığınızı gözlemledik. Türkiye’nin garantörlüğünden vazgeçmeden Kıbrıs’taki soruna çözüm bulmayı halen hedeflemekte misiniz?
***
Son söz:
Seçim süreci içinde toplumsal olarak “ya onu destekliyorsun, ya da bunu, başka şansın yok” gibi bir düşünce ortaya çıktı. Açıklamak zorunda hissediyor insan kendini…
Ne Akıncı’yı ne de Erhürman’ı destekliyorum. İşgale işgal demeyen, bu ülkedeki işgali bitirmek için çalışmayan ve seçim denilen bu saçmalığı bir işgal mücadelesine çevirmeyen kimseye oy falan yok!