11 adaylıkla bu yıl en çok Oscar adaylığı alan film olan Todd Phillips imzalı Joker, özellikle Joaquin Phoenix’in hayranlık uyandıran performansıyla dikkatleri üzerine çekmişti.
Filmloverss’ın haberine göre, Joker yorumuyla izleyiciye eşsiz bir sinema deneyimi yaşatan Joaquin Phoenix, ödül sezonunun favori isimleri arasında yer aldı. Önce Altın Küre, sonra BAFTA gibi sinema dünyasının prestijli ödülleri kazanan Phoenix’in, Oscar’ı almasına kesin gözüyle bakılıyordu.
Nitekim öyle de oldu. Joaquin Phoenix, 92. Oscar Ödülleri’nde Joker filmindeki performansıyla En İyi Erkek Oyuncu Oscarı’nın sahibi oldu. Phoenix, kısa bir süre önce sahiplerini bulan ödül töreninde yaptığı konuşmayla adından söz ettirdi.
Joaquin Phoenix: “Kişisel Değişim Fikrinden Korkuyoruz ve Bir Şeyleri Feda Etmemiz Gerektiğini Düşünüyoruz.”
![](https://gazeddakibris.com/aws-kolektif-dosyalar/2020/02/phoenix1.jpg)
Altın Küre’de iklim değişikliğine değinen konuşmasıyla adından söz ettiren, BAFTA’da ise çeşitli ırktan sinemacıların açık şekilde görmezden gelindiğini vurgulayan konuşmasıyla büyük ses getiren Joaquin Phoenix, Oscar töreninde eşitsizlik ve doğal kaynakların tahribatı gibi önemli konulara değindi.
Törende hiç kimseden kendisini yüksek görmediğini söyleyerek konuşmaya başlayan Phoenix, törendeki insanlarla aynı film sevgisini paylaştığını belirtti. Bu sevginin kendisine bahşettiği en önemli hediyenin “sessizlerin sesi” olabilmek olduğunu söyledi. Sevgi ve şefkati kılavuz ilke olarak kullanmamız gerektiğine vurgu yapan Joaquin Phoenix, ödül konuşmasını şu şekilde dile getirdi:
Joaquin Phoenix açıklamasını şu sözlerle devam ettirdi: “Çok uzun zamandır hep birlikte karşı karşıya olduğumuz sorunları düşünüyorum ve bazen şöyle hissediyoruz ve hissettiriliyoruz ki farklı amaçlara ve öncülüklere liderlik ediyoruz aslında ama ben bir ortaklık görüyorum.
Toplumsal cinsiyet eşitliği, ırkçılık, eşcinsel hakları, hayvan hakları olsun bunlardan bahsederken adaletsizliğe karşı bir mücadeleden bahsediyoruz. Bir ülkenin, bir ırkın, bir cinsiyetin ve bir türün egemenlik ve istismarı hakkı olduğu fikrine karşı çıkıyoruz.
Doğal dünyadan çok korktuğumuzu düşünüyorum ve hepimizin suçlu olduğu egosantrik, ben merkezci bir dünya bakışı var. Kendimizi dünyanın merkezi zannediyoruz. Tabiata gidip kaynaklar için onu sömürüyoruz.
Bir ineğin yavrusunu çalıyoruz. Sonra sütünü alıp kahvemize koyuyoruz. Kişisel değişim fikrinden korkuyoruz ve bir şeyleri feda etmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Değişim sistemleri geliştirerek çevreye faydalı olabiliriz.”