Günümüzde makro besin gruplarından yoksun bırakılarak veya bazı besinleri etiketleyerek uygulanan çeşitli popüler diyetlerin(örn: karbonhidratsız), yoksun bırakılan besin gruplarını daha çok tüketme dürtüsü uyandırdığı, sonrasında aşırı yeme ataklarına sebep olabileceği ve sürdürebilir olmadığı için bu tür beslenme programlarının uzun vadede bir başarı sağlamadığı araştırmalarla desteklenmiştir.
Geleneksel ve sosyal medyanın besin ve besin gruplarıyla ilgili verdiği çarpık mesajların inançlarımız üzerinde yarattığı olumsuz etkiler, bilimsel bir dayanağı olmayan yöntemlerin uygulanması ne yazık ki besinlerle sağlıklı ilişkiler kurmamıza engel oluyor. Yiyecekleri yasallaştırmak, yiyeceklerle daha sağlıklı ilişkiler kurabilmek açısından kritik bir noktadır.
Gün içerisinde sergilediğimiz davranışların %40’ından fazlasını etkin düşünmeyle yapmıyoruz. Modern hayata adapte olabilmek için, teknoloji ve gittikçe artan aciliyet hissi sebebiyle bedensel ve zihinsel ihtiyaçlarımızın farkında olmadan otomatik davranışlar sergiliyoruz.
Sezgisel beslenme, geleneksel diyetlerin aksine “diyetçi(kısıtlayıcı) zihniyet” i reddedip hem yiyecek hem de hislerimiz üzerindeki kontrolü yeniden yapılandırmanın mümkün olduğunu savunuyor.
Sezgisel beslenme; İçgüdüleri duyguları ve gerçekçi-mantıklı düşünmeyi barındıran dinamik bir beden-zihin bütünleşmesidir.
Sezgisel yeme; daha çok bireyi yemek yemeye iten sebepler (açlık-tokluk sinyalleri) üzerinde dururken, ( Biyolojik açlık mı? Duygusal açlık mı? )
Yeme farkındalığı; yeme eylemi gerçekleştiren bireyin neyi, nerede ve nasıl yiyeceğinin dış etkenlerle olan ilişkisi ve besin üzerinde yargılama yapılmaması (İyi ya da kötü besin yoktur. Besin nötrdür, işlevi önemlidir) üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Açlığınız Fiziksel Açlık mı ? Duygusal Açlık mı ?
Fiziksel açlık; Belirtileri daha yavaş ortaya çıkar, yeme isteği midede ağrı veya guruldama şeklinde kendini belli eder.
Duygusal Açlık; Mide birden bire kazınmaya başlar. Bilinçsizce bir yeme isteği vardır, ne yediğinizin önemi yoktur. Mideniz dolsa da tatmin olmazsınız. Rahatsız hissedene kadar yemeye devam edebilirsiniz. Dokulara, zevklere ve kokulara odaklandığınız derin bir yeme isteği vardır. Duygusal yeme davranışını takiben suçluluk duygusu eşlik eder.
Duygusal açlığı tetikleyen birçok etken vardır; Can sıkıntısı-oyalanma, rüşvet -ödül, heyecan, aşk, kaygı, kızgınlık, hayal kırıklığı, depresyon, bir gruba ait olma isteği, ipleri gevşetme isteği vb.
-Hiç kendine sevmediğin bir işi yapmak için rüşvet teklif ettiğin oldu mu ??
“Şu kahveyi içip başlayacağım” , “ Şu bölümü bitireyim, yemek yiyeceğim” eğer öyleyse rüşvet-ödül yeme tecrübesini yaşadın.
Besinlerin bizleri kötü durumlarda teselli etmesini anlamak güç değildir. Oturup ağlamaktansa, mutfağa gidip abur cubur yemek çok daha kolay ve keyiflidir. İşte tam da bu noktada alışkanlıklarımız ve onları ne ile beslediğimiz devreye giriyor.
Yeme farkındalığı, sağlıklı yeme davranışı geliştirmede, etkili ve daha az enerji alımı ile yeterli ve dengeli beslenmeye teşvik eden uzun vadede kalıcı sistematik ve uygulanabilir tekniklerle bütüncül bir yaklaşım sunma potansiyeline sahiptir.