Kıbrıs’ın kuzeyinden ve güneyinden gençler gazeddakıbrıs’a konuştu; kaygı, umut ve düşlerini paylaştı.
ERASMUS Plus’un Breaking Walls, Building Bridges gençlik değişim programına katılan Kıbrıslı Türk, Kıbrıslı Rum, Kıbrıslı Ermeni ve Kıbrıslı Maronit gençler gazedda’nın sorularını yanıtladı.
Annelise Sparsi: “Kıbrıs sorunu artık anlamsız bir hale geldi.”
Annelise Sparsis, Kıbrıslı bir Rum. En büyük endişesi, Kıbrıs’ın bölünmüş olmasına yönelik kayıtsızlık. Sparsis özellikle de gelecek nesillerin bölünmüşlüğü git gide daha fazla kabullendiğini ve bunu daha az önemsemelerinden büyük endişe duymakta. Sparsis: «İnsanlar büyüyüp statükoya alışınca korarım ki bunu değiştirmek pek umurlarında olmayacak»
“Tek bir devlet altında ortak bir yaşamda sorun görmüyorum”
Kıbrıs’ın geleceğini ancak ortak bir gelecek olarak görüdüğünü iafade eden Sparsis,«KKTC’de büyümüş arkadaşlara sahip bir Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olarak her ne kadar okulda milliyetçi bir şekilde büyütülmeye maruz kaldıysam da Kıbrıs vatandaşlarının birlikte tek bir devlet altında yaşamalarında herhangi bir sorun görmüyorum» diyerek düşüncelerini dile getiriyor.
“İyiki siyasetçi değilim”
Siyasi söylem noktasında aynı fikirleri paylaşamayacağnı ifade eden Sparsis «çünkü birincisi ve iyi ki siyasetçi değilim ve ikincisi ise inanıyorum ki aslında bu ülkenin birleşmesini engelleyen de tam da bu siyasi söylemdir» dedi.
“Kıbrıs sorunu artık anlamsız bir hale geldi.”
«Hayalkırıklığı anahtar kelimedi» diyor Sparsis ve devam ediyor,«Hükümetim, medya ve dolayısıyla insanımdan hayal kırıklığına uğrarım. Konu birleşme yönünde pratik bir adım atma inisiyatifinden yoksun olma, hemcinsimiz Kıbrıslı Türkleri yok sayma ve moda sözcük ‘Kıbrıs Sorunu’ hakkında genel manüpilasyona geldiğinde sadece Kıbrıslı Rumlar için konuşabilirim. Siyasetçiler ve sonuç olarak medya da yanlış sebeplerden, örneğin tekrar seçilme ve medya teşhiri, ortaya ‘Kıbrıs Sorunu’ sözcüğünü sadece ve sadece medya ve insanların dikkatini çekmek için atarlar- o derece ki bu sözcük artık anlamsız bir hale gelir. Bu sebeple endişem ve korkum odur ki hayalim olan birleşik Kıbrıs hiç gerçekleşmeyecek.»
“Öyle bir Kıbrıs ki vatandaşları eşit”
Birleşik bir Kıbrıs ümit ettiğini ifade eden Sparsis, «öyle bir Kıbrıs ki içinde seyehatlerimi, keşiflerimi ve bulgularımı özgürce yapabileyim; öyle bir Kıbrıs ki tüm vatandaşlarını eşit şekilde içinde barındıran» diyor.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nde devlet ilkokuluna gittiği dönemde kendisine okul tarafından verilmiş ve üzerinde bölünmüş bir Kıbrıs fotoğrafı defter verdiklerinden bahsediyor Sparsis. Defterde aynı zamanda kuzeyinin kırmızı ve kana bulanmış olduğu, üzerinde ise ‘I do not forget and will always fight’ yazılı olduğunu söylüyor. Sparsis şöyle konuşuyor: «Hatırlıyorum, 8-9 yaşlarındaydım. ‘Tam olarak unutmadığım nedir ki? Ben birşey hatırlamıyorum’ diye düşündüğümü. Bana göre geçmiş tecrübeler çeşitli öznel hatıraların hikayelere dönüştürüldüğü ve acı çekme gölgesi altında, milliyetçi söylemle bir sonraki nesillere aktarılan ve tam da bizim ortak bir gelecek hayal etme ve kurmamızı engelleyen şeylerdir.»
___
Nihal Soğancı: Düzenin bir parçası olduğumuz gerçeğiyle yüzleşmeliyiz
Belirsizlik anından geçmekteyiz
«Αda’nın fiziksel olarak bölünmüş olmasının ötesinde, düşüncelerimizin ve etrafımızda olanları algılama şekillerimizin bölünmüş olması üzerinde durmamız gereken bir sorun” olduğunu düşünen Nihal Soğancı, toplum olarak umutsuzluk ve umursuzluğun hakim olduğu bir belirsizlik anından geçmekte olduğumuzu ifade ediyor. Nihal: “En yaygın olarak kullandığımız «-Νapan?-Napayım. -Napacan. »deyimleri hissetiğimiz belirsizliğin ve olaylar üzerinde etkimizin olmadığını düşündüğümüzün en büyük örneği.”
Adanın ortak geçmişinin, kolektif mülksüzleştirme, yerinden edilme ve savaş travması ile bezendiğini kaydeden Soğancı, “adanın Kuzey’inde şimdi, tanınmamışlık, belirsizlik ve mesela 2003’ten beri yalnızca “gerçek Kıbrıslılar”’ın adanın Güney’ine geçmesine izin veren sınırlarla mimlenmiştir. “Kıbrıs halkının” kim olduğunun belirlenmesinde ciddi bir rol oynayan sınırın performatif gücünün ötesine geçip Kıbrıs’ı evi olarak gören herkesi, Kıbrıs halkı olarak görebildiğimiz zaman ortak bir gelecek düşünülebilir” şeklinde düşüncelerini aktarıyor.
“Bölünmüşlüğü içselleştirmemizden endişe duyuyorum”
Kıbrıs’ta yaşamın her zaman bölünmüşlükle karakterize edildiğini kaydeden Soğancı, en ciddi endişesini şu şekilde ifade ediyor: “Fakat, bu bölünmüşlükten ziyade bizim bu siyasi bölünmüşlüğü içselleştirip onu benliğimizin bir parçası yapmış olmamız benim en ciddi endişe duyduğum konu.”
“Millet ve devlet gibi kavramların sorgulanmasına olanak sağlayacak bir çatlak oluşturabilir”
Kıbrıs’ın siyasi geleceği ne olacağı belli olmayan, sürekli tartışılan ve müzakere edilen bir konu olduğunu kaydeden Soğancı, “ayrıca barındırdığı yerinden edilmiş bir çok toplumun geçmişini ve geleceğini aradığı yapısından dolayı ayrık bir zamansallık, bir üçüncü alan olarak düşünülebileceği inancındayım” şeklinde konuşuyor.
Alternatif düşüncelerin yeşerebileceği çatlaklara ihtiyaç duyulduğunu ve bu yönde de umutlu olduğunu kaydeden Soğancı, şöyle konuştu: “İçinde bulunduğumuz geçiş süreci ve soru anı, sınırlar, kimlik ve vatandaşlık meseleleriyle simgelenmiş millet ve devlet gibi kavramların sorgulanmasına olanak sağlayacak bir çatlak oluşturabilir. Bunun sonucunda egemen ideolojilere karşı çıkabilecek özel alternatif düşünce şekillerinin artarak ortaya çıkacağı bir gelecekten umutluyum.”
“Ada’da yaşayan tüm insanların farklılıklarıyla kabul edildiği bir Kıbrıs hayal ediyorum”
Nihal Soğancı, Adada yaşayan tüm insanların Kıbrıslı Rum veya Kıbrıslı Türk ayrımının ötesinde; 1974 sonrası adaya gelen ve yerleşik olarak adlandırılan, ekonomik sebeplerden buraya çalışmaya gelen, veya buraya okumaya gelen insanların her birinin benzerlikleriyle ve farklılıklarıyla kabul edildiği bir Kıbrıs hayal ettiğini söylüyor ve ekliyor, “Bu olduğu takdirde siyasi birleşme olsun olmasın insanlar birleşmeyi kendileri yaratabilir.”
“Geçmişi anlamak için her zaman farklı alternatiflere kulak vermeliyiz”
Soğancı, geçmişi anlamak için her zaman farklı alternatiflere kulak verilmesi gerektiğinin altını çiziyor: “Sokak kapılarının dışa dönük tarafının gizlediği tüm farklı hayatların bilincinde olduğumuz gibi, geçmişle ilgili hatırladığımız her şeyin yanında unuttuklarımızın da olduğunun bilincinde olmalıyız. Yazılı geçmişin bugünü kabul ettirmek için sundukları kazananların hikayeleri olur genelde. Fakat, Kıbrıs’ta veya yakın geçmişte çatışma yaşamış herhangi bir toplumda yaşamak, fiziki ve hayali harabelerle de yaşamayı beraberinde getirir. Bu harabeler aracılığıyla geçmişi sorgulayabiliriz çünkü içlerinde barındırdıkları acabalar başka bir zamanın mümkün olduğunu anlatır. Bundan dolayı geçmişi anlamak için her zaman farklı alternatiflere kulak vermeliyiz.”
Düzenin bir parçası olduğumuz gerçeğiyle yüzleşmeliyiz
Soğancı, sorgulanması gereken pek çok mesele olduğuna vurgu yaparak, “İlk önce hayatın, yasa ve yasadışılık, düzen ve düzensizlik, yer değiştirme ve aidiyet ikilemlerine bağlı kalmadan nasıl yaşanabilir olduğunu sorgulamalıyız” diyor. Düzenin bir parçası olduğumuz gerçeği ile de yüzleşmemiz gerektiğini kaydeden Soğancı, “Ayrıca, savaş barbarlığının uzantısı olarak gördüğüm ganimetle ve içinde yaşadığımız düzenin istesek de istemesek de bizim de bir parçamız olduğuyla yüzleşmeliyiz. Ancak bu yüzleşme gerçekleştikten sonra eleştirel düşünce ve alternatif bir öznellik ortaya çıkabilir” ifadelerini kullandı.