Amerikan Elçiliği tarafından hazırlanan İnsan Hakları 2018 raporunu yayınlamaya devam ediyoru. Raporun ikinci kısmında ifade özgürlüğü, sivil haklar, basın ve mültecilerin yaşadığı sıkıntılara yer verildi.
Gazeteciler saldırıya uğruyor
Raporda, gazetecilerin mahkemelerde ve hastanelerde sözlü saldırıya uğradığı ve zaman zaman da ekipmanlarına zarar verilildiğine yönelik ifadeler yer aldı. 22 Ocak tarihinde Afrika’ya düzenlenen saldırı ve linç olayı da raporda yer alırken, akabinde başlayan dava sürecine de değinildi.
Polis ve asker içindeki olaylar araştırılamıyor
Gazetecilerin silahlı kuvvetlerin kontrolü altındaki kişilerle röportaj yapamadığına değinilen raporda, “Kıbrıs Türk Gazeteciler Cemiyeti, yetkililerin bu kısıtlamaları kullanarak, gazetecilerin polis veya asker içerisinde vuku bulan işkence, kötü muamele veya intihar iddiaları gibi konuları araştırmalarını engellediklerini bildirdi” ifadelerine de yer verildi.
Otosansür
Otosansüre de yer verilen raporda, işlerini kaybetme korkusuyla kişisel sansür uygulamak durumunda kalan gazetecilerin olduğu vurgulandı. Raporda şu ifadelere yer verildi: “Bir gazeteci, bazı basın temsilcilerinin Türkiye’nin Kıbrıs’taki rolünü ve Türkiye’nin liderliğini bildirirken kendilerini sansürlediğini bildirdi.”
Mülteci ve göçmenler
Mültecilerin yetkililer tarafından ‘yasa dışı yollarla adaya giren kaçak göçmenler’ olarak değerlendirildiği belirtilen raporda, bu gibi durumlarda ya adaya girişlerin yasaklandığı ya da adadan sınır dışı edildiği bildirildi.
Raporda bu yapılarken risklerin göz önünde bulundurulmadığını ve hak ihlallerine açık bir durum ortaya çıktığı vurgulandı.
Koruma sağlanmıyor
Hükümetlerin mültecilere yönelik bir koruma politikası olmadığına gönderme yapılan raporda, “Yetkililer, mültecilerin yaşamlarının veya özgürlüklerinin tehdit altında olabileceği ülkelere sınırdışı edilmelerine veya iade edilmelerine karşı koruma sağlamamıştır. STK’lara göre, limanlarda çalışan yetkililer sıklıkla sığınmacılara adaya giriş izni vermedi” ibareleri yer aldı.
Sınır dışı
Raporda ayrıca şu ifadelere de yer verilidi: “Kıbrıslı Türk makamların, yıl içinde BMMYK’nın uygulayıcı ortağının iltica taleplerini değerlendirmek için gerekli bilgiyi elde etmek için görüşme yapamadan çok sayıda sığınmacıyı sınır dışı ettiği bildirildi. Kıbrıs Türk makamları tarafından idare edilen bölgeye yasadışı yollardan girmeye çalışan bazı sığınmacılar tutuklandı, “mahkemeye” çıkarıldı ve hapis cezalarına çarptırıldıktan sonra sınır dışı edildi.”
İşte raporun ikinci kısmı:
Bölüm 2
Sivil Özgürlüklere Saygı:
“Yasa”, basın da dahil olmak üzere ifade özgürlüğü sağlar ve yetkililer genellikle bu hakka saygı gösterir. Bireyler, bazı istisnalar dışında, genellikle makamları kamuoyunda eleştirebildiler.
Şiddet ve Tacize İlişkin:
Bir gazeteci derneği bazı gazetecilerin tutuklular veya tutukluların aileleri veya arkadaşları tarafından sözlü veya fiziksel saldırıya maruz kaldıklarını bildirdi. Gazeteciler ayrıca, zaman zaman işlerini yapmalarının engellendiğini, sözlü saldırıya uğradıklarını ve “mahkemelerde”, hastanelerde ve karakollarda ekipmanlarının hasara uğratıldığını bildirdiler.
Ocak ayında, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afrika Gazetesi’ni Aralık 2017’de Erdoğan’ın başına işeyen bir Yunan heykelinin karikatürünü tekrardan yayınlamaktan ve 21 Ocak’ta Suriye’deki askeri operasyonları şiddetle eleştiren bir makale yayınlamaktan suçlayarak gazeteye karşı bir eylem çağrısında bulundu. Buna cevaben, 500 gösterici gazete binası önünde protesto gösterisi düzenledi. Basında çıkan haberlere göre, göstericiler kaya parçaları, cam şişeler ve yumurtalar fırlatrak 16,450 liralık bir zarara yol açtı. Polis, altı göstericiyi ayaklanma, yasadışı bir şekilde toplanma ve özel mülkiyeti imha etmekle tutukladı. Altı göstericiye iki ila altı ay arasında hapis cezası verildi. Afrika’nın baş editörü Ağustos ayında tehdit almaya devam ettiğini bildirdi; bir gazeteci derneği ise saldırıya yer veren basın ve medya gruplarının da tehdit aldığını bildirdi.
Sansür veya İçerik Kısıtlamalara İlişkin:
Gazeteciler silahlı kuvvetlerin kontrolü altındaki kişilerle röportaj yapamaz veya rapor vazamaz. Kıbrıs Türk Gazeteciler Cemiyeti, yetkililerin bu kısıtlamaları kullanarak, gazetecilerin polis veya asker içerisinde vuku bulan işkence, kötü muamele veya intihar iddiaları gibi konuları araştırmalarını engellediklerini bildirdi.
Gazeteciler işlerini kaybetme korkusuyla kişisel sansür uygulamak durumunda kaldılar. Bir gazeteci, bazı basın temsilcilerinin Türkiye’nin Kıbrıs’taki rolünü ve Türkiye’nin liderliğini bildirirken kendilerini sansürlediğini bildirdi.
Mart ayında polis memurları Afrika gazetesini şiddete teşvik etmek, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret etmek ve “KKTC” yi Türkiye’ye karşı kışkırtmakla suçladı. Mayıs ayında yapılan duruşmada Afrika’nın editörü ve köşe yazarı, dış devlet temsilcilerine hakaret etmek, dine hakaret etmek ve bir karikatürle ilgili yanlış haberler yayınlamak, başka üç makale ve başyazı yayınlamak gibi suçlarla yargıladı. Duruşma Ekim ayında başladı ve yıl sonunda devam etti.
Hareket özgürlüğüne İlişkin:
Bir aracı STK, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) ofisi ile Kıbrıslı Türk makamları arasında işbirliği yapılmasını sağladı. Sığınma başvurularının ele alınmasına ilişkin herhangi bir “yasa” bulunmadığından, Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki BMMYK temsilcileri, Kıbrıs Türk makamları tarafından idare edilen bölgedeki başvuru sahiplerinin sığınma taleplerini değerlendirdi.
Göçmenlerin, Mültecilerin ve Vatansız Kişilerin Kötüye Kullanımı: BMMYK, bazı istisnalar dışında, sığınmacıların genel olarak yasadışı göçmenler olarak değerlendirildiğini, çünkü sığınma talebi için resmi bir çerçeve bulunmadığını bildirmiştir. Çoğu ya adaya giriş reddi aldı, ya da sınır dışı edildi; ki bunlar reddetmenin riskleri göz önünde bulundurulmadan yapıldı.
Yetkililer, mültecilerin yaşamlarının veya özgürlüklerinin tehdit altında olabileceği ülkelere sınırdışı edilmelerine veya iade edilmelerine karşı koruma sağlamamıştır. STK’lara göre, limanlarda çalışan yetkililer sıklıkla sığınmacılara adaya giriş izni vermedi.
İnsan hakları dernekleri, sığınmacılara geri döndürülmeden korunmalarını sağlamak için BMMYK da dahil olmak üzere yetkililerle çalışmaya devam etti ama bu her zaman başarıyla sonuçlanmadı. Bu tür kuruluşların dahil olmasıyla, birçok sığınmacı Türkiye’de ya da devlet kontrolündeki alanlarda iltica prosedürlerine erişim kazanmıştır.
Sığınma talebindeki kişilerle ilgilenen veya mültecilerin korunmasıyla ilgili çalışma yapan herhangi bir “yasa” veya sistem yoktur. Kıbrıslı Türk makamlar genellikle BMMYK’nın STK uygulayıcı ortağı SOS Çocuk Köyü ile işbirliği yaptı.
Kıbrıslı Türk makamların, yıl içinde BMMYK’nın uygulayıcı ortağının iltica taleplerini değerlendirmek için gerekli bilgiyi elde etmek için görüşme yapamadan çok sayıda sığınmacıyı sınır dışı ettiği bildirildi. Kıbrıs Türk makamları tarafından idare edilen bölgeye yasadışı yollardan girmeye çalışan bazı sığınmacılar tutuklandı, “mahkemeye” çıkarıldı ve hapis cezalarına çarptırıldıktan sonra sınır dışı edildi.
Sığınmacılar yurtdışına seyahat edemedi çünkü “yasal” statüleri olmadığı için geri dönmeleri mümkün olamayacaktı.
Gazeddakıbrıs için çeviren: Aycan Akcin
İnsan Hakları Raporu: Cezaevinde hak ihlalleri, şiddet ve taciz