(Marinetti ve Tebası İçin Ölü Kazanını Ters Çevirmek)
1- Biz yönsüz kaygıya (21.Yüzyılın ontolojisine) karşı kazandığımız bağışıklığı yüce bir dinginlikle içselleştirdik– sataşmak, mücadele etmek, direnmek: eski dünyanın işe yaramaz fantezileridir artık.
2- Yürekli olmak, tehdide karşı gözü karartmakve başkaldırı, 21. Yüzyıl’ın metin üretiminde bunlara daha fazla yer yok. (Metin herşeyi kapsar).
3- Totaliter bir esrime, düşünce tembelliği ve uyuşukluk: bugünün metni, modernitenin bu yüce değerlerine geri dönmek zorundadır. Oysa bir zamanlar metin dedikleri şey:saldırgan devrimi, ateşli uykusuzluğu, atikliği, ölüm taklasını, tokadı ve yumruğu gibi safsatalarla örülüydü.
4- Bir zamanlar dünyanın güzelliğinin yeni bir güzellikle zenginleştiğini haykırmışlardı: Bunun hızın güzelliği olduğunu söylediler. O şaşalı avangardın gürültüsü çok geçmeden kendi politik düsturunu kustu. (Marinetti, Fütürist Manifesto’dan 10 yıl sonra, Mussolini’yi dudaklarından öptü ve İtalyan Faşist Partisi’nin Manifestosu’nu yazdı). Gürültü: avangard ızdırabın can çekişmesinin kulak tırmalayan bir sesi vardır, yüksek bir sesi.
5- İdeal eksende, kendi yörüngesindeki dünyayı dolaşan dümeni tutan yüceltilmiş insan: Mistah Kurtz ÖLDÜ. Şimdi Aydınlanma ile merkeze oturtulan yüce insan nerede? Biz onu öldürdük, hepimiz onun katilleriyiz. Mistah Kurtz ÖLDÜ
İhtiyar için bir kuruş.
Biz içi boşaltılmış adamlarız
Biz içi doldurulmuş adamlarız
Birlikte öğrendik
Yazık ki, Kafatasımız samanla dolu!
Kupkuru nefesimiz, birlikte
fısıldadığımızda sessiz ve anlamsız
Kuru otlardaki rüzgar gibi
Ya da kırık camların üzerindeki sıçan ayakları
Kuru kilerimizde
Biçimsiz şekillenir, renksiz şekillenir
Zorla felçedilmiş, hareketsiz jest
Bu geçenler ki
Ölümün öteki krallığına gözlerini kırpmadan bakan
Bizi hatırla – asla kaybolmuş gibi değil
Acı çeken ruhlar, ancak sadece
Biz içi boşaltılmış adamlar gibi
6- Yazar, anasırlarının ateşli tutkularını çoğaltmak için kendinden feragat edendir – Yazar öldü-doğdu-öldü.[3]Yazar yazmaya devam ettiği sürece yazardır – yazı nihayete erdiğinde, yazarın varlığından söz edemeyiz/ YAZARIN ÖLÜMÜ[4]. Yazmakta olanın yaklaşan ölümü.
7- Dediler ki güzellik artık mücadelede söz konusudur ve saldırganlıktan yoksun bir yapıt, başyapıt değildir. Başyapıtın üretimi ve kabulü pragmatik bir eylemdir. Başyapıt, çoğunluk tiranlığınca onanıp, kutsandığı ölçüde başyapıttır. Çoğunluk tiranlığı ne bilinmeyen güçlerce yapılan saldırıları umursar, ne de bu saldırılarla varedilmişbir metnin önünde saygıyla eğilir – ‘bilinmeyen güç’ – ‘saldırı’ – ‘saygıyla eğilme’ montajın olmalarını talep ettiği zorunluluklardır.
8- Biz çağımızın en son aşamasında bulunuyoruz dediler! Burada sıkıştık kaldık –geriye ya da geleceğe bakmak bir şeyi değiştirmeyecek, olanaksızlığın gizemli kapılarının önünde ıslak köpekler gibi kendi kokumuzun içinde uluyoruz. Zaman ve mekan dün ve bugün yok olmuştur – geleceğin uzamından ancak cahiller bahseder. Ve artık mutlak olanda yaşadığını düşünenler, sonsuz ve her zaman için yarattıklarını varsaydıkları hızda mumyalandılar. Bugün disütopyanın ta kendisidir, yarına ait bir disütopya üretilemeyecek kadar disütopyanın son aşamasıdır. Umut mu arıyorsunuz ? bandı en eskilere sarın; yeniden ideal devletler, ideal toplumlar ve ideal diyalektikler kurgulayın (daha başından itibaren kof ve işlemeyecek olan tasarılar). Umut mu arıyorsunuz? Şiir sizi yeniden doğurabilirdi – ama şiir artık bir kelimeler köpüğüdür. Umut mu arıyorsunuz? Şiir ve umut postmodern çokluk yoluyla tekrar güçlendi ki onların ölçütleri moderniteninkiyle türdeş değildir. O halde nedir postmodernitenin yeni kanonu? Bilmiyoruz ve ne olması gerektiği de net değil. Bildiğimiz şey bu büyüm dönüşüm, yaşamın içinde yerini aldı ve burada yeni figürlerini buldu: Ölçülemez figürler, canavarlar…[5]Dediler ki biz çağımızın son aşamasındayız. Eşikler aşıldı – yok ötesinde yıkımdan başka birşey. Şimdi Davis’in sorduğu gibi “Yeni Nuh’un Gemisini Kim İnşa Edecek?” ne de olsa artık ortada son denilebilecek bir şey kalmadı…[6]
9- Madem müzeleri ve kütüphaneleri yıkmak – ahlakla, feminizmle ve her türlü faydacı-çıkarcı korkaklıklarla savaşmak istiyorsunuz –
10- Siz, çalışan, neşeli ve devrimci büyük insan kitlelerini yücelttiniz (ironiniz).SonraModern başkentlerdeki devrimlerini,elektrikli ayların ışıdattığı silah depolarını ve tersanleri, dumanlı yılanlar gibi olan trenleri yutan istasyonları, bulutlara bacalarını saplamış fabrikaları, güneşin altında bıçak gibi ışıldayan demir köprüleri, göğü yırtan maceraperest gemileri, dev çelik beygirler gibi dört nala ilerleyen lokomotifleri, pervanesi, coşkulu kalabalıkların alkışını andıran göğü yırtan uçakları yücelttiniz (yinelgen ironiniz). Şimdi karmaşa içe döndü. Sonun rahminde doğmadan beklenen son. Hiç olmamış sesin çağrısı. Beden gerilince kan kokar her şey. Kitsch Politika. Felçli Tanrılar. Sanatta yenidenhortlayan patronaj, banka ve holding vesayetinde kurulan modern sanat müzeleri, sergi salonları, yayın evleri, düzenlenen festivaller. Temsili demokrasinin lağım faresi konseyi. Efendi’nin Söylemi, ölülere ait üniversiteler, Terörün icadı. Bir ortaklığı olmayanların yegane ortaklığı: yıkım. Yeniyi kurabilmek için devrimin yarattığı sağır anlatı. Devirerek gelen yeninin tökezlemesi. İlan edilen zamanın sonu (Geist’in yüzyıllardır kendini bulup ölememesinin ödenen bedeli). Ecce Homo! Kendi mezar taşını yazan bir yerkürede, terbiyeli cesetler gibi davranacak kadar ağır başlı olalım.[7]
Fütürist Manifesto, F.T. Marinetti tarafından yazıldı ve 20 Ocak 1909’da Le Figaro Gazetesinde yayınlandı.
[2]T. S. Eliot, The Hollow Men (1925), Çev: H.Duranay.
[3]M. Blachot, Yıkım Yazısı’na gönderme.
[4]R. Barthes’ı Yüceltmek sonra Alaşağı Etmek!
[5]Antonio Negri, Çokluk Zamanlarında ve İmparatorluk Çağında Sanat ve Kültür, alıntı.
[6]Jean Baudrillard, , Neden Her Şey Hala Yok Olup Gitmedi, alıntı.