Birleşmiş Milletler’in iklim değişikliği üzerine bilimsel paneli tarafından hazırlanan bir rapor, iklim değişikliğinin yakın sonuçlarına dair daha önce düşünülenden çok daha vahim bir tablo ortaya çıkarıyor ve zararı önlemenin dünya ekonomisini “tarihte benzeri görülmemiş” bir hız ve ölçekte dönüştürmeyi gerektirdiğini söylüyor.
Birleşmiş Milletler tarafından dünya liderlerine rehberlik etmek üzere toplanan bir grup bilim insanından oluşan Hükumetler Arası İklim Değişikliği Paneli tarafından geçtiğimiz Pazartesi günü yayınlanan rapor, 2040 kadar erken bir tarihte (yani sadece 12 sene sonra, küresel nüfusun çoğunluğunun ömrü içinde olan bir dönem) gıda kıtlıklarının ve orman yangınlarının daha da kötüleştiği ve mercan resiflerinin kitlesel şekilde öldüğü bir dünya anlatıyor.
Panelin önceki raporlarının yazarlarından ve kar amacı gütmeyen Climate Analytics kuruluşunda fizikçi olan Bill Hare, rapor “son derece şok edici ve endişe verici,” diyor. “Birkaç yıl öncesine kadar bunun farkında değildik.” Rapor, küresel ısınma ile savaşmak amacıyla ülkeler arasında yapılmış 2015 Paris Anlaşması kapsamında dünya liderleri tarafından hazırlatılan ilk örnek.
Yazarlar, sera gazı emisyonlarının mevcut oranda devam etmesi halinde, 2040 itibariyle atmosferin, sanayileşme öncesi seviyelerinden 1,5 derece kadar ısınacağını ve kıyı şeritlerini sular altında bırakıp kuraklıkları ve yoksulluğu arttıracağını ortaya çıkarmışlar. Önceki çalışmalar, ortalama sıcaklıklarda daha yüksek bir artışın (2 derecelik) sebep olacağı zararları tahmin etmeye odaklanmıştı, çünkü bilim insanlarının iklim değişikliğinin en şiddetli etkileri için daha önce düşündükleri eşik buydu.
Ancak yeni rapor, bu etkilerin çoğunun çok daha kısa bir zaman içinde, yani 1,5 derecelik bir artışta ortaya çıkacağını gösteriyor.
Bu en şiddetli zararları önlemenin, dünya ekonomisini birkaç yıl içinde dönüştürmeyi gerektirdiğini söylüyor yazarlar ve zararın 54 trilyon dolarlık bir maliyeti olacağını tahmin ediyorlar. Ancak 1,5 derecelik ısınmayı engellemek için yapılması gereken hızlı değişikliklere ulaşmanın teknik olarak mümkün olduğunu belirtseler de, bunun siyaseten mümkün olmayabileceğini kabul ediyorlar.
Örneğin, rapor karbondioksit emisyonlarına yüksek vergiler – 2100 itibariyle belki de ton başına 27.000 dolar kadar yüksek – getirmenin gerekeceğini söylüyor. Ama böyle bir hamle, dünyanın en büyük ekonomisi ve Çin’den sonra ikinci büyük sera gazı üreticisi olan Birleşik Devletler’de siyaseten neredeyse imkansız. Çin, Avrupa Birliği ve California dahil dünyanın dört bir yanında kanun koyucular karbon fiyatlandırma programları benimsediler.
İnsan kaynaklı iklim değişikliği üzerine yapılan bilimsel çalışmalarla dalga geçen ABD Başkanı Trump, kömür tüketimini arttırmayı vaat etmiş ve Paris Anlaşması’ndan çekilme niyetini açıklamıştı. Dünyanın yedinci büyük sera gazı üreticisi Brezilya’da Pazar günü ilk turu yapılan seçimlerin sonunda, Paris Anlaşması’ndan çekilmeyi planladığını söyleyen bir başka politikacı, yani Jair Bolsonaro, yeni başkan seçilecekmiş gibi duruyor.
Rapor, 6000’den fazla bilimsel çalışmayı analiz eden, 40 ülkeden 91 bilim insanı tarafından yazıldı. Paris Anlaşması, sanayileşme öncesindeki seviyelerinden 2 derecenin üzerinde bir ısınmayı – uzun süredir, iklim değişikliğinden en şiddetli toplumsal ve ekonomik zararların görülmeye başlanacağı sayılan eşik – engellemeyi hedefliyor. Ama küçük ada devletlerinin başkanları, yükselen deniz seviyelerinden korkarak, bilim insanlarından 1,5 derecelik ısınmanın etkilerinin ne olabileceğini araştırmalarını istediler.
Rapor, agresif tedbirler alınmazsa, iklim değişikliğinin bir zamanlar uzak bir gelecekte olmasını beklediğimiz etkilerini 2040 kadar erken bir tarihte ve tahmin edilen daha düşük sıcaklıklarda görmeye başlayacağımızı gösteriyor. Oxford Üniversitesi’nden bir iklim bilimci ve raporun yazarı olan Myles Allen, “Emisyon trendlerini tersine çevirmemiz ve dünya ekonomisini ani bir şekilde değiştirmemiz gerekiyor,” diyor.
Rapor, 1,5 derecelik artışı önlemek için, sera gazı kirliliğinin 2010 seviyelerinden 2030 itibariyle yüzde 45, 2050 itibariyle ise yüzde 100 azaltılması gerektiğini söylüyor. Aynı zamanda, 2050 itibariyle, elektrik kaynağı olarak kömür kullanımının bugünkü yüzde 40’lık orandan yüzde 1 ila 7’ye düşmesi gerektiğini gösteriyor. Bugün elektrikte birlikte yüzde 20’lik paya sahip olan rüzgar ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerjilerin yüzde 67’ye kadar artması gerekiyor.
Duke Üniversitesi’nden bir iklim bilimci ve raporun yazarı olan Drew Shindell, “Bu rapor net şekilde gösteriyor ki kömürden kurtulmadan iklim değişikliğini kontrol altına almanın imkanı yok.”
Tartışma yaratacak siyasi yansımalarına rağmen, ABD delegasyonu raporun karar alıcılara yönelik özetini Cumartesi günü 180 ülke ile birlikte kabul etti ama diplomatik dili de elden bırakmadı. Yapılan Dışişleri Bakanlığı açıklamasında, “bu raporun panel tarafından kabul edilmesi, rapordaki spesifik bulguların veya diğer destekleyici içeriklerin Birleşik Devletler tarafından benimsendiği anlamını taşımaz,” dendi.
Dışişleri Bakanlığı delegasyonu bir açmazla karşı karşıyaydı: Belgeyi onaylamayı reddetmek Birleşik Devletler’i birçok ülke karşısında sıkıntılı bir pozisyona sokacak ve tüm dünyaya, kanıtlanmış bilimsel verileri reddettiğini gösterecekti. Ancak delegasyon iklim bilimini ve iklim politikasını reddeden bir başkanı da temsil ediyor.
“Birleşik Devletler’in, şartları Amerikan halkı için daha iyi olacak şekilde değiştirilmezse, en kısa süre içinde Paris Anlaşması’ndan çekilme niyetini bir kez daha tekrarlıyoruz,” deniyor açıklamada.
Rapor iklim değişikliğinin etkilerinin maliyetini de ölçmeye çalışmış. 1,5 derecelik ısınmanın 54 trilyon dolarlık bir zarara neden olacağı, ısınmanın 2 derece ve üzerine çıkması halinde ise zararın 69 trilyon doları bulacağı tahmin ediliyor ancak bu maliyetler için bir süre belirtilmemiş.
Rapor dünyanın 1,5 derecelik ısınma eşiğinin yarısına zaten ulaştığını belirtiyor. İnsan faaliyetleri, büyük çaplı endüstriyel kömür kullanımının başladığı 1850’lerden bu yana 1 derece kadar sıcaklık artışına sebep oldu.
Birleşik Devletler iklim değişikliğinin en kötü etkilerini engellemek için emisyonları gerektiği kadar düşürme konusunda başarısız olan tek ülke değil. Rapor Paris Anlaşması kapsamında vaat edilen sera gazı azaltımı seviyelerinin 2 derecelik ısınmayı önlemeye yetmeyeceğini belirtiyor.
Rapor aynı zamanda karbondioksit emisyonlarına konacak vergilerin oynayabileceği olumlu role de işaret ediyor. “Karbona bir fiyat belirlemek, iklim değişikliğinin etkilerini kontrol altına almak için kritik önemde,” denilen raporda, bu fiyatlandırmanın etkili olabilmesi için 2030’da karbondioksit kirliliği tonu başına 135 ila 5500 dolar, 2100 itibariyle ise ton başına 690 ila 27.000 dolar olması gerektiği belirtiliyor.
Kıyaslama yapıldığında, Obama yönetiminde, hükumete çalışan ekonomistler karbon için uygun fiyatın ton başına 50 dolar olacağını tahmin etmişlerdi. Trump yönetiminde ise, bu rakam ton başına 7 dolara kadar düştü.
Charles ve David Koch gibi milyarderler tarafından fonlanan Americans for Prosperity adlı siyasi kampanya grubu, karbon vergisini destekleyen politikacılara karşı kampanya yürütmeyi öncelikleri haline getirdi.
Sektör destekli bir araştırma kuruluşu olan Competitive Enterprise Institute’ta enerji programının başkanlığını yürüten ve Trump yönetiminin Çevre Koruma Ajansı’ndaki geçişine öncülük eden Myron Ebell, “Karbon vergileri siyasi zehir çünkü benzin ve elektrik fiyatlarını arttırıyor,” diyor.
Rapor hükumetlerin emisyonları azaltma politikalarını uygulamaması halinde beklenmesi gereken ekonomik zararların ayrıntılarını veriyor. Birleşik Devletler her 1 derecelik ısınmada brüt yurtiçi hasılasının yüzde 1,2’sini kaybedebilir.
Ek olarak, Birleşik Devletler, Bangladeş, Çin, Mısır, Hindistan, Endonezya, Japonya, Filipinler ve Vietnam’da, 1,5 derecelik ısınmanın gerçekleşmesi halinde 2040 itibariyle artacak olan kıyı şeritlerinin sular altında kalmasından etkilenecek 50 milyon insan yaşadığını belirtiyor.
Rapor, 2 derecelik ısınmanın gerçekleşmesi halinde tropik bölgelerden “orantısız şekilde hızla bir insan tahliyesi” yaşanacağını öngörüyor. Hindistan İnsan Yerleşimleri Enstitüsü direktörü ve raporun yazarı Aromar Revi, “Dünyanın bazı bölgelerinde, ulusal sınırlar artık anlamsızlaşacak,” diyor. “10.000, 20.000, hatta bir milyon kişiyi durduracak bir duvar inşa edebilirsiniz ama 10 milyon kişiyi durduramazsınız.”
Raporun, hükumetler 1,5 derecelik ısınmayı engellemeyi başaramazlarsa olacak konusunda alternatif bir senaryosu da var: Dünya bu eşiği ulaşıp aşabilir, yani 2 dereceden fazla ısınabilir, ve ardından emisyonların düşmesi ve karbon yakalama teknolojisinin uygulanması ile, sıcaklıklar yeniden bu eşiğin altına iner.
Bu senaryoda, açığa çıkan zararların bazıları geri dönülmez olacak, rapora göre. Tüm mercan resifleri ölecek örneğin. Ancak daha sıcak olan senaryoda yok olacak olan deniz buzulları sıcaklıklar düşünce geri gelecek.
Dr. Shindell, “Hükumetler için, eşiği geçip sonra geri dönmek fikri çekici geliyor çünkü o zaman böyle hızlı değişiklikler yapmaları gerekmeyecek. Ama bunun pek çok dezavantajı var,” diyor.
Kaynak: https://www.nytimes.com/2018/10/07/climate/ipcc-climate-report-2040.html
Çeviri: Serap Şen