Kapsamlı çözüm yönünde çok önemli bir fırsatın el birliği ile heba edildiği Crans Montana zirvesinin ardından, “yeni nesil denktaşlar” ve Ankara “Müzakereler kaldığı yerden devam etmemeli, Kıbrıs’ta artık yeni fikirlere ihtiyaç var” söylemleri ile ön plana çıkmaya çalıştı/çalışıyorlar.
“Müzakereler kaldığı yerden devam etmemeli, Kıbrıs’ta artık yeni fikirlere ihtiyaç var” söylemi her ne kadar çözüm yönünde proaktif ve yapıcı bir söylem olarak gözükse de aslında murat edilen başkaydı/başkadır.
Esas olan, onları hiç sevmedikleri ve “tanımadıkları” Kıbrıs Cumhuriyeti ve Nikos Anastasiadis ile defalarca “gayri resmi” görüşmeler yapmak zorunda bırakan, Guterres Çeçervesi’nden kurtulma çabasıydı/çabasıdır. Kıbrıs’ta kalıcı bölünme ve konfederasyondur. Kıbrıs’ın yüzde kırkının Türkiye’nin gayri remi ili olması, Tayvanlaştırılmasıdır. Ve tabiki doğal gaz pazarlığıdır! Doğal gazın konfederal bir model de nasıl yönetileceği, paylaşılacağı pazarlığıdır.
Yani son günlerde tanık olduğumuz gevşek federasyon, iki devletli konfederasyon, yeni fikir tartışmaları, Crans Montana fırsatını el birliği ile heba edenlerin, çözüme giden yolu tarif eden haritayı da, Guterres Çerçevesi’ni de yok etme ve federal çözüm sürecini berhava etme arayışıdır.
Tabiki Kıbrıslı Türklerin canı cehenneme! Yoksa siz hala “anavatanımızın” Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de Kıbrıslı Türklerin çıkarları için mi bulunuğunu düşünenlerdensiniz. Şurası görmek isteyenler için çok açık aslında. Türkiye ve Kıbrıs Cumhuriyeti, doğal gaz pazarlığı çerçevesinde, Kıbrıs’ta konfederal bir uzlaşıya gidebilir. Kıbrıs’ın kuzeyindeki yapı tanınan bir devlet olmaz. Ancak Akdeniz’de yeni bir Tayvan olur. Bu model de en büyük kaybeden Kıbrıslı Türkler, sonra da birleşik bir adada insanca yaşam mücadelesi verenler olur. Yeni fikirden kastedilen bu berbat senaryoyu cazip göstermekten başka birşey değil aslında!
Çok abartmak doğru değil ancak Sn Mustafa Akıncı’nın oynadığı kritik rolü ve federal çözüm yönünde ortaya koyduğu güçlü iradeyi teslim etmek gerekir. Yeni/eski fikirlerden, bahseden, müzakerelerin kaldığı yerden devam etmemesi gerektiğini söyleyen, zamana oynayan, ayrılıkçı ve çözüm karşıtları karşısında çıkıp “Guterres Çerçevesi’ni stratejik bir paket anlaşma ilan edelim” diyerek belki de kurgulanan federasyon dışındaki arayışların önüne geçmiştir.
New York zirvesi ve bu zirve sonrası Sn Mustafa Akıncı’yı, Dış İşlerindeki sözcüleri ile markajlayarak devre dışında bırakma, Kıbrıslı Türkleri yoğa yazma çabalarının nedeni budur!
Ancak gelin görün ki her zaman evdeki hesap çarşıya uymuyor.
BM Genel Sekreteri son Kıbrıs raporunda yeni fikirlere açık olduğunu, ancak bunların Crans Montana da çizdiği çerçeve içerisinde olması gerektiğinin altını kalın çizgilerle çiziyor. Birleşik federal bir Kıbrıs öngören BM parametrelerine ve Guterres Çerçevesi’ne vurgu yapıyor. Tarafları bu çerçeve de sonu belli, yani çözüm ile sonuçlanacak müzakerelere çağırıyor.
Onca tartışmanın ardından, Derinya ve Aplıç kapılarının açılması kararının üretildiği, bir takım güven arttırıcı önlemin ele alındığı ve müzkerelere BM parametreleri ve Guterres Çerçevesi’nde yeniden başlama yönünde ortak irade beyanlarının yapıldığı Liderlerin son görüşmesi, bazılarının evdeki hesaplarının gerçekten çarşıya uymadığını kanıtlar nitelikte.
Bu bağlamda önümüzdeki süreçte yapılması gereken özellikle güven arttırıcı önlemlerin, kapsamlı çözüm süreci ile paralel bir şekilde hayata geçirilmesi, müzakereler için çok iyi bir ön hazırlık yapılması ve en önemlisi müzakere ve çözüm sürecini ne liderlerin ne de yabancıların insafına terk etmeyerek, sokakta, meydan da her yer de federal birleşik Kıbrıs talebini yükseltmek.
Kıbrıs çok kritik bir eşikte. Ya kalıcı olarak bölünüp, Kıbrıs’ın kuzeyi Tayvanlaşacak, ya da federal bir ortaklık temelinde yeniden birleşecek…