Serdar Denktaş’ın dahi Akıncı’yı desteklediği, Kıbrıs’ın kuzeyindeki seçmenin hatırı sayılır bir miktarının, neredeyse yarısının, irade olarak Lefkoşa’yı işaret ettiği, müdahalenin aymazlık sınırını aştığı bir seçim dönemi geride kaldı.
Son seçim toplumu bipolar hale getirse de, tabloya, ‘benden olmayan bana düşman’ ile özetlenebilecek TC penceresinden bakmak yerine, her iki kutbun da iç dinamikleri ve bileşenleriyle incelenmesi, yeni oluşumlara zemin oluşturması açısından önem taşıyor.
Açıkçası Akıncı seçmenleri meseleyi, ‘kaybettik küstüm oynamam’ şeklinde değerlendirebilecekleri gibi, ‘hımm, hiç de az değiliz, bu birlikteliği nasıl, nereye evriltebiliriz’ diye düşünerek de tartışabilirler. Hangi seçeneğin akılcı, hangi seçeneğin de duygusal olduğu sanırım ortada…
Üstelik akılcı seçenek için, ‘özgür irade’ ve ‘federasyon’ ile özetlenebilecek gayet kavrayıcı bir şemsiye dururken, koltuk yenilgisi yağmurunda ıslanmanın hiçkimseye hiçbir faydası yok. Nitekim cumhurun mütevazi dik duruşlu eski başkanının 5 yıllık varlığı, federasyon trenini getirmedi. Kaldı ki trenin kaçtığı falan da yok, ancak Crans Montana sürecinde, evde televizyon başında canlı yayın izleyerek trenin gelmediği deneyimlenmiş olmalı.
Diğer yandan, Tatar, Osmanlı’dan bu yana entrikada uzmanlaşmış köklü bir devlet geleneğinin tüm imkanlarının seferber edilmesiyle, türlü manipülasyonla, ikibinteleleri saça saça kazandı, buna ihitiyaç duydu, öyle kolayına olmadı bu iş. Seçmenlerinin arasında da, milliyetçi statükocular olduğu gibi, rüzgar nerden eserseciler, aman para gelmezse mahvolurukcular, ezeli biatçılar da var. Hatta ilginçtir, bu yelpazede, Erdoğan karşıtı TC’liler bile var. Ortada yekpare, kemikleşmiş bir tabanın olmaması, %48,3’ün lehine, üzerine düşünülmesi ve iyi çalışılması gereken bir durumdur.
Kıbrıs’ın kuzeyinde sol için çoğunluk olmak ve seçim ‘başarıları’ dayanılmaz bir arzuysa, el mecbur bu %48,3, diğer tabanı iyi okumalı ve analiz etmelidir. Acele tarafından, adadaki TC kökenlileri, işaret edilene oy veren bütüncül bir güruh olarak değerlendirme yanlışından uzaklaşılmalıdır. Orijinal Kıbrıslılık söylemindeki, ‘orjinalite’ vurgusu üzerine de epey düşünülmeli, sol değerler üzerinden inşa edilecek, yeni bir dil geliştirilmelidir.
Açıkçası Akıncı’nın siyaseti bırakmış olması, federasyon ve özgür irade şemsiyesi altında toplanabilmiş olanlar için büyük kayıp değil. Hatta hem %48,3’ün en büyük bileşeni olan CTP’nin temsiliyeti, hem sahip olduğu uzlaşı kültürü, hem de orjinalite vurgusunun daha kavrayıcı bir dile dönüştürülmesine muhtemel katkısı nedeni ile Erhürman, bu ahaliyi siyaseten, bir arada tutmaya daha muktedir . görünüyor.
Umalım ki solda, meclis aritmetiği yerine, bu değerli %48,3’ün ve diğer tarafın iç dinamikleri değerlendiriliyor olsun…
Yine umalım ki CTP PM’de UBP ile koalisyon olasılığı konuşulmasın…
Seçimlerden medet umanlara, yeni bir dil, yeni bir kavrayış, yeni bir eylemlilik anlayışı lazım.