8 yıldır çeşitli emperyalist komplo ve entrikalar ile yürütülen Suriye’deki vekâlet savaşı, ABD’nin çekilme kararı sonrası yeni bilinmezlikler ve yeni oluşan dengeler ile karşı karşıya.
ABD’nin geri çekilme kararı Suriye stratejisinin iflası anlamına gelse de aynı zaman da yeni bir stratejinin yürürlüğe konduğunun habercisi. Yaşananları ABD emperyalizminin her şeyden vazgeçip “tamam yenildik” diyerek geri çekilmesi olarak okumak her ne kadar yanlış ise Trump’ın “IŞİD’i bitirdik, orada işimiz kalmadı” sözüne inanmak da doğru değil.
Zira ABD, IŞİD’ı bitirmek için Suriye’de bulunmuyordu. Aksine çeşitli terör örgütleri yanı sıra IŞİD’de ABD tarafından yaratılan ve vekâleten savaş yürütmesi için desteklenen bir terör örgütüydü. İlk başlarda oldukça “başarı” sağladı. Ancak daha sonra oyuna Rusya ve İran’ın katılması ile tamamen olmasa da Suriye rejimi ve Kürt güçlerince yenilgiye uğratıldı.
IŞİD ve türevi örgütler aracılığı ile Suriye’de yürüttüğü vekâlet savaşı ile başarılı olamayacağını gören ve aslında sahada ki savaşı kaybeden ABD, retoriği değiştirerek Suriye’deki varlığını bu güne kadar IŞİD tehdidi ve teröre karşı savaş üzerinden kurguladı. Ancak gelinen aşama da, tamamen yenilgi yerine yeni bir strateji belirlemek artık kaçınılmaz olmuşa benziyor.
Suriye’deki savaş her ne kadar yıllardır Suriye’deki bir iç savaş olarak lanse edilse de aslında esas olan Rusya ve ABD adına saha da vekâleten yürütülen bir güç mücadelesiydi ve halen de o şekilde. Gelinen aşama da vekâlet savaşını Rusya adına İran ve Suriye rejiminin kazandığı açık. ABD’nin geri çekilmesi bunu doğruluyor.
Ancak ABD geri çekilmekle yenilgiyi kabul etmiyor. Yeni bir stratejinin gereği olarak oyunu yeniden kurup, kartları yeniden dağıtmaya çalışıyor. Yalnızca Suriye’de değil, Kıbrıs’ı da içine alan tüm bölge de!
Rusya öncülüğünde yürütülen, Suriye sorununa siyasi bir çözüm bulmaya dönük Astana sürecini, Türkiye-Rus-İran işbirliğini ve IŞİD’in tamamen yok edilmesini berhava etmeye çalışıyor. Ve çok açık bir şekilde NATO müttefiki Türkiye’yi, bu güne kadar Türkiye’nin tüm itirazlarına rağmen desteklediği Kürt güçlerine tercih ediyor. ABD’nin Suriye’nin kuzeyindeki Kürt güçlerine bu güne kadar verdiği destek, Türkiye’nin Rusya ve İran ile birlikte hareket etmesinin ve ABD ile ilişkilerinin bozulmasının en önemli nedenlerindendi.
ABD uzun süredir Suriye denkleminde Türkiye’nin, Rusya ile yakınlaşmasından ciddi endişe duyuyor ve özellikle Rusya’dan S-300 savunma sistemi almasına karşı çıkıyordu.
ABD kongresi çekilme kararı öncesi Türkiye’ye 3.5 milyar dolarlık Patriot hava ve füze savunma sisteminin satışını onayladı ve ilişkilerin yeniden tesisi için bir takım tavizler de bulundu. Çekilme kararı ile bölgede Türkiye’ye jandarma rolü ve Suriye’nin kuzeyine askeri operasyon için yeşil ışık yakmış oldu. Türkiye ile Suriye ve doğal olarak Rusya ve İran’ın karşı karşıya getirildiği yeni bir durum söz konusu. Bu bağlamda ABD’nin çekilme kararının Türkiye ile yaptığı kapsamlı anlaşmanın bir parçası olması büyük olasılık.
Peki yaşanan son gelişmeler ve oluşan yeni dengelerin Kıbrıs’a ve müzakere sürecine etkisi ne olur?
Suriye faktörü yanı sıra Doğu Akdeniz’deki doğal gaz ve enerji programları da jeopolitik dengelerin belirlenmesinde önemli bir faktördür. Yeni askeri işbirlikleri ve ittifakların oluşturulma çalışmaları ve Doğu Akdeniz’in ABD öncülüğünde militarizasyonu söz konusudur. Son bilgilere göre İsrail, Mısır, Kıbrıs ve Yunanistan, Ocak ayında New York’ta Amerikalıların gözetiminde bir araya gelecek ve “güvenlik” konularına ilişkin yol haritasını görüşecekler.
Bunun yanın da basına da yansıyan ABD’nin 4 yıldır Kıbrıs’ta gizli üssü olduğu ve son zamanlarda İngiliz üslerinde ise yeni ve gizli çalışmalar yürüttüğü bilgisi bulunmaktadır.
Tüm resmi okuduğumuzda, Kıbrıs yeni Amerikan stratejisinin tam göbeğinde bulunmaktadır. Esas olan Suriye savaşının galiplerine karşı Doğu Akdeniz’de eskisinden daha güçlü bir NATO paktının ve militarizasyonun oluşturulma çabalarının söz konusu olduğudur.
Bu bağlamda Kıbrıs sorununda, Kıbrıs Cumhuriyeti ve Türkiye’nin doğrudan görüşmeye başlamış olması, doğal gaz bağlamında bölünmeyi de içeren perde arkası pazarlıkların yapılıyor oluşu ve olası çözüm şeklinde Kıbrıs’ın NATO üyeliğinin de “güvenlik” başlığı ile ilişkilendiriliyor oluşu tesadüf değildir.
Tüm bu gelişmelerin görüşme sürecinin yeniden başlaması ve federal çözüm yönünde mi yoksa bölünme yönün de mi rol oynayacağı önümüzdeki aylarda daha da netleşecektir.