Kaybı olan herkesin, kayıpla yaşamlarını sürdürebilmelerine faydası olsun diye…
Şengül Habletmitoğlu : İnsan yaşamı devam ettiği sürece bir kaç kez yasın içine giriyor. İçinden çıkabiliyor muyuz bilmiyorum. Ben zaman zaman yasın içine girdim, zaman zaman yasın içinden çıktım.
İnsanın kaybı yaşamının ana karakterlerinden birisiyse eğer…
İnsanın kendiliğiyle ilgili sürdürdüğü bir yas olur bazen. Size ait bir yas. Eğer onu yakalayabilirse insan. Asıl yas orada başlıyor. Bize ait olanı fark ettiğimizde başlıyor.
Özgür olmayan yaşamdan bağımsız bir ölme ve yas tutma özgürlüğümüz yok.
Yaşamın tutsaklığı nasılsa, nasıl tutsaksak yaşamın içinde, yasa ve ölüme de öyle tutsak oluyoruz.
Salgın döneminde de yasın hak savunuculuğu çerçevesinde düzenlenemediğine tanklık ettik, şimdi depremde de hak savunuculuğu çerçevesinde düzenlemediğine tanıklık ediyoruz.
Risk altında gruplar var. Kimler onlar? Dezavantajlı kesimler, yaşlılar, çocuklar, gençler, kadınlar, özel gereksinimli bireyler, depresyon içinde olanlar, sağlık hizmetlerine sınırlı erişebilen kişiler. Göçmenler, mülteciler, belgesiz kişiler.
Bütün bu dezavantajlı kesimlerle çalışan müdahale ekipleri, acil arama kurtarma, sağlık çalışanları var.
Bütün bu gruplar hem yası doğrudan yaşayan, kayıpları olan gruplar. Hem de bir kayıp yaşandığında en fazla etkilenecek gruplar. Hem kayıp yaşayanlarla çalışanlar açısından hem de kayıp yaşayan ve bundan en fazla etkilenecek gruplar.
Yasa dair sorunlar var bu gruplar açısından.
Çünkü bu gruplara karşı sosyal adalet çerçevesinde yaklaşamıyoruz. Bir sosyal adalet problemimiz olduğu kesin. Burada istem insanların yas tutmasını rahatlatacak bir şey sağlamayacak. Çünkü çok kayıp var.
Çok kayıp kayıp çarpanı etkisiyle ortaya çıkan, dezavantajlı kesimlerin daha kimsesiz ve dezavantajlı hale dönüşmesi nedeniyle daha farklı yas tutacağı bambaşka bir yere taşıyor.
Bu insanları destekleyecek yas sürecinde bir sistem yok. Bu sistemin olmayışı yas sistemlerinin yapılanmadığı bir yerde yaşıyoruz.
Salgın döneminde de yakınlarına veda edemeyen aynı aileden bir kaç kişiye rastladık. Şimdi daha da fazla.
Yasa bir türlü sıra gelmiyor. Muazzam bir kavga da bir yandan sürüyor.
Onarıcı hizmetleri nasıl organize edeceğiz?
Ruh sağlığında ilk yardıma ihtiyacımız var. Daha travmaya gelmemize çok var.
Şu anda ihtiyacımız olan yasa eşlik etme, eş duyuma, empatiye dayalı birbirinin elinden tutma ihtiyacının bu aşamada karşılanması.
Yoksa amacımız kimsenin travmasını tekrarlatmak olmamalı.
Bu çerçevede baktığımızda yas bir haktır. Savunulması da gereken bir haktır. Çünkü bunun devamında başka şeylere ihtiyacımız olacak.
Biz eğer bu eş duyuma dayalı insanların yaslarına eşlik edebilirsek. İlerleyen süreçte bir yas savunuculuğunun yas içindeki insanlara hak arama motivasyonu sağladığını da göreceğiz.
Çünkü bazen hayatta kalanlar. Böyle durumlarda kendilerini hak savunuculuğuna itilmiş bulurlar.
İyileşebilmeleri için hak arama mücadelesine girmeleri gerekecek.
Bu anlamsız ölümlerin bir anlamı olmalı. İnsanları yaslarının ortasında, bir değişimin gücü olmaya itecek bir anlamı bulmalarını sağlamak zorundayız.
Kaybettiğimiz insanların yaşamlarını onurlandırabileceğimiz. O güne kadar sürdürdükleri hayatlarının bir öneminin ve anlamının olması gerek motivasyonuyla belki bir arayış içine gireceğiz. Ve girmeliyiz çünkü kayıpları olanların yaşananları eylemsiz bırakacaklarını düşünmüyorum.
Daha cenazelerini kaldıramadığımız insanlar var. Onların yası da diğerlerinden farklı olacak.
Onarıcı adaletin peşine düşebileceğimiz bir yası yaşamalıyız.