Bu makale ilk kez 20 Eylül 2020 tarihinde Alithia Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Yazar: Pampos Haalambus – Kıbrıs Radyo Yayın Kurumu – Hazırlayan: Vula Harana
Glafkos Klerides 15 Kasım 2013’te aramızdan ayrıldı. Ölümünden bir buçuk ay önce, 30. Eylül 2013’te ve İşverenler ve Sanayiciler Federasyonu tarafından onuruna düzenlenen yemekte yaptığı konuşmada % 18 ile % 82 arasındaki siyasi eşitlikle ilgili tepkilere değindi. “Günümüzde siyasi eşitlik fikrinin tüm dünyada yer edindiğine” işaret eden Kliridis “Kıbrıs’ta iki toplumun siyasi eşitliği işgalden sonra ortaya çıkmadı 60 Anayasasından doğuyor” dedi ve Zürih-Londra anlaşmalarının ana konusu olduğunu söyledi. Zürih Londra antlaşmalarının Cumhurbaşkanına ve Cumhurbaşkanı Yardımcısına verdiği yetkilerin aynı olduğunu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısının onayı olmadan Cumhurbaşkanının hiçbir şey yapamayacağını hatırlattı.
Kliridis Makarios’un anayasanın 13 maddesini değiştirmeye kalkışmasındaki niyetinin siyasi eşitliği bozmak olduğunu hatırlattı. Ancak sonuçta Türk işgaline ve siyasi eşitliğin bir çözüm durumunda kayıtsız şartsız bir koşul teşkil etmesi noktasına gelindiğini söyledi.
Kliridis’te kalalım ve “Bir dönemin dökümanları 1993 – 2003” adlı kitabında yazdıklarına bir bakalım. Kliridis şöyle diyor: Uluslararası destek olmadan bizim istediğimiz gibi, bizim kriterlerimize uygun ve uluslararası faktörün arzu ettiği bir uzlaşım ruhuna ters düşen bir çözüm sağlayabilecek durumda mıyız? Kıbrıs sorunuyla ilgili deneyimlerim ve son 50 yıldaki olayları izlemem sonucunda edindiğim izlenim hazır olmadığımızdır. Bu noktada şunu da eklemek isterim ki, tarafımız uzlaşmadan ve kendi hedeflerini kendi gücüne dayanarak ileriye götürmeye çalıştığı her seferinde yani mümkün olanı değil arzu edileni başarmaya çalıştığı her seferinde Kıbrıs için sonuç trajik bir yıkım oldu.
Büyük liderin belirttiği gibi destek için başvurduğumuz uluslararası faktör, Kıbrıs sorunu politikasının aradaki görüş farklılıklarına dayandığını, siyasi eşitliğin 60 Anayasasından öngörüldüğünü ve siyasi eşitliğin bir federasyonun ilk ve en temel kuralını oluşturduğunu biliyor. Bu nedenle Ankara ültimatomlarla olsa bile siyasi eşitliğin masada olmadığı hiçbir müzakereye katılmayacağını söyleyerek bizi ikaz ettiği her seferinde, biz, Türkiye’nin BM çabalarını torpillediği açıklamalarını yaparken hiç ikna edici olmuyoruz. Türkiye’nin “ya siyasi eşitlik ya iki devlet” ültimatomu, desteğine başvurduğumuz uluslararası faktör için her seferinde daha ikna edici oluyor.