Kaçınılmaz olan gerçekleşti. Rusya Ukrayna’yı işgal etti. Bu kaçınılmazdı çünkü ABD ve NATO ortakları Rusya’yı ancak askerî yollarla kaçabileceği bir köşeye çekmişlerdi.
Aslında Rusya, NATO’nun doğuya doğru genişlemesi ve ABD’nin Doğu Avrupa’daki NATO vekillerini askerî olarak geliştirmesiyle birlikte ABD’nin boynundaki ilmeği giderek daha fazla sıkacağı bir gelecekle karşı karşıya kaldı.
Bu militarizasyona eşlik eden, Batı medyasının Rusya’ya karşı kamusal düşmanlık alevlerini körüklediği hızlandırılmış bir propaganda savaşı görünümüydü. National Endowment for Democracy ve German Marshall Fund gibi, ABD hükümeti tarafından finanse edilen kuruluşlar omuz omuza verecek, rejim değişikliği amacıyla Avrupa ve Rusya siyasetini etkilemeye çalışacaktı.
Bu aşamada iki soru söz konusudur: Ne Yapılacak ve Ne Yapmalı?
Ne Yapılacak?
İlk sorunun cevabı belli. Şimdi, kolayca sıcak ve hatta nükleere dönüşebilecek başka bir soğuk savaş dönemiyle karşı karşıyayız. Dahası, Sovyetler Birliği karşısındaki duruşuna göre ABD Rusya’dan çok daha güçlü olduğu için durum ilk soğuk savaştan çok daha tehlikeli. Sonuç olarak, denge tehlikelidir; bu yüzden kolayca korkunç bir şeye tökezleyip yuvarlanabilir.
Yeni muhafazakâr eğilim, ABD’nin küresel olarak hegemonik ve askerî olarak karşı konulamaz olması gerektiğini savunuyor ve ABD siyasetinde kesin zafer kazandı. Bu zafer, ABD ulusal siyasetinin “liberal” kanadını temsil eden Demokrat Parti’de yansıtılıyor. Aynı zamanda seçkin liberal medyanın görüşlerinde de yansıtılıyor.
Kazananlar başkent Washington’u statükosudur. En büyük kazanan ise, ABD’nin küresel hegemonyasını demokrasi promosyonunun sahte bayrağı altında zorlamak için artık net bir piste sahip olan yeni muhafazakâr kurumun liberal kanadıdır. Daha da önemlisi, yeni muhafazakârlar, Rusya’yı, Avrupa ekonomisi ve Avrupa ailesiyle birleştirebilecek barışçıl bir üretken yakınlaşma olasılığını ortadan kaldırarak Avrupalı siyasî liderlerini tuzağa düşürdü. İkinci bariz kazanan, devasa kârları ve yüksek bütçeleri sürdürmeyi bekleyebilecek askerî-sanayi kompleksidir.
İlk soğuk savaştan farklı olarak, işçi sınıfı aileleri için herhangi bir ödeme olmayacak. Bunun nedeni, Rusya’nın, egemen seçkinleri işçilere taviz vermeye zorlayan sosyalizme eşdeğer bir küresel siyasî-iktisadî gündeme sahip olmamasıdır. Gerçekten de, askerî bütçe daha da büyüyeceği için işçi sınıfı aileleri kaybedecek. Daha da önemlisi, aşırı milliyetçiliğin ve militarizmin yeniden canlandırılması, işçi sınıfını bölen ve böylece iş dünyasının ve liberal seçkinlerin ilerici iktisadî değişim için herhangi bir gündemi yönlendirme yeteneğini artıran bir ihtilaf konusu olarak tarihsel rollerini oynamaya devam ediyor.
Ancak açık ara en büyük kaybedense, korkak siyasî sınıfı tarafından utanç verici bir şekilde satılmış olan Avrupa’dır. İlk olarak, Avrupa, Rusya’yla barışçıl ortaklığın iktisadî fırsatından vazgeçti. Bunun yerine önemli pazarlarını kaybedecek ve enerji için çok daha fazla ödeyecek. Aynı zamanda, ABD’nin Avrupa bankalarına uyguladığı milyarlarca dolarlık para cezalarında olduğu gibi, kendisini iktisadî olarak daha da savunmasız ve ABD cezasına karşı hassas hale getirecektir.
İkincisi, bir kez daha Avrupa, ABD’nin hegemonya dayatmasının dümen suyuna maruz kalacak. Irak’ta, Libya’da, Suriye’de ve Afganistan’da olan buydu. Bu dümen suyu, günümüzde daha da kötüleşmeyi vaat eden Avrupa sağ aşırılıkçı rönesansı şimdiden besledi. Bu arada, ABD, Atlantik ve Pasifik Okyanusları sayesinde bu dümen suyunun çoğundan korunmaktadır.
Ne Yapmalı?
Ne yapmalı sorusunun cevabı da kolay ama oraya ulaşmak olanaksızmış gibi görünmeye başladı. Yapılması gereken, ABD’nin Avrupa’daki etkisini azaltan, Avrupa Birliği’ni güçlendiren ve 1990’da Başkan Gorbaçov’un öngördüğü gibi Rusya’nın Avrupa ailesine dahil edilmesini hedefleyen derinlemesine bir yeniden ayarlamadır.
Başlangıç noktası, zamanda geri dönüşün olmadığını kabul etmektir. Yeni gerçekler oluşturuldu. Bunlar, NATO’nun doğuya doğru genişlemesi, Ukrayna’da ABD destekli 2014 darbesi, Rusya’nın Kırım’ı yeniden işgali ve şimdi de Rusya’nın Ukrayna’yı işgali tarafından oluşturuldu.
Ardından, Rusya’nın Sovyetler Birliği olmadığını kabul etmeyi gerektiren köklü bir zihniyet değişikliğine gereksinim var. Rusya nüfusu azalan zayıf bir ekonomidir ve eski Varşova Paktı ülkelerini yönetme kapasitesi ve arzusu yoktur.
Bu iki yapıtaşı yerine oturduğunda, ileriye giden yol haritalanabilir. Ukrayna, Soğuk Savaş sırasındaki Finlandiya ve Avusturya gibi, kalıcı olarak tarafsız bir devlet olmayı kabul etmelidir. ABD, gelecekte büyük bir sorun kaynağı olması olası olan hoşgörüsüz milliyetçi bir siyasa olan Polonya’yı silahlandırmayı bırakmalıdır. Ve ABD, saldırgan bir provokasyon olan Baltık devletlerinin askerî yeteneklerini yükseltmeyi bırakmalıdır.
Avrupa Birliği, Rusya’yla alışveriş ve ticareti inşa etmelidir. Bu, iktisadî anlamda mükemmel bir evliliktir. Rusya kaynaklara sahip; teknoloji ve sermaye mallarına gereksiniyor. Avrupa teknoloji ve sermaye mallarına sahip; kaynaklara gereksiniyor.
Daha da iyisi, böyle bir ortaklık, Başkan Putin’e yönelik tehdidi azaltarak Rusya’daki iç siyasî gelişmeyi destekleyecektir. Otoriter rejimler tehdit edildiğinde aman vermez. Tehdit altında olmadıklarında daha hoşgörülüdürler.
Şimdi zor kısım için. Ukrayna federal bir devlet olarak yeniden yapılandırılmalı ve oluşturulan yeni gerçekler göz önüne alındığında bölünmesi bile gerekebilir. ABD’nin cesaretlendirmesiyle Ukrayna ateşle oynadı ve yandı.
Son olarak, bir Batı Avrupa savunma gücü inşa etmeye ve ABD’nin Batı Avrupa’daki askerî varlığını ve etkisini azaltmaya gereksinim var. ABD ordusu, Batı Avrupa’nın Varşova Paktı’nın birleşik gücünü caydırma kapasitesinden yoksun olduğu Soğuk Savaş döneminde önemli bir varlıktı. Bu koşullar çoktan geride kaldı. Varşova Paktı artık yok ve Rusya Sovyetler Birliği’nin gölgesi. Batı Avrupa, şimdi Rusya’yı, hem iktisadî hem de demografik açıdan cüceleştirdi ve kendi başının çaresine bakabilir (ve etmelidir).
ABD’nin Yeni Muhafazakâr Tehdidi
Trajik bir şekilde, bunların hiçbiri olmayacak çünkü ABD’nin yeni muhafazakâr küresel hegemonya hedefiyle derinden çelişiyor ve Batı Avrupalı siyasetçiler kendilerini ABD’nin dalkavukları olarak rezil etti.
Güçlü, müreffeh ve liberalleştirici bir Rusya, ABD’nin yeni muhafazakâr gündemine büyük bir tehdit olacaktır. Bu nedenle ABD, tarihin bu anında yalnızca zayıflığa ve parçalanmaya neden olacağını çok iyi bildiği halde, Rusya’nın siyasî liberalleşmesini şimdi talep ediyor.
Güçlü, birleşik ve müreffeh bir Batı Avrupa, yeni muhafazakâr gündeme yönelik tehdidi artıracaktır. Ve refah yolunda Rusya’ya yardım eden bir Batı Avrupa, tehdidi iki katına çıkaracaktır.
Tarih ve George Orwell’in Hafıza Deliği
Batı medyası şimdi Rusya’nın işgaline odaklanıyor. Bu odağın içine, tarihin örtülü bir yeniden inşası yerleştirilmiştir.
ABD’nin yeni muhafazakârları tarihin işgalle başlamasını istiyor. Daha önce olan her şey Orwell’in “hafıza deliği”ne süpürülecek.
Bu, ABD’nin otuz yıldır Rusya’da yol açtığı yaraları ve yığdığı tehditleri unutmak; Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra ABD’nin Rusya’yı yağmalamaya nasıl yardım ettiğini unutmak; NATO’yu Doğu’ya doğru genişletmeme sözünü unutmak; füze savunması ve fırlatma yeteneklerini Rusya’nın sınırlarına yakınlaştırmanın yarattığı tehdidi unutmak; ve can alıcı Ukrayna’daki ABD destekli uğursuz 2014 darbesini unutmak anlamına geliyor.
Kaynak: https://braveneweurope.com/thomas-palley-ukraine-what-will-be-done-and-what-should-be-done.
[i] Thomas Palley, Amerika Birleşik Devletleri-Çin İktisadî ve Güvenlik İnceleme Komisyonu için baş iktisatçı olarak görev yapan ABD’li bir iktisatçıdır. Halen New America Foundation’da Schwartz İktisadî Büyüme üyesidir.