Sosyal ve ekonomık koşullar, işçi sınıfı önderliğinde ezilen Türkiye halkının devrimci yükselişini sağlamak için çok uygundur.
SOL’un önünde duran görev de bu devrimci uyanışı örgütlemek ve inşa etmektir.
Türkiye halkının 15 Mayıs sabahına umutla uyanması mümkündür. Ülkede demokratik değişimi gerçekleştirecek güçlerin parlamentoda etkili hale gelmesi mümkündür. Kürt sorununda demokratik ve barışçı bir çözüm elde etmeye yetenekli bir siyasal iradenin ortaya çıkması mümkündür. Türkiye halkının eşit, özgür ve barış içinde bir geleceği kurmasını sağlama yeteneğine sahip bir güçbirliğinin elde edilmesi mümkündür.
Türkiye’nin demokratikleşmesinin yolu emek, adalet, barış ve sosyalizm için mücadele edenlerin, demokratik değişim ve dönüşümü gerçekleştirecek olanların, yani tüm milliyetlerden Türkiye halkının güçbirliğinden geçmektedir.
Parlamento burjuva devlet yapılanmasının bir organıdır. Burjuvazinin egemen olduğu sisteminde birkaç yılda bir, egemen sınıfın hangi temsilcisinin halkı parlamentoda temsil edeceğine ve ezeceğine karar vermek için seçimler yapılır. Burjuvazi seçimleri sistemine demokratik meşruiyet kazandırmak için yapar. Hiç kuşkusuz devrimci sol burjuva parlamento seçimlerinden yararlanmalıdır. Hele de günümüz Türkiyesinde, devrimci mücadelenin örgütlülüğünü artırmak ve güçlendirmek için koşulların çok uygun olduğu bir ortam varken, bunu yapmamak aptallık olur.
Ancak, kanaatimce bu değişim Türkiye solunda Emek ve Özgürlük İttifakı’nın seçimlere yönelik tutumu ile elde edilemez. HDP ve HDP ile birlikte hareket eden sol ve devrimci sol grupların çoğunluğu, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın, Sosyalist Güç Birliği’nin kitlelere verdiği bilinç parlamentarist bilinçtir.
Sol adına hareket eden bu unsurlar tarafından, parlamentoya onda olmayan nitelikler atfediliyor, Kürt ulusal sorunun ve işçilerin, emekçilerin sorunlarının çözüm adresi olarak meclis gösteriliyor, yanlış bilinç veriliyor, bilinçler bir kez daha karartılıyor. Özünde devrimci mücadelenin örgütlenmesinin önü tıkanıyor.
Kitleler devrimci seçeneğe yönlendirilmek yerine burjuva partilerin peşine takılmaktadır.
Emek ve Özgürlük İttifakı cumhurbaşkanı adayı çıkarmayacağını ve sadece parlamento seçimlerine katılacağını açıkladı.
Türkiye Komünist Partisi (TKP) de, milletvekili seçimlerine Sosyalist Güç Birliği ittifakıyla birlikte kendi ad ve adaylarıyla gireceklerini, partilerinin 81 ilde ve bütün seçim çevrelerinde aday göstereceğini açıkladı. TKP, cumhurbaşkanlığı seçiminde ise Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceklerini bildirdi.
Tamam, keyfi tek adam sistemiyle birlikte Erdoğan gitmeli. Bunda AKP etrafındaki ittifak dışında hemen herkes hemfikir. Fakat Türkiyenin asıl sorunu Erdoğan değıl ki! Asıl sorun ülkenin emperyalist kapitalist zincirin bir parçası olması
Sorun, Türkiyede “Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geri dönülmesi” değil!
Millet İttifakı, denenmiş köhnemiş parlamenter sistemi cilalayıp tek adam yönetiminin alternatifi olarak gösteriyor. Ama asıl yapmak istediği, 6 şubat depremiyle de kanıtlanan, her yönüyle yıkıntı halinde bulunan, tekellerin egemenliğindeki kapitalist düzeni restore etmektir.
Millet İttifakına göre Erdoğan’ın keyfi yönetimi dolayısıyla ülkeden çıkış yapmakta olan yabancı sermaye güvenli bir siyasal ortam bulunca yeniden giriş yapacak ve yerli tekellerle birlikte ülkenin çıkmazdan kurtuluşunu sağlayacakmış! Millet İttifakı yerli ve yabancı sermayenin ülkeyi kurtaracağına inanmamızı istiyor.
Sorunu “tek adam zihniyeti”nde ve onun devlet yönetimini “Liyakatsiz kadrolarla doldurmasında” görüyor. Depremde de halkın başına ne geldiyse “liyakatsiz yöneticiler”den geldiğini ileri sürerek, Millet İttifakının ayrım yapmadan liyakatli insanlarla çalışacağını vadediyor.
Kılıçdaroğlu “Kadın erkek eşitliği için”, “adalet için”, “Her evde huzurun bereketin olması için iktidar” “Halk için iktidar!” diyor!
Peki ama Kılıçdaroğlunun seçimi kazanmasıyla kim iktidar olacak? İktidar “halk için” mi olacak? Bütün egemenlik halkın elinde mi toplanacak ve iktidar bir halk iktidarı mı olacak? İktidar doğrudan işçi ve emekçilerin iktidarı mı olacak? Palavraya karnımız tok.
Kapitalistlerin egemenliğine dokunmayan ve kapitalist sömürü düzenini restorasyonlarla ihya etmeye çalışan düzen partilerinin peşine düşülmesi büyük bir yanlıştır.
Halkın ihtiyacı, halk iktidarıdır. Halkın her kademede örgütlenerek kararları kendisinin almasıdır.
14 Mayıs seçimleri, demokratik içerikli bir Kürt milli hareketinin, Türkiye devrimci sol hareketiyle birleşerek Türkiye halkının devrimci seçeneğini yaratmak ve halk iktidarının önünü açmak için bir fırsat oluşturuyor.
Ya tekellerin iktidarına son verilecek ve halk iktidar olacak ya da tekellerin iktidarı sürecek!