Seçimin ardından başlayan Türk lirasındaki değer kaybı devam ediyor. Erdoğan’ın seçim önceki ekonomi politikasında döviz rezervlerinin kullanılarak düşük faiz ile TL’nin değerinin belli bir aralıkta dalgalanması hedefiyle izlenen politika ekonomi bakanı Mehmet Şimşek’in deyimiyle “akılcı” bir çizgiye ilerliyor. Önceki, politikanın akıldışı bir politika olduğu da böylece Ekonomi Bakanı tarafından teyit edildi.
Akılcı politikaların nasıl şekilleneceğini ve uzun erimli olup olmayacağını henüz bilmiyoruz.
Erdoğan bundan sonraki dönemde piyasanın yada onun deyimiyle “faiz lobisinin” beklentilerine uygun hareket edip etmeyeceğini de bilmiyoruz.
Bildiğimiz tek şey, Türk lirasının hızlı değer kaybına yönelik kısa zamanda enflasyon baskısının artacağı, faiz artışı ile kredilerin daralacağı, tüketimin azalacağı, büyüme hızının yavaşlayacağı ve sonuçta istihdamın azalması ile enflasyonla mücadele kapsamında yüksek faiz, düşük istihdam, düşük büyüme patikasına girilerek sıfır noktasında yeni politikaların uygulanacağı.
TL bölgesinde hiçbir sözü geçmeyen Kıbrıs’ın kuzeyi ise hızlı büyüme dönemini önce %16 küçülme; ardından 3,9% ve 10% civarında büyüme ile tamamlaması pandemiden önceki noktaya resmi rakamlara göre henüz ulaşılamadığını gösteriyor. Geçtiğimiz yıl gerçekleşen büyümenin ise ağırlıkla konut piyasasındaki canlılıktan kaynaklandığı öngörülüyor.
Yeni koşullarda, kredilerin daralması ile kredilerin birincil müşterisi konut piyasasında sermaye erişimin zorlaşma ihtimalini arttıracak. Sermaye yeterliliği yüksek olan aktörler bu dönemde görece daha rahat hareket ederken, Yap – sat piyasasına daha sonra giren aktörler bu kadar şanslı olmayabilir.
Böylelikle konut piyasasında performansının düşme eğilimine girmesi ihtimal dışı değil.
Bir tarafta mevcut düzende büyüme motorlarından birinin aksama ihtimali, diğer tarafta TL’den kaynaklı alım gücünün azalma; yakın döneme dair dikkate almamız gereken iki unsur olarak karşımızda duruyor.
Özellikle ücretli kesimin alım gücünü koruyabilmek için ise tek taraflı olarak ücretlerin stabil bir para birimine geçilmesine yönelik iradenin gösterilememiş olması bir kez daha adanın kuzeyinde para politikaları hakkında karar verici gücü olmayan sıradan insanları mağdur ediyor.
Süreç içinde siyasi seçkinlerin yol haritası olmadan izleyici olmayı tercih etmesi, uygulanan akıldışı politikaların maliyetinin de emeğinden başka satacak hiçbirşeyi olmayan kırılgan kesimler yüklenecek. Bu kesimlere yönelik destekleyici politika araçlarına yönelik yapısal politikaların uygulamaya geçmemesi durumunda kırılgan kesimlerin durumu çok daha dramatik bir hal alacak, eşitsizlik derinleşecek.