Bu makale ilk kez 12 Eylül tarihinde Avrupa Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Federal çözüm yanlısı geçinenler, toplum içinde ‘sol’ veya ‘sosyal demokrat’ olarak bilinen kesimlerdir. Daha aydın, daha ilerici kişilikler olarak öne çıkmalarına rağmen bu adayların Kıbrıs sorununun çözümü konusunda statik, ve bu haliyle de metafizik bir yaklaşım içinde olduklarını söyleyebiliriz. Dünyamızın ve onunla beraber insan toplumlarının, insanlar, toplumlar ve devletler arasındaki ilişkilerin zaman ve mekana içinde değişken olduğunu hesaba katmamaktadırlar. Üstelik bir de ‘bu tez zaten Türk tezidir’ diye savunmazlar mi federasyonu!? Bu yaklaşımla topluma verdikleri mesaj özünde söven milliyetçi bir mesajdır. Bu kesim zaman, mekan ve değişim kavramlarını tamamen çöpe atmış bir sabit fikirlilikle federasyonda takılıp kalmıştır!
Özünde federal devlet bölgelerin birliği demektir. Böyle bir birlikte diş politika, yargı, para birimi ve ordu birdir. Merkezi olarak yönetilir. Ama her bölge kendi yaşamını özgürce, istediği gibi örgütleyebilir.
Örneğin ABD bunu 1776’da başardı. Hatta 1776’da ABD’de oluşturulan birliğin federasyon değil konfederasyon olduğu bile söylenebilir. Birbirinden kopuk, sömürge konumundaki bölgeler ortak düşmana karşı, ortak çıkarlarını korumak için (ki bunlar genelde dışişleri ile ilgili çıkarlardı), bir ittifak, güç birliği içine girdiler. Bunu yaparken de tamamıyla bağımsız devlet olma konumlarını yitirmediler. 1800 yılındaki iç savaştan sonra, bu devletler, merkezi federal hükümetle iktidarı paylasan, egemen devletlere dönüştüler. Fakat bu durum uzun sürmedi. ABD süreç içinde konfederal yapıdan federale ve ondan de üniter bir yapıya dönüştü.
Ayni sureci Kanada ve İsviçre’de de görmekteyiz.
Federal devlet, ortak bir anayasa ve yasalarla yönetilen ve bölgelere sadece yerel yönetimler olarak sinirli özerklik tanıyan, özünde bir üniter devlete dönüşür.
Yukarıda verdiğim örneklerde federalizm artik içi bos bir terimden başka bir şey değildir.
Federasyon geçici bir aşamadır. Yönelimi üniter devlete doğrudur.
Lenin federalizmi proletaryanın uluslararası birliğinin sağlanması yolunda geçici bir örgütlenme olarak algıladı. Federasyonu değil, demokratik merkeziyetçilik temelinde örgütlenmiş üniter devleti savundu. Federalizmin ülkenin ekonomik çıkarlarına olmadığını vurguladı. Federalizm yerine, ayrılmak isteyenin, eğer bunu yapacak siyasi ve ekonomik gücü varsa; “Canı cehenneme, nereye isterse gitsin!” diyerek, ulusların kendi kaderini tayin hakki çerçevesinde ayrılabileceğini ifade etti (Lenin Toplu eserler, cilt 17, sayfa 90,)
Lenin sadece “Devlet ve Devrim” adli kitabında ve sadece bir geçiş aşaması olarak federalizmden bahseder. Lenin’e göre ekonomik gelişmeyi engelleyici bir unsur olan federal yapı sadece bir geçiş aşaması olarak düşünülebilir.
Türk tezi olarak ortaya atılan federasyon düşüncesi ise hiçbir zaman üniter bir Kıbrıs’ı elde etmek için bir geçiş aşaması olarak düşünülmemiştir. Tam tersine iki devletliliğe ve oradan da Türklerin kontrolündeki federal bölgenin Türkiye’ye ilhakı için bir sıçrama tahtası olarak düşünülmüştür. Yani Türk tezi olarak federasyon hiçbir zaman samimi ve iyi niyetli bir öneri olmamıştır. Fakat sol ve sosyal demokrat geçinen sözde Kıbrıs Türk ‘sol’u için iyi bir sığınak olmuştur. Anavatanı sığınılacak tek liman olarak ve ikinci vatan olarak gören sözde federalistlerin iki devletliliği savunanlardan özde hiçbir farkları yoktur.