Hukuk bilmez bir coğrafyada yaşıyoruz. Hukuk bilmezlik temeli üzerine kurulan kktc’nin gelmiş olduğu durumu, oluşturduğu iktidar ağı ne kadar iyi niyetli olsanız da kemikleşmiş olduğu yüzümüze çarptı.
Bir haftadır “özel izin” konusunu sadece özel uçakla gelenlere yönelik konuştuk. Ancak, hukuk bilmezlik sorununu ilk defa mı yaşıyoruz?
Doğal alanları da tahrip ettik, tarihi eserleri de. Milliyetçi sloganlarının altında, kamusal varlıkları yok ettik. Elektrik santraline filtrelenmesini bile gerçekleştiremedik.
Hukuk bilmezlik kurucu siyaset olduğu sürece, yerel yetkili organların daha üst bir yapıya hesap vermedi. Uluslararası hukukun belirlediği sorumluluklardan muaf olma durumu ise gelinen durumun katmerlenmesinin en önemli unsuru oldu.
Küçük, büyük onlarca hukuk dışı onlarca örnek verebiliriz. Hepsinin ortak paydası ise bugüne kadar yapılan herşey yapanın yanına kaldığından başka bir şey değil.
Gelinen noktada yine aynı durumu yaşıyoruz. Buradaki yapılanmayı her “geliştireceğiz” denildiğinde, kendimizi bataklığın daha da dibinde buluyoruz.
İşin garip yani ise aynı şeyi tekrar tekrar deneyimlememize rağmen, sorunun esasını konuşmaktan kaçıyoruz. Hukuk dışı bir alanın içinde insan gibi yaşamayı bir türlü başaramıyor, sorumlular arıyoruz. Ancak ne gerçek sorumlularla hesaplaşıyor, ne de yaptırım uygulayan bir irade sergileyebiliyoruz. Karanlık odalardaki karanlık yüzlerin toplantıları, her defasında halkın iradesinin üstesinden geliyor.
Mevcut düzenin “temiz siyaset” iddiasının son kullanma tarihi doldu. Şimdi gideceğimiz iki yol var.
Birincisi, daha da karanlık, daha da hukuk bilmez bir süreç ile demokratik ilkelerden daha da uzaklaşmaktan geçiyor. Aksak, mekanizmaların gayrimeşru durumu ortadayken, çok daha derin adaletsizliklerin yaratıldığı bir zeminin sahibi olabiliriz bu gidişle.
Bir diğeri ise, sorunun kendiyle yüzleşmekten geçiyor. kktc olarak tanımlayacağım bu yapılanmanın adaletsizlikler ve hukuk dışılık üzerine inşa edildiği gerçeği ile yüzleşirsek; o zaman belki yeni bir kurucu ideoloji yaratılabilir. Bu kurucu ideolojinin ise uluslararası hukuka dahil olmasının olmazsa olmaz olduğu gerçeğinin farkında olmak gerekiyor. Bu durumda yeni kktc zırvalarını, yeni yönetişim modeli tartışmaları ile makyaja değil; esasa odaklanmak gerekiyor. BM’nin ilgili kararları doğrultusunda, uluslararası hukuka hesap verme kabiliyetine sahip bir yeni yaklaşım yaratmak gerekiyor.
Bunun adı da biçimi de bellidir: iki toplumlu federasyon. Milliyetçi saplantıları, gündelik oyunları bırakıp, sorumluluk sahibi bir yol buradan geçmektedir.