Bu makale ilk kez 30 Mart tarihinde Avrupa Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
O günlerde, Adana’da Ramazanoğlu kütüphanesi vardı. Yan yana, uzun balkonlu, iki sarı binanın birisinin alt kısmında bir lokanta, üzerinde Adana Belediyesi, diğerinin girişi işlemeli kolondan, çatı dairesiyle Ramazanoğlu Kütüphanesiydi.
*
Bir gün kapısından içeri, gri montu ve atkısıyla, dağınık saçlı, koltuğunun altına sıkıştırdığı defteriyle, tek elini yumruk yapmış, gri üzerine beyaz çizgili, kruvaze takım elbisesiyle Orhan Kemal girer. Yanında sonradan çocuk şiirleriyle ünlenen şair Şükrü Enis Regü vardı.
*
Otuz bin ciltlik kitap koleksiyonu olan Ramazanoğlu Kütüphanesinden ödünç olarak Balzac’ın Goriot Baba kitabını ödünç isteyecekti. Kitap, insanlık komedisinin ilk kitabıydı. Görevli izin vermemiş, kütüphanede dışarıya ödünç verilmeyen edebi eserlerdendir istediği kitap demişti.
*
Hayat bu ya, Ramazanoğlu kütüphanesinin çatı katında Yaşar Kemal yatıyor, gündüzleri kütüphanede memuriyet işlerini yürütüyordu. Orhan Kemal zaten tanınan, Adana’da gerek futbolculuğu gerekse babası sebebine ünlü, Yıldız Okur, Raşit Kemali, Hayrullah Güçlü takma isimleriyle yazdığı yazılar yavaş yavaş ünleniyordu. Yaşar Kemal kütüphane müdürüne gitmiş, konuşmuş, bu sayede Orhan Kemal’e kitabı on beş gün ödünç vermişler, ikisinin sıkı ve uzun sürecek dostluğu böyle başlamıştı.
*
Bir gün Yaşar Kemal yazdığı bebek hikâyesini Orhan Kemal’e okumuş, yanlarında o gün Ümit Yaşar Oğuzcan’da vardı. Meyhaneye gidecek kadar paraları dahi yoktu. Orhan Kemal, Bebek hikâyesinin onuruna, Ümit Yaşar’la ona meyhanede bir şişe şarap ısmarlamış, Yaşar Kemal’in ilk yazarlık arkadaşlığı o gün başlamıştı.
*
İkisi de yazdıklarına sebep Yaşar Kemal hapisten yeni çıkmış, Orhan Kemal Verem Savaş Derneği’ndeki kâtipliğinden atılmış, yakın zamanda Orhan Kemal’in babası ölmüş, altı yüz lira miras kalmış, Yaşar Kemal ile İstanbul’a gidip, bir sebze arabası satın alıp, İstanbul mahallelerinde sebzecilik yapma niyetine girişmişlerdi. Kemal olan Yaşar güçlü olduğu için arabayı sürecek, Kemal olan Orhan’da bağıracaktı.
*
İstanbul’a ilk geldiklerinde kira ve geçim derdine altı yüz lira çarçur olmuş, Orhan Kemal bir arkadaşının evinde ailesiyle balkonda kalmaya başlamış, Yaşar Kemal Cumhuriyet gazetesine girmişti. İlk olarak Diyarbakır’a röportajlara gitmiş, döndüğünde Orhan Kemal Adana’da başladığı Murtaza romanını bitirmişti.
*
Yaşar Kemal Murtaza’yı Vatan gazetesine, Tunç Yalman’a götürmüş, Tunç Yalman romanı gazetede yayımlamıştı. Murtaza aslında gerçek karakterdi. Orhan Kemal Murtaza ile Adana’da kahvede tanışmıştı. Onu çok severdi.
*
Sonraları Yaşar Kemal yine, Orhan Kemal’in “Vukuat Var ve Hanımın Çiftliği” romanlarını Dünya gazetesine götürmüştü. Sahibi Bedii Faikti. Bedii Faik iki romanı da yayımlamış, Sonra 72. Koğuş büyük ses getirmişti.
*
Elbet iki Kemal’in arasında çatışmalar da olmuş, fakat dostluklarının sürmesini engelleyememişti. Yaşar Kemal romanı artık başka bir yoldan düşünüyordu. Bu anlayış değişikliği ikisini elbette düşünsel çatışmalara götürüyordu.
*
Ölmez Otu’nun sonlarına doğru zorlanmıştı. Orhan Kemal’e anlatmış ne yapmak istediğini ve beraber düşünmeye başlamışlardı. Orhan’ın romanında da böyle bir sıkışma olduğu zaman, o da Yaşar Kemal’e anlatır, beraber düşünür, bir çare ararlardı…
*
Bugün de Orhan Kemal’in Bereketli Topraklar Üzerinde romanının içinden, küçük bir konuşma ile bitirelim: “Ben gidiyorum, dedi. Koyarlar yerime belki de seni. Olma kula kul, öpme el ayak, kirlenmesin ağzın. Ya ver canını insan için ya da etme kalabalık dünyamıza.”