Piyasadaki fiyat dinamikleri üzerine son derece önemli bir tartışma sürdürülüyor. Muhtemelen, Kıbrıslı Türk toplumunun iktisadi tarihinde ilk kez veri ve veri çerçevesinde gerçekleşen bir tartışmaya meclis de komite seviyesinde ayrıca dahil oluyor.
Ancak, istatistiki verilere yönelik tartışmanın istatistik biliminin noksanları veya hataları üzerinden değil ekonomiye yansımalarına odaklanmkata yarar var. Nihayetinde enflasyondan kaynaklı hayat pahalılığının hala daha can yakıcı bir konu halinde olmaya devam ediyor.
Yüksek enflasyon ikliminde geçirdiğimiz 3 yıl oldu. Geriye dönüp baktığımızda karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor:
Mart 2020 12 aylık enflasyon %12.87
Mart 2021 12 aylık enflasyon %13,87
Mart 2022 12 aylık enflasyon %83.19
Mart 2023 12 aylık enflasyon %66.97
Mart 2024 12 aylık enflasyon %94,45
Başka bir deyişle hayat pahalılığına dair kriz başladığından beri, en şiddetli mart ayını yaşıyoruz. Üstelik enflasyon geçici değil artık yapısal bir problem haline geldiği görülüyor.
Türkiye Cumhuriyetinden farklı olarak adanın kuzeyindeki politikacıların uyguladığı (yada uygulayamadığı) politikalar sayesinde 3 yıldır kontrolsüz fiyat artışı deneyimleniyor.
Türk lirasını kullanma koşullarımızın herhangi bir karşılıklılık ilkesinin olmaması ve kontrol mekanizması geliştirme ihtiyacı dahi duyulmamasından TL’nin Kıbrısın kuzeyinde daha kötü bir performansa sahip olmasına neden olmaktadır.
Dolayısıyla sabit gelire sahip özel sektör emekçileri, örgütlenememiş ücretliler, ağırlıkla hizmet sektöründe yoğunlaşmış kadınlar ve tabi ki sosyal yardıma muhtaç yoksullar en ağır bedeli ödemek zorunda kalıyor.
Hal böyleyken, Türk Lirası ile kurulmuş hastalıklı ilişkinin düzeltilmemesi ve öngörüsüz politikaların bizleri getirdiği nokta bellidir. Bu iki noktada yaşanan çaresizlik ve maliye politikalarının etkin bir şekilde kullanılmaması hayat pahalılığı krizini çözememiştir.
Üstelik baştaki tartışmaya dönersek, Enflasyona dair açıklanan rakamlar yanlıştır senaryosunda da çözülememiştir. Enflasyon rakamlarındaki hataların büyük bir etkisi yoktur senaryosunda da hayat pahalılığı sorunu çözülememiştir.
Fiyat istikrarı yaratılamadığı sürece de hayat pahalılığı krizi çözülemeyecektir.
Türkiye ile kıbrısın kuzeyi arasındaki ekonomik faaliyet alanlarının etkisi ayrıştıkça mesele zorlaşmaya devam edecektir.
Hal böyleyken, ekonomik faaliyet alanlarına uygun bir şekilde gelişen vergi ve maliye politikaları geliştirilmesi elzemdir.
Ancak, Türk lirasının dönemsel dalgalanma hallerini yapısal olarak yaşayan Kıbrıslı Türk ekonomisi için hala daha stabil bir para birimine çapa atma gerekliliği açıktır.
Bunun için karmaşaya yol açmayacak bir yol haritası bir gerekliliktir.
Bu somut gerçeğe direndiğimiz sürece, varacağımız köyün minaresini görmemekte ısrar etmek rasyonel olmayan politikada ısrardır yada ezberlenmiş bir fanatizmden ibarettir.