Sınırlardaki dikenli tellerle Beşparmaklar arasında sıkıştırılıp kalmış, siyaseten kendi dünyamızda yaşıyoruz aslında…
Dünyamızın merkezi Sarayönü Meydanı’dır, siyasi yaşamımızda. Ordan dünyaya ve adaya ayar veriyor, hatta zaman zaman da meydan okuyoruz bu kısır döngü içerisinde.
Sadece fiziksel olarak değil, düşünce ve anlayış olarak da bu coğrafya içinde yaşamaya, üretmeye ve tartışmaya şartlandırıldık.
Sığınılacak tek liman, dünyaya açılan penceremiz söylemleri bilinç altımızdan çıkartılıp beynimizin her yerine işlenmişken, 2019 yılının Ocak ayında adanın siyasi tarihinde yeni bir sayfa açacak bir şansı yakaladık.
Evet ilk kez Lefkoşa’nın değil, Avrupa’nın merkezinde politika yapma, siyasete ve toplumlararası ilişkilere yeni bir alan açma şansı yakaladık yılın ilk günlerinde.
Federal bir ülke ve barış düşüncesini hayatının merkezine koymuş Niyazi Kızılyürek ile Kıbrıslı Türklerin makus talihini değiştirecek önemli bir adımı atmanın hayal olmadığı bir gerçeklik gibi gelip önümüzde durdu yeni yılda.
Avrupa Parlamentosu’nda dünyayala ayni dili konuşan sesimiz ve yüreğimiz olacak bir insana o kadar ihtiyacımız vardı ki, o şansı Niyazi ve AKEL ile yakaladık.
Yüz yıllık geçmişinde günahlarıyla sevaplarıyla adada toplumların birlikteliğine önem vermiş, milliyetçi düşünceyi olabildiğince dışlamaya çalışmış bir partiyle beraber siyasi tarihimizi yeniden yazabilirdik.
26 Mayıs: Adadaki siyasetin parametrelerini değiştiren tarih!
Ve…
Adamızda ilk kez tek seçim bölgesi olduğu gerçeğini yaşadık. Karpaz’dan Baf’a kadar sınır tanımaksızın iki dilli, iki toplumlu, ulusötesi bir anlayışla siyasi propagandaya tanıklık ettik.
Tek bir parti listesinden Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum adaylar ayni hedef doğrultusunda, adanın tümünde ortak bir anlayışla propaganda yapıp her iki toplumdan gelen oylarla seçim kazandılar.
Çeyrek asır önce iki toplumun bireylerinin birbirine kırdırıldığı, linç edilip, kurşunlandığı Derinya’da birlikte bir siyasi propagandanın vücut bulduğu ortak miting yapıldı. Dünyaya ayrılık ve savaş mesajının verildiği bu noktada, yakınlaşma ve birliktelik mesajları verildi bu kez. Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum siyasetçiler beraber konuştu, iki toplumun seçmenleri tüm adayları birlikte alkışladılar.
Bu süreçte sözlü ve yazılı propaganda adanın her noktasına götürülürken –iddia edilenlerin aksine- herhangi fiziki bir şiddetle karşılaşılmadı. Düşünceler eleştirildi, görüşler farklı boyutlarda tartışıldı ama insanlarımzın adaylara ve sandığa erişimi, oy kullanma anları dahil gelecekteki ortaklık devletinde olması öngörülen ortamdaki gibi barışçı bir şekilde yaşandı.
Avrupa’da ırkçılığın ve milliyetçiliğin yükseldiği, hatta bunun seçim sandıklarına yansıdığı bir ortamda ulusal veya dinsel farklılıkların çatışmasına karşın örnek olabilecek, dinler ve uluslarötesi süreci Kıbrıs’ta yaşadık ve dünyaya örnek olduk.
Gündemden kaldırılması için iki tarafın ayrılıkçı güçlerinin öne çıkardığı federasyon tezinin artık öldüğü düşüncesi pratikte yaşanan AP seçim sürecinde çöpe atıldı. Tüm adaya ve uluslararası topluma bu seçim sürecinde federalizmin halen hedefimiz olduğunu yaşayarak gösterdik. İki toplumun birbiriyle ortak bir zeminde hareket edebileceği gerçeği gözler önüne serildi.
Kıbrıs Rum toplumu içinde ayrılıkçı anlayışla seçim propagandası yapan sağın en büyük partisi DISY geçen AP seçimlerine göre ciddi oy kaybına uğrarken, ulusötesi anlayışla seçime giren AKEL oylarını artırarak çok uzun yıllar sonra DISY ile arasındaki farkı kapattı. Ayrılıkçı ve milliyetçi politikaların kaybetmeye mahkum olduğu konusunda Kıbrıslı Rum seçmen irade koyabileceğini gösterdi.
Sonuç olarak ada tarihinde dün yeni bir sayfa açıldı. Tarih yeniden ve bir başka şekilde, geleceğe ümit vadeden cümlelerle tekrardan yazılmaya başlandı. Düne tanıklık edenler bunu yaşarken tarihe not düşecekler.
*Daha konuşulacak ve birçok sonuçlar üretebileceğimiz bir dönemi geride bırakırken bu sürece Kıbrıslı Türklerin katılımı ve güneyde yönetilen devletin bu yöndeki tavrı dahil söylenecek daha birçok olguyu da ilerideki günlerde yapacağımız değerlendirmelere bırakıyoruz