BirGün Gazetesi’nden Sercan Meriç, Yeni Kıbrıs Partisi Genel Sekreteri Murat Kanatlı, Bugün Kıbrıs Genel Yayın Yönetmeni Ayşemden Akın ve ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Yonca Özdemir’le ‘suçlular adasına’ dönüşen Kıbrıs’ın kuzeyini konuştu. İlgili röportaj şöyle:
Kuzey Kıbrıs, son yıllarda Interpol tarafından aranan ya da bulundukları ülkede suça karışmış kişilerle dolup taştı. Dünyanın çeşitli yerlerindeki suç örgütlerinin elebaşları, uyuşturucu baronları, katilleri rahat bir hayat yaşamak için Ada’ya yerleşiyor. Ada artık doğal güzellikleri ve huzurundan çok kara para aklama, sanal bahis, kumarhaneler ve cinayetlerle anılmaya başlandı. Son olarak kumarhaneler baronu Halil Falyalı’nın öldürülmesi Ada’daki paniği ortaya koydu. Ada hükümetlerinin de suçlularla organik bir ilişki kurması ve rant elde etmesi kaosu tetikledi.
AKP iktidarının Ada’yı arka bahçesi haline getirerek, rantı ve kara para aklama işini teşvik etmesi sorunları büyüttü. ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Doç. Dr. Yonca Özdemir, uluslararası suçluların KKTC’ye kaçmasının uzun süredir bir Kıbrıs gerçeği olduğunu belirtti. KKTC’nin dünyada Türkiye hariç herhangi bir ülke tarafından tanınmamasının ve dolayısıyla diğer ülkelerle resmi ilişkilerinin olmamasının Ada’da suç ve suçlular konusunda ciddi hukuki boşluklar yarattığını ifade eden Özdemir, “Interpol tarafından bültenle aranan suçlular ve karanlık kişiler için KKTC güvenli bir sığınak olabiliyor. 2006 yılında İngiliz basınında İngiltere’nin en büyük nakit soygunlarından biriyle bağlantılı olarak aranan Sean Lupton adlı bir kişinin Kuzey Kıbrıs’ta saklanıyor olabileceğine dair haberler çıkmıştı. Avustralya’da uyuşturucu ticareti, fuhuş gibi çok ciddi organize suçlardan kırmızı bültenle aranan Hakan Ayık isimli şahıs 2010 yılında Kuzey Kıbrıs’ta yakalanmıştı, ama sonra serbest bırakılmıştı. Serbest bırakıldıktan sonra Türkiye’ye kaçan bu şahıs şu anda halen Türkiye’de lüks bir hayat sürüyor” dedi.
Şaibeli sektörler
KKTC’de barınan şüphelilerin arasındaki en ilginç olanlardan birisinin de eski İsveç Başbakanı Olof Palme’nin suikast şüphelileri arasında bulunan eski İsveç gizli servis elemanlarından Bertil Wedin adlı şahıs olduğunu anlatan Özdemir, “Wedin 1985’ten birkaç hafta önce vefat edene dek ailesiyle Girne’de yaşamaktaydı. Kıbrıslı gazeteci Levent Özadam da geçtiğimiz günlerde yazdığı köşe yazısında Avustralya’nın en büyük Kokain Lideri Mark Buddle’ın KKTC’ye turist vizesi ile girip yerleştiğinden bahsediyor ve bu kişinin bırakın polis tarafından tutuklanmasını, KKTC’deki bazı siyasiler ve iş insanları tarafından korunup kollandığından şikayet ediyordu” açıklamasını yaptı.
AKP’nin arka bahçesi
KKTC’nin uluslararası hukukun dışında sürdürdüğü varlığı bu tip insanların Ada’ya gelmesine yol açtığını kaydeden Özdemir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Başka sebep de KKTC’de bilinçli olarak izlenen ‘kalkınma’ politikaları. Bundan kastettiğim KKTC’nın ekonomisinin bilinçli olarak gittikçe şaibeli sektörlere kaydırılmış olması. Kara para aklamanın en önemli üç aracı olan banka, döviz bürosu ve kumarhaneler gittikçe daha fazla Kuzey Kıbrıs ekonomisinin belkemiği haline gelmiş durumda. Özellikle KKTC’de offshore bankalar açıldıktan sonra buraya kara para aklama akını başladı. Kuzey ve Güney arasında yapılan geçişler de yasadışı işleri Avrupa ile bağlantılandırmak için ideal.”
Özdemir, bu suçların engellenmesi için Kıbrıs’ta banka açmanın zorlaştırılması, kumarhanelerin yasaklanması ya da denetimlerinin artırılması gerektiğini vurgulayarak, “Bugün maalesef KKTC’de hükümet ile iyi ilişki kurabilen herkes istediği her şeyi yapabiliyor gibi bir görüntü var” dedi.
YKP Genel Sekreteri Murat Kanatlı ise Ada’nın organize suçlarla anılmasının Türkiye’deki yaşanan süreçle paralel olduğuna değindi. AKP’nin 2010’lardan itibaren Ada’yı kara para aklamanın değişik modellerinin inşası için kullandığını ifade eden Kanatlı, “Özellikle ‘üniversite sektörünü canlandırıyoruz’ diyerek, Afrika ülkelerindeki mafyayla Ada’yı bağlantı aracı olarak kullandılar. En son basına yansıdığı haliyle Afrika’daki çeşitli mafya liderlerinin Ada’ya yerleştiğine dair haberler var. Türkiye’nin daha fazla denetime girmesiyle beraber bir arka bahçesi olarak Kıbrıs’ı kullanıyor. Bunun üzerinden burada aklanan, sisteme giren parayı Türkiye’deki sistemin içerisine yasal bir şekilde girebiliyor. Kıbrıs’ın kuzeyinin AB’ye uyumu çerçevesinde bankacılık yasasının düzenlenmesi söz konusuydu. Kıbrıs yönetimi bu adaptasyonu engelledi. Şu aşamada bundan çok ciddi rant elde eden kesimler var. Bizzat Ulusal Birlik Partisi’nin (UBP) liderliği buradan besleniyor. Falyalı olayında da bunu gördük. Falyalı’nın babası da UBP’nin onur üyesidir. UBP’yle bağlantılı olan organik ilişkiden bahsediyoruz” dedi.
Bugün Kıbrıs Genel Yayın Yönetmeni Ayşemden Akın ise sözlerine “Sadece Türkiye’den değil dünyanın her yerinden KKTC’ye suçlu ithal ediyoruz” diyerek başladı. Kimi suçluların öğrenci kaydı yaptırarak, kimilerinin turist olarak ‘kapıda vize uygulamasıyla’ Ada’ya geldiğini ifade eden Akın, “Son yıllarda artan üniversite popülasyonu adanın kuzeyinde tabiri caizse ‘öğrenci terörüne’ döndü. Üçüncü dünya ülkelerinden birçok kişi öğrenciymiş gibi kayıt yaptırarak Ada’ya geliyor ve sanal bahis-sanal para ve uyuşturucu işlerine giriyor. Afrikalı birçok ‘öğrencinin’ altında son model çok lüks araçlar var. Lüks evlerde oturup, kiralarını yıllık ödüyorlar. Mahkeme koridorları ne yazık ki gözaltına alınmış ‘öğrencilerle’ doluyor” diye konuştu.
“Markette kasada sıra beklerken tanıştığım ve birkaç dakika sohbet ettiğim kişiyi bir süre sonra gazetelerin manşetinde ‘İnterpol tarafından aranıyor’ diye gördüm. Britanya’da çeşitli suçlara karışmış ve devleti dolandırmaktan, yüklü miktarda vergi kaçırmaktan aranıyordu” diyen Akın, şöyle devam etti: “Ada, adli konularda da dünya ile entegre bir sistemi olmaması suçluların adaya girmesini kolaylaştırıyor. Hükümetlerin bu konuya kafa yorduğunu pek düşünmüyorum çünkü şu an KKTC’de başbakanlık yapan UBP Genel Başkanı Faiz Sucuoğlu birkaç ay önce tanınmamışlığın avantajlarını kullanacaklarından bahsediyordu. Biz dezavantajdan başka bir şey görmüyoruz ama Başbakanın avantaj olarak gördüğü bir şeyler var belli ki. Kara para aklama, kumar, uyuşturucu, fuhuş, insan ticareti konuları hükümetlerin ilgi alanlarına pek girmiyor, giremiyor.”