Bir şarkı vardı, “sözlerin seni ele veriyor” diye başlayan… Mağusa Belediyesi başkanı İsmail Arter’in açıklamalarını okuyunca yine aklıma geldi.
Konu malumunuz, zaten bir süredir de tartışılıyor. Kıbrıs’ın kuzeyindeki yaygın uygulama olan, istihdam yaparak seçim kazanma durumundan bahsediyorum.
İsmail Arter geçtiğimiz yerel seçimde bu işi iyi becermişti. Hem yüzlerce insan bu şekilde istihdam etmiş, hem de seçim büyük bir zafer kazanmıştı.
Demokratik irade ortada olduğundan, demokrasiye çamur atacak halim yok. Dahası seçim kampanyasına dahil olduğum ve zırnık kadar oy alan ekipten olduğumdan her eleştirime gazoz fotoğrafı, kapak resmi gibi şakalara da alıştım.
Biz ekip olarak naifliğimizden ve amatörlüğümüzden olacak seçim sürecinde, normal bir devletteymiş gibi bu konuyu gündeme taşıdık. İlgili bakanlığa aktardık. Denetleme falan istedik. Seçimi kazanacağımızdan öte kötüye gidişe karşı farkındalık yaratırız diye düşünmüştük. Verili koşullarda seçim için yanlış, politik olarak doğru bir tavır takındık diye düşünüyorum.
Ancak konu bu değil. Doğrusu İlgili daire gerçekten ve derinlemesine bir denetleme yaptı mı bilemiyorum. Ancak kulağımıza çalınan bilgi “yapılan hizmet alımı sözleşmesidir. Hizmet alımı olduğunda sosyal sigortayı da şahıs kendi öder” şeklindeydi.
Özetle, en radikal solundan Arter’in destekçisine kadar herkes şu cevabı vermişti: kılıfına uydurdu, biz bir şey yapamayız. Doğrusu KKTC şartlarında makul bir cevaptı bu, ne de olsa “etik değil ama yasal” cevabına da alışmıştık.
Gel gelelim, konu orada kapanmadı ve gün geldi devran döndü, Mağusa Belediye başkanı İsmail Arter konu ile birkaç cümle söyledi. Sessizliğini korusaydı oysa ki ben bu satırları yazmayacaktım. Ancak, mecbur bırakıldım.
Bahsettiğim gazetelere yansıyan şu cümle değil ““Çok personel aldı, aşırı istihdam yaptı, belediye batıyor, ek mesailer geç ödenir, piyasaya borcu var” şeklinde eleştiriler aldığını dile getiren İsmail Arter, bunların doğru olabileceğini söyledi ancak ” Batıyor” iddiasını kabul etmediğini söyledi.”
Yukarısı açıklama aslında işin komik tarafı. Açıklamanın dramatik bölümü ise daha sonra geliyor.
Arter şöyle diyor :
“tedbir amaçlı bu hizmet alımını durdurduklarını açıklayan Arter, işten durdurulan personelin gündelikçi olarak tabir edilen personel olduklarını ve işe girerken bir gün durabileceklerini açıklayan bir sözleşme imzaladıklarını da söyledi.”
Tekrarlayalım: Arter’e göre gündelikçi iş tanımına uygun kişilerin “bir gün durabileceklerini açıklayan bir sözleşme imzaladığını söylüyor.”
Hizmet alımında, sözleşme işin tamamlanmasına kadar alınmalıdır. Yani sürekli kendini tekrarlayan bir hizmet biçiminin olduğunu söylememiz pek mümkün olmaz. Başka bir deyişle, işin “iş hukuku” boyutunda böyle bir sözleşmede “belediye işveren olmadığını” iddia eder; öyleyse kurulan ilişki niteliği bir iş sözleşmesi değil hizmet sözleşmesi olması gerekiyor.
Ancak; burada yetkili yapının başındaki kişi aralarındaki sözleşmenin “hizmet” alımından istihdam nitelikli algılandığı ortaya konuluyor. Başka bir deyişle, Arter kendinin işveren olmadığını; o yüzden de belediyedeki gündelikçi olarak çalışan personelinin kendi çalışanı olmadığı için sağlamak zorunda olduğu haklarla ilgili bir sorumluluk da almıyor.
Bu noktada, işverenin fonksiyonunun ne olduğunu Jeremias Prassl’ın ortaya koyduğu kriterlere göre bakalım.
Prassl’a göre işverenin fonksiyonu:
- İstihdam ilişkisini başlatma ve bitirme yetkisi
- Emek alıp bu emekle üretilen hizmetlerden faydalanma durumu
- İş karşılığında ücret ödeme sorumluluğu
- Yapılacak olan işi, üretim süreçlerinin nasıl ve ne yapılacağını belirleme yetkisi
- Yapılan iş sonucunda ortaya çıkan artı değerden yada zarardan sorumlu olma durumu şeklindedir.
Başka bir değişle herhangi bir ilişkide, bir kişi yapılan iş ile ilgili olarak bu 5 noktayı yapıyorsa otomatikman burada hizmet alımından değil işveren-işçi ilişkisinin yaratıldığından bahsedebiliriz.
İsmail Arter’in açıklaması kendi içinde bu “gündelikçi” olarak nitelendirdiği işçilerden hizmet alımı yapmadığı ve kurulan ilişkinin “işveren- işçi” ilişkisi olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
Bu da doğal olarak bugüne kadar yatırılmayan yasal hakların gerçekleştirilmediğini ortaya çıkarmakta ve iş yasası kapsamında belli başlı kurallara uyulmadığı sonucunu çıkarmaktadır.
Yapılan sözleşmenin adına ne denilirse denilsin, fiili durum işveren – işçi ilişkisinin olduğu bir koşulda Mağusa Belediyesi adına İsmail Arter hukuksuz bir işlem yaptığını göstermektedir.
Tüm bu koşullar sabitken, yargının ilgili organları bu konu ile ilgili adım atacak mı onu bilmiyorum.
İş hukukçusu değil emek piyasası konusunda çalışan bir ekonomist olarak; işimin kıyısından beni ilgilendiren bu konuya dair yasal fikirler beyan etmek, “haddimi aşmak” olarak yorumlanabilir.
Yine de herhangi bir gerginliğe sebep olmamak için yazıya bir şarkıyla başladım bir şarkıyla bitirip neşemiz geri gelsin…
1992 yılından Grup Vitamin – İs – ma- il
https://www.youtube.com/watch?v=f3tXPKpjUoY