Ara seçim ile ilgili 3 sol, 3 sağ en az 6 aday yarışacak. Ara seçime dair gözlemlediğim birkaç noktayı ortaya koymakta yarar var:
1- Öncelikle sine-i millet diyerek, istifa eden Özersay’ın yerine yapılan bu seçimde; HP’nin sine-i millet kararı siyasi elitler düzeyinde karşılık görmediğini söyleyebiliriz. Halkın seçimde oy vermeyeceğini söyleyen kesimlerinin de Özersay’ın istifası ile ilişkili olarak bir argüman geliştirmediğini görüyoruz. Hatta bir kısmı seçimden doğan 30 milyon TL’lik maliyetin Özersay’ın suçu olduğunu iddia edecek kadar ileriye gidiyor.
2- 30 milyon konusunu özellikle demokrasiden taraf olan seçmen grubunun dile getirmesi şaşırtıcıdır. Demokratik uygulamaların bedelini hesaplamaktan hep çekince nedenidir. Çünkü, demokratik bir uygulamayı muhasebeleştirmek anlamlı değildir. Oradaki uygulamayı gerçekleştirmek için yapılan çaba demokratik bir geleneğin devamlılığını sağlamanın da maliyetidir. Demokrasiyi dar bir maliyet hesabına hapsedenlerin günün sonunda çıkacağı yol otokrasidir, tek adam düzenidir. Bu tehlike varken bu meselenin üstüne gitmek en fazla demokrasiden yana olanlara zarar verir. Açacağı yol demokrasinin tasviyesidir. Bu yüzden zor zamanlarda dahi yeni maliyetlerin yaratılması rahatsız edici olsa da, 30 milyon TL sadece seçim maliyeti değil; her koşulda oluşan sorunların demokratik araçlarla çözülme kültürünün devamlılığının bir karşılığıdır.
3- Nasıl ki 30 milyon TL’lik maliyeti sadece muhasebeci gözüyle bakamayız. Aynı zamanda bu seçimde adaylardan birine oy vermek yada oy vermemeyi seçmeyi yada boykotu da şeytanlaştırmak anlamsızdır. Günün sonunda birçok insan bu seçimin aslında zaten oy vermemiştir. Şahsi düşüncem, geçen seçim boykot edip, aynı seçimin ara seçiminde taraf olmak kendi içinde çelişkili bir durumdur. Ancak, fikirler değişir. Doğru bildiklerimiz yanlış, yanlış bildiklerimiz doğru olabilir. Sadece seçimi boykot etmek irade beyanıdır, kazanma ihtimali olmayan adaya oy atmak da irade beyanıdır. Farklı irade beyanlarından birini bastırmaya çalışmak, demokrasi ile çelişkili bir durumdur. Boykotun o veya buna yaraması, boykot eden kitle için bir anlam ifade etmediğini kavramak gereklidir.
4- Solda birlik iddiasının karşılığı olmadığı bir daha kanıtlanıyor. 3 sağ adaya karşı, 3 sol adayın olması sadece büyük siyasi parti kibiri ile açıklanacak bir durum değildir. Küçük farkların narsizminden muzdarip sol siyasetin temel problemi uzun erimli politik vizyon yoksunluğudur. Sloganvari 3-4 sözün arkasına sığınan, stratejik bir yol haritası oluşturma konusunda bir araya gelmeyi sadece seçim vakti hatırlayan sol adayların seçmenleri gözünde nasıl itibarlı bir kampanya yapacağı benim için hala şüpheli bir durumdur.
5- Aday isimleri dışında ara seçimin nasıl bir politik süreç örgütleyeceği ve hangi mesajların ön plana çıkacağı belirsizdir. Ancak, UBP’nin mesajı bir koltuğu seçimle diğer koltuğu da transfer ile alacağı yönündedir. Bir taraftan seçimi kazanıp Arıklı’dan kurtulup diğer taraftan da DP Fikri Ataoğlu dışında bakan olma ihtimali olmayan vekillere UBP’de bakanlık karşılığı tek başına UBP hükümetinin kurulmasına ön ayak olması ihtimal dışı görülmemelidir. Bu durum, mevcut AKP – UBP ilişkisi çerçevesinde gerçekleşmesi kara para – rant – kktc ilişikisini ve bunun yarattığı sorunların derinleşmesine neden olacaktır.
6- Solun bu önemli ihtimali ciddiye almadığı, 1 mevki için 3 aday ile çıkması ile açıklanması mümkündür. Bu konuda hala daha ortaklaşılmaması, kampanyanın başladığı günlerde bu adayların birbirinden oy devşirmek için birbirlerine karşı verecekleri kıyasıya yarış sol seçmeni sandıktan, merkezdeki seçmeni ise kazanması muhtemelen olan UBP adayına yönelmesi ihtimal dışı görülmemelidir.