Spor camiamıza ve sporcularımıza uygulanan ambargonun kaldırılması için yürütülen çabalarda, gerek Kıbrıs Türk tarafının gerekse Türkiye’nin yıllardır öne sürdüğü en önemli argüman; spora siyasetin karıştırılmaması gerektiği oldu hep.
Spor yapmanın bir insan hakkı olduğuna, sporun, siyasetin dışında tutulması gerektiğine dikkat çekildi hep, yapılan açıklamalarda, dünya kamuoyunun gündemine taşınan taleplerde.
Birkaç örnek hatırlayalım hemen.
“(…)Çözümün erken olması için uğraşırken, bir yandan da spor ambargolarına karşı mücadele edelim. Her kapıyı çalalım. Bazı alanlarda açık kapı bulursak o kapıları daha da açmaya çalışalım. İnsanlara, ‘bu spordur, spor siyaset demek değildir, spor barış aracıdır’ diyelim, bunu anlatmaya çalışalım (…)“
Bu açıklamalar, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya ait.
Kasım 2015’te, KKTC Cumhurbaşkanlığı Basketbol Kupa maçı öncesinde düzenlenen basın toplantısında yapmış Akıncı bu açıklamaları.
Dönemin Başbakanı İrsen Küçük, Mayıs 2012’deki bir kabulü sırasında, şöyle demiş mesela:
“Bilhassa uygulanan spor ambargosunun anlamını çözmek mümkün değil çünkü spor, siyasi bir olay değildir. Gençlerin birbiriyle tanışması, yarışması ve becerilerini sergileyerek dünya gençlerine örnek olmalarını sağlayan bir faaliyettir”…
Çok daha yakın tarihli bir açıklama da geçtiğimiz yılın Aralık ayında (Aralık 2018) Lefkoşa’da düzenlenen 12. KKTC Spor Şurası’nda konuşan Türkiye Gençlik ve Spor Bakanı Muharrem Kasapoğlu’ndan:
“Türkiye olarak KKTC sporcularına uygulanan haksız spor ambargosunu şiddetle kınıyoruz. Sporun siyasi kararlarla darbe alması bizi üzüyor. Bu her şeyden önce adalet duygusu ile bağdaşmayan bir insan hakları ayıbıdır”…
Peki şimdi, toplumların yakınlaştırılması, spor aracılığıyla güçlü bir barış mesajı verilmesi amacıyla, uluslararası bir örgüt tarafından organize edilen bir dostluk maçını dahi, araba flamasına, sahanın konumuna odaklı eşitlik talepleri üzerinden ‘siyasallaştırmışken’, bundan sonra nasıl çıkıp da aynı uluslararası kamuoyuna, ‘sporu siyasallaştırmayın, sporda siyaset olmaz’ deyip ambargoların kaldırılmasını talep edeceksiniz?
Sayın Akıncı, adının yazılı olduğu boş sandalyenin yansıtıldığı o fotoğraf karesine baktığında, bu görüntünün, bu organizasyona büyük bir heyecanla katılan MTG’li sporcular ve o sahada heyecanla yerlerini alan çocuklarda nasıl bir ‘eksiklik’ duygusu yarattığını, nasıl bir hayal kırıklığına sebep olduğunu göremiyor mu?
Üstelik Anastasiades’in, pekâlâ bunu talep edebilecekken, Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak değil, Kıbrıslı Rum Lider olarak anons edilmekte bir sakınca görmediği bir ortamda!
Anastasiades, ‘sen nasıl olur da bu ülkenin resmi olarak tanınmış Cumhurbaşkanı olduğun halde, statünün düşürülmesine müsade edersin?’ şeklindeki olası Rum milliyetçi tepkilerini göze alarak orada olabiliyorken, bizim liderimiz, ne üzücüdür ki varlığını o çocuklardan esirgiyor.
‘Rumlar durumu fırsata çevirdiler, Anastasiades siyasi bir şov yaptı’ diyor, yaşanan bu kriz nedeniyle ellerini ovuşturan ‘ayrılıkçılar’.
Eğer bu siyasi bir şovsaydı( ki öyle olduğunu düşünmüyorum), Akıncı Pile’ye gitmeyerek, buna bizzat kendi fırsat vermiş olmadı mı?
‘Değil Drogba, Drogbalar gelse, dünyanın en ünlü futbolcuları da gelse, Kıbrıs Türk gençliği eşit haklara sahip olmadıktan sonra, ne işe yarayacak?’ diye soruyor Akıncı.
Elbette, Drogba’nın katıldığı bir etkinlik, Kıbrıslı Türk sporcuların izolasyonlarını sonlandırmaz ancak bu ve bunun gibi her türlü, ama ufak, ama büyük, bütün iki toplumlu organizasyonlar, toplumlarımızı biraz daha yakınlaştırır.
Zaten deneyimle öğrendiğimiz birşey varsa, o da Kıbrıs sorunu gün gele bir çözüme kavuşacaksa, buna siyasilerin değil, toplumların muktedir olacağı, toplumlar, karşılarına çıkan barış asistlerini gole çevirebilmeyi başardığı oranda, bu hedefe biraz daha yaklaşacağımızdır.
Siz siyasiler, yeter ki bizi her fırsatta, göz göre göre ofsayta düşürmeyin!