Kıbrıs’ın kuzeyindeki sürerdurum ciddi bir kriz ve çöküş yaşamaktadır. Diğer bir ifade ile sürerdurum sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır. Ankara ve Kıbrıs’ın kuzeyindeki rejim açısından rejimin Restorasyonu kaçınılmaz bir hal almıştır.
Kıbrıslı Türklerin büyük bir çoğunluğu, yolsuzluğu, yoksulluğu, eşitsizliği, sömürüyü, baskıyı, şiddetti, gelecek belirsizliğini ve toplumsal yok oluşu derinleştiren çarpık ve ayrılıkçı rejime ve bu rejimin siyasi partilerine inancını ve güvenini hızlı bir şekilde kaybetmektedir. Rejim ciddi bir meşruluk sorunu ile karşı karşıyadır. Bu nedenle, Kıbrıslı Türklerin büyük bir çoğunluğu uzun bir süredir değişim, yenilik ve çözümden yana güçlü irade beyanlarında bulunmaktadır. En önemlilerine değinmekte fayda var.
2014 Haziran ayında mecliste temsil edilen tüm partilerin yüzde yüz uzlaşısı ile referanduma sunulan Anayasa değişikliği toplumun %62’si tarafından reddedildi. Aynı tarihte gerçekleşen yerel seçimlere değişim damgasını vurdu. TDP, BKP ve Baraka Kültür Merkezi’nin oluşturduğu Sol’da güç birliği toplumdan onay alarak birçok belediye meclisi üyeliği kazanmanın yanı sıra Lefkoşa’da zafer gerçekleştirdi. 2015 Nisan ayında gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise toplumun %60.56’sı sandıktan federal çözüm yanlısı Mustafa Akıncı’yı çıkardı. Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları, 2004 referandumundan buyana Kıbrıslı Türklerin ortaya çözüm yönünde ikinci kez güçlü bir irade koyması ve siyasette değişim mesajı vermesi açısından önemliydi. Toplumun art arda mevcut siyasi yapıya ve siyasi partilere güvenmediğini ve inanmadığını, değişim ve çözüm istediğini ortaya koyması, aynı zamanda ortada çok ciddi bir siyasi boşluk olduğunu göstermekteydi.
Ne yazık Sol örgütler bu siyasi boşluğu doldurmak yerine, daha da büyüttü. Yerel seçimlerde ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sağlanan başarılarda esas belirleyici olan güç birliğiydi. Ancak güç birliğini devam ettirip, geliştirmek ve arayış içerisinde olan topluma alternatif sol seçenek sunmak yerine, öküz öldü ortaklık bozuldu misali, özellikle TDP liderliği Oportünist bir tutum içerisine girdi. Diğer sol yapılarda ki liderlikler ise güç birliğini zorlamak yerine küçük iktidarcıklarını koruma telaşına kapıldı. Sonuç olarak arayış içerisinde olan topluma alternatif sol bir seçenek sunulamadı. Ancak ne siyasi boşluk kapandı, ne de toplumun arayışı son buldu.
Solun dolduramadığı siyasi boşluğu ve oluşturamadığı alternatifi, rejim bizzat kendi eliyle sağlamaktadır. “Yeni” bir siyasi aktör Kudret Özersay ile “Halkın Partisi” ve temsil ettikleri yeni sağ siyaset, alternatif ve çıkış yolu arayan toplumu dizginlemek, değişim istencini takiye yaparak dumura uğratmak ve kriz içerisinde olan rejimin Restorasyonunu sağlamak için sahneye çıkmaktadır. Özersay ve partisi içerikten yoksun popülist söylemler, rejime dokunmadan eskiler-yeniler üzerinden yürüttüğü sığ eleştiriler, Kıbrıs sorununda adeta genç Denktaş’ı andıran politikalar, siyasetsizliği siyaset olarak pazarlayarak, bireyciliği ve örgütsüzlüğü yücelterek, yerine göre muhafazakâr ve yerine göre neo-liberal bir duruş ile seçenekleştirilmektedir.
Rejim ve Özersay’ın başarısı, toplumun değişim ve çözüm iradesinin berhava edilmesi ve ayrılıkçı rejimin kalıcılaştırılmasını sağlayacaktır.
Ne yazık Özersay ve HP’nin yükselişi, solun dolduramadığı ve daha da büyüttüğü geniş siyasi alan sayesinde gerçekleşmektedir. Bu noktada Sol güçler sorumlu davranmalı ve daha fazla geç olmadan asgari bir güç birliği programı çerçevesinde bir araya gelmelidir. Güç birliğinin önündeki engeller olan küçük örgütsel çıkarlar, parti liderliklerinin ego ve hırsları aşılmalıdır. Sol güç birliği alışılmış ve yıpranmış politikalar, yöntemler ve aktörler yerine kendisini yenilemelidir. Rejimin Restorasyonu için tasarlanan yeni Sağa karşı, rejimin Değişimi için yeni Solu örgütlemek şarttır.