• Künye
  • Dayanışma
  • İletişim
  • Gizlilik Politikası
Salı, Mayıs 13, 2025
Bulamadık
Tümünü Gör
Gazeddakıbrıs
29 °c
Nicosia
  • ANA SAYFA
  • HABER
    • KIBRIS
    • DÜNYA
    • İKLİM KRİZİ | EKOLOJİ
    • SANAT
    • KORONAVİRÜS
  • YORUM
    • EDİTORYAL KOLEKTİF
    • GAZEDDABLOG
      • GAZEDDA YAZARLARI
      • GÜNEYDEN YAZARLAR
        • PENNA
      • DÜNYADAN YAZARLAR
        • PROJECT SYNDICATE
    • RÖPORTAJ
  • MULTİMEDYA
    • GAZEDDAPOD
    • GAZEDDAWEBTV
  • TÜM İÇERİK
  • ANA SAYFA
  • HABER
    • KIBRIS
    • DÜNYA
    • İKLİM KRİZİ | EKOLOJİ
    • SANAT
    • KORONAVİRÜS
  • YORUM
    • EDİTORYAL KOLEKTİF
    • GAZEDDABLOG
      • GAZEDDA YAZARLARI
      • GÜNEYDEN YAZARLAR
        • PENNA
      • DÜNYADAN YAZARLAR
        • PROJECT SYNDICATE
    • RÖPORTAJ
  • MULTİMEDYA
    • GAZEDDAPOD
    • GAZEDDAWEBTV
  • TÜM İÇERİK
Bulamadık
Tümünü Gör
Gazedda
Bulamadık
Tümünü Gör
Ana Sayfa YORUM GAZEDDABLOG DÜNYADAN YAZARLAR

Silvia Federici ile Söyleşi: Yeniden Üretim Krizi ve Yeni “Yasadışı” Proletaryanın Doğuşu | Francesca Coin

Gazedda Gazedda
21 Temmuz 2017
Okuma Süresi: 11 dk
A A
Silvia Federici ile Söyleşi: Yeniden Üretim Krizi ve Yeni “Yasadışı” Proletaryanın Doğuşu | Francesca Coin
https://bsky.app/profile/gazeddakibris.bsky.socialhttps://www.threads.net/@gazeddakibris

70’lerde, fabrikalardaki birikim sürecinin kadınların bedeninde başladığına işaret ederek ev işini ilk eleştirenlerden biri olmuştunuz. Sonraki yıllarda ne değişti?

Ücretsiz emek patlama yaşadı. O zamanlar özel olarak ev işi diye gördüğümüz şey artık tüm topluma nüfuz etmiş durumda. Aslında, kapitalizmin tarihine bakarsak, karşılığı ödenmeyen emeğin çok yaygın olduğunu görürüz. Köleliği, yeniden üretim emeğini, yarı kölelik koşullarındaki tarım işçiliğini (campesinos’dan peones’e) düşünürsek, ücretli emeğin gerçekten istisna olduğunu görebiliriz. Karşılığı ödenmeyen iş bugün hem geleneksel formlarında hem de yeni formlarda büyümeye devam ediyor çünkü artık ücretli işe erişebilmek için insanların en azından bir miktar ücretsiz iş yapması gerekiyor.


İtalyancadan İngilizceye çeviren: Stefano Oricchio

Türkçeleştiren: Serap Şen

Dünyadançeviri


Yunanistan’da bazı insanlar bana şimdilerde ücretli iş bulmak isteyenlerin 6-7 ay bedavaya çalışması gerektiğini söylediler ve bu başka bir sürü açıdan da geçerli: seni ücretsiz işe alıyorlar, 6-7 ay çalışıyorsun ve sonra gerisin geri eve dönüyorsun. Ücretsiz çalışma baskısı daha bile yaygın bir uygulama. Bunu istismar eden ilk olarak okullar. Merkezinde eğitim fikri oluyor. Stajyerliği öğrenciler için faydalı bir şey gibi sunuyorlar ama bu şekilde aslında onları ilk üretken yıllarında sömürmüş oluyorlar. Üretken olma yaşı düşüyor ve bedava emek yüksek öğrenimde de yaygın. Medyada “gig” (eğreti, kısa süreli) işlerde çalışanlarla ilgili epeyce şey konuşuluyor. Kısa süreli iş anlamına gelen “gig,” caz müzikten gelen ve doğaçlama (eğreti) kaydedilmiş parçaları ifade eden bir terim ve artık emek dünyasında da kullanıyor. Bu terim, Uber modelini diğer tüm sektörlere genişleten talebe dayalı (on-demand) hizmetleri ifade ediyor ve çalışma yaşamında güvencesizliğin en yüksek seviyelere varmasına işaret ediyor. Bu nokta feminizm için çok önemli, özellikle de ücretli emeğe girişi (giderek daha çok ücretsiz emek gerektirmesine rağmen) bir tür ilerleme veya kurtuluş olarak gören feministler için.

Fordizm’in krizinin, tüm kamu hizmetlerinin aşınması ile kendini gösteren “yeniden üretim krizinin” yinelenmesiyle karakterize olduğunu daha önce belirtmiştiniz. Bu bakış açısından, son 40 yılda ücretsiz emeğin, mevcut toplumsal acıların sebeplerini onları çekenlerin üstüne atan suçlayıcı bir söylem üzerinden görünmez kılınarak nasıl norm haline getirildiği çok şaşırtıcı. Örneğin, sosyal devletin tasfiyesini “toplumun sırtından geçinen insanları disipline etme” gerekliliğinin ardına gizlemek için, “çalışan aylak” (ofise girdiği gibi çıkan insanlar) – bugünlerde onlardan epey söz ediliyor – deyimini üreten ve kullanan söylemi düşünüyorum. Bunlar toplumsal ilişkilerde neye işaret ediyor?

Yaşadığımız, baş aşağı bir dünya. 70’lerden itibaren Fordist bir politika vardı – aslında bunlar Fordizm’den önce de vardı ve işgücünü yeniden üretmeyi hedefleyen kamu yatırımlarına dayanıyordu. Daha uysal ve daha üretken bir işgücü yaratmak için New Deal’da (Yeni Düzen) ifadesini bulan bir konsept. Fordizm’in bitişi ile birlikte bu fikir de sona eriyor. Kamu yatırımlarından yeniden üretim işinin finansallaştırılmasına geçtik: Bir zamanlar devlet tarafından finanse edilen şeyi artık kendimiz ödüyoruz. Kamu katkısı ortadan kalktığı an yeniden üretim bir birikim momenti haline geldi. Ödeneklerin kaldırılması öğrencileri devasa borçların altına girmeye zorladı, bu yüzden bugün daha iş hayatına girmeden borca batan bir öğrenci nüfusumuz var. Aynısı akıl sağlığı ve sosyal yardım için de geçerli, özellikle de yaşlı yardımı, çocuk bakımı ve kreşler.

Birleşik Devletler bu sürece öncülük etti. Orda tıbbi bakıma ihtiyacı olanlar belirli miktarda bir parayı ödemek zorundalar ve yapacak işi olan çok az sosyal yardım çalışanı kaldı. Bu yıllarda, yardım emeğine Taylor modeli uygulandı. Kamu hizmetleri “Taylorize” edilirken kamu harcamaları kesildi. Dolayısıyla bugün ücretsiz emek artarken sosyal hizmetleri verenler öncekinden çok daha fazla müşteriye/kullanıcıya sahip. Yaşadığımız yeniden üretim krizinin merkezinde kamu hizmetlerinin en asgariye indirilmesi var. Bu dramatik krizin esas kurbanları ana olarak kadınlar, çocuklar ve yaşlılar. Bakım evlerindeki durum kritik çünkü personel yetmezliği ilaçla telafi edilmeye çalışılıyor. Bakım kuruluşlarındaki kötü muamele çok yaygın ve sürekli. Yaşlılar sık sık uyuşturuluyor ve yatağa bağlanıyor. Yaşlılarda intihar oranlarının ciddi şekilde artması tesadüf değil.

İlaç kullanımı okul çocukları arasında da çok yaygın, onları uysallaştırmak ve disipline etmek için kullanılıyor. Yeniden üretim krizinin bir yansıması olan bu sonuç, sosyal harcamadan piyasa modeline geçilmesinin etkisi. Bu, yeniden üretimin maliyetini üstlenmeniz gerektiği anlamına geliyor ve birçok açıdan nüfus için ölümcül sonuçları var. Yeniden üretim krizinin bir başka yönüne daha işaret ettiniz, kamusal utandırmaya – devlet yardımından halen faydalanabilen bir avuç insanı ayrıcalıklı ve yolsuz oldukları gerekçesiyle suçlayan kamusal karalama ritüelleri. Bu “kötü adamlar” teşhir ediliyor ve sanki ekonomiyi baltalıyorlarmış gibi bütçe kıtlığının sebebi olarak suçlanıyorlar. İtalya’daki kamusal karalama utanç verici boyuıtlara ulaştı.

Devlet maliyesinin bozulmasının devletin verdiği yardımların çarçur edilmesinden kaynaklandığı fikrini şiddetle reddetmemiz gerek: Bu, proletaryayı suç işlemeye zorlayan devletin doğrudan mesuliyeti. Bizi hayatta kalabilmek için suç işlemeye zorluyorlar çünkü geçinmeyi ve yeniden üretime yasal yollardan erişimi o kadar zorlaştırdılar ki nüfusun büyük kısmı için yasaların dışına düşmeksizin – uyuşturucu satmadan, fahişelik yapmadan, yanlış beyanda bulunarak yardım almadan – ayakta kalabilmek artık mümkün değil. Neoliberalizmin hayata geçirilmesinde dünya lideri olan Birleşik Devletler bu yüzden hapishane toplumu yaratmada da önde gidiyor; öyle bir yönetim sistemi ki, nüfusun büyük kesimi marjinalleştiriliyor çünkü bir gelir kaynağı değiller, çünkü bir başkaldırı potansiyeli olarak görülüyorlar, çünkü tarihsel olarak ayrımcılığa maruz bırakılanlar olarak mahrum kaldıkları şeyler için telafi talep edebilirler. Ve bu yüzden bunu yapmadan önce hapse atılıyorlar ve bedhah ve makus bir döngüde hayatta kalmak için tutunabilecekleri birkaç yasal kanaldan da mahrum ediliyorlar.

Marx, kapitalizmin gelişimi boyunca “yasadışı” bir proletaryanın oluşumuna yol açtığını yazmıştı. Şimdilerde böyle bir proletaryanın oluşumunun küresel ölçekte sistematik olarak devam eden bir olgu olduğunu söyleyebiliriz. Hayatta kalabilmek için, giderek artan şekilde yasadışı alana girmek gerekiyor ve bu daha sonra devletin işgücüne şiddet ile müdahale edebilmesini sağlıyor.

Yunanistan’da kamu harcamalarının kesilmesinin kadınları iki kat etkilediğine dair veriler okudum: ilkin sosyal yardım alanında daha yüksek oranda istihdam edilen kadınları eve hapsederek [çünkü sosyal devletin ortadan kalkmasıyla onların işleri de ortadan kalkıyor, ÇN], ikinci olarak ise sosyal harcama kesintileri kadınları geleneksel, karşılığı ödenmeyen yardım ve bakım rollerine bir kez daha ittiğinden. Öte yandan kadına yönelik şiddetin kemer sıkma politikalarının yol açtığı toplumsal şiddetin bir sonucu olarak değerlendirilmesi gerektiği de söyleniyor.

Şiddet bu yıllar boyunca ciddi şekilde arttı. Bu “sürekli savaş” şiddeti. Birkaç yılda bir, bir ülke mahvediyorlar. Dünya giderek bir savaş alanına ve bir hapishane sistemine dönüşüyor. Kapitalist şiddet büyümeye devam ediyor. Bunu cezaların artışında ve hayatın militarize edilişinde görebilirsiniz. Bugün ABD’de ve Latin Amerika’da polis ordu tarafından eğitiliyor; ABD dünyanın dört bir yanına hapishaneler inşa etti; şirketlerin kendi özel askerleri var ve özel güvenliklerin sayısı sürekli artıyor. Toplum ve öznellik, şiddetle ve erkek sübjektivizmi üzerinden şekillendiriliyor. Genellikle olduğu gibi bu süreçler en çok kadınları etkiliyor.

Kısa bir süre önce Kolombiya’da (Pasifik liman hattında, birçok kadın katliamının yaşandığı Buenaventura’da) kadınkırım üzerine bir foruma katıldım. Orada bu şiddete sebep olan faktörlerin birçoğunu görebilirsiniz. Buenaventura belki de dünyanın en barışçıl yeri [idi, ÇN]. Altın çıkarıldığı için yakın zamanda kirletilen harika bir tropikal ormanın ortasından Pasifik okyanusuna bakan bir kasaba. Halkın yeniden üretim için kullandığı su ve nehirler cıvayla kirletildi. Bu yüzden sürekli çatışmalar yaşanıyor çünkü maden çıkarma politikası yerel halkın sömürüsüne ve yerinden edilmesine yol açıyor. Bu yerlerde şiddet, özellikle de kadınlara yönelik şiddet, nüfusu terörize etme işlevi görüyor.

Latin Amerikalı bir antropolog olan Rita Segato, bu konuda ilginç bir kitap yazdı. “Eğitici gaddarlık” dediği bir “şiddet mesajından” söz ediyor. Buna göre, savaşan ordularda yer almayan ve kimseye zararı dokunmayan kadınları öldürmek, insanlara yerinden edilmelere direnemeyecekleri çünkü acımasız insanlarla karşı karşıya oldukları uyarısını yapıyor. Kadınları öldürmek ölçü tanımaz bir gaddarlık mesajını iletiyor. Kadınların küresel ekonominin düzelmesinde kilit aktörler oldukları da eklenmeli. 1970’lerde kadın emeği ekonomik sistemi yeniden aktive etmişti.

Kadınlar şiddetle geleneksel olarak aile ortamında karşılaşıyorlar: Koca, ev işi yapmadığı zaman karısını döverek disipline ediyor. Bugün hayatta kalmak için kadınlar, çoğu zaman erkek şiddetine maruz kaldıkları yerlerde çalışmak zorunda kalıyorlar. Guatemala’dan Birleşik Devletler’e göç eden kadınların, yanlarına doğum kontrol hapı aldıkları, çünkü yolculuk sırasında erkeklerin tecavüzüne uğrayacaklarından yüzde yüz emin oldukları söyleniyor. Birçokları sokak satıcılığı yaparak geçinmeye çalışıyor, bu yüzden her gün şiddetle ve polisle karşı karşıya kalıyorlar. Seks işi, maquilas’larda – günde 14-16 saat çalışma gerektiren yeni plantasyonlar – çalışmak, sokak satıcılığı işleri… Bunların hepsi şiddete açık işler.

Şiddetin göz korkutma işlevi de var. Özörgütlenmeyi engelliyor veya sınırlandırıyor. Yaşamın militarizasyonu, kadınlar için asker, gardiyan, özel güvenlik gibi şiddete dayalı işlerde çalışan erkeklerle giderek daha sık karşı karşıya kalmak demek. Bu militarizasyonun öznellik ve kişisel ilişkiler üzerinde de olumsuz etkisi oluyor. Fanon, her gün işkence yapanların, sorunları alıştıkları yöntemlerle çözmeye devam edecekleri için, eve döndüklerinde iyi kocalar olamayacaklarını yazmıştı. Bugün sömürünün doğrudan şiddete dayalı olduğu, giderek daha fazla savaş yönelimli hale gelen bir toplumda bunu görüyoruz ve bu, erkekler ile kadınlar arasındaki ilişkileri giderek daha da kötü etkiliyor.

70’lerde sömürünün öznellik ve kadınlıkta nasıl gizlendiğini ve kadın emeğinin “Allah vergisi” bir şeymiş gibi nasıl doğallaştırıldığını ve görünmez kılındığını gösterdiniz. Bu görünmezliği politik mücadeleye dönüştürmek, birikimin beden üzerinden ve beden üzerinde nasıl gerçekleştiğini vurgulamak açısından temeldi. Sömürünün öznellik içinde gizlenmesi – göçmen emeğini ve Anna Curcio ve Miguel Mellino tarafından yazılan bir kitap olan Race at work’ü (İşte-işyerinde ırk) düşünüyorum – bazen sonradan edinilmiş sayılıyor ama tam tersine çoğu zaman algılanması zor. Aklıma homo economicus fikri geliyor. Özgürlüğe ve öz-girişimciliğe dayanan bu kategori, bugün girişimcilerin artık hiçbir teminatı olmamasına ve tek gelecek güvenceleri daha az kâr için daha çok çalışmak olmasına rağmen, halen geniş şekilde kullanılmakta. Bu homo economicus, kurtuluş olarak sunulan başka bir sömürü türü değil mi?

Tercih yapmanın ve kendi işine sahip olmanın ideolojisi olan homo economicus tamamen neoliberal. Aslında, kendi işine sahip olmanın (serbest çalışmanın) sağladığı bağımsızlık çok sınırlı. Bir fabrikada 8 saatlik işgünü hapis ise, altı ay içinde geçinmenizi sağlayacak bir geliriniz olup olmayacağını bilmemek, bu yüzden hiçbir plan yapamamak da aynı şekilde hapis gibi. Gerçekten de süreğen bir istikrarsızlık içinde ve yaşamın güvencesizleşmesinin yarattığı kalıcı bir anksiyete ile yaşamakta hiçbir “kurtuluş” yok. Bifo kitaplarından birinde bu konuyu yazmıştı. Güvencesizliğin kişisel ilişkileri olumsuz etkilediğini, fırsatçı kişilikler yarattığını ve insanları (samimi değil, ÇN) ayakta kalmaya hizmet edecek sosyal ilişkiler kurmaya zorladığını söylemişti. Bunu toplumsal hareketlerde de görüyoruz. İş ile siyaset arasında eskiden net bir ayrım vardıysa da – emek reddedildiğinde siyaset emeğin içine giriyordu ama işin siyasi bir kullanımı yoktu – bugün sınırlar artık birbirine karıştı ve bunun olumsuz sonuçları oluyor çünkü siyasete oportünizm giriyor ve bunun bugün karşı karşıya olduğumuz en büyük sorunlardan biri olduğunu düşünüyorum.

Geçtiğimiz yıl Yunanistan’dayken Atina’daki işgal mekanlarından “parasal denetimin yeniden üretiminin koşullarını kurtaracak önemli deneyimler” olarak söz etmiştiniz. Geçtiğimiz yıllarda toplu süpermarket kamulaştırmaları, kiraların ve faturaların düşürülmesi eylemleri, toprakları yeniden ele geçirme girişimleri, yeniden üretimi yaşamı sömürüden azade kılmanın bir olanağı olarak kullanabilecek alternatif ekonomik devrelerin yaratılması gibi çok zengin deneyimler yaşandı. Bu para denetimi nasıl dağıtılabilir?

Paranın denetiminden kurtulmanın en iyi yolu “müşterek mallarımızı” savunmak ve toprağın, ormanların ve suyun kontrolünü ve kullanımını yeniden elimize almak. Bu, günümüz dünyasındaki en önemli mücadelelerden biri ve kapitalizmin sırf yeraltı kaynakları başka ellere düşmesin diye bölgeleri toptan yerle bir etmesi tesadüf değil. Maden çıkarmaya, monokültüre, transgenik mahsullere ve çokuluslu şirketlerin tohum üzerindeki kontrolüne karşı verilen mücadele Latin Amerika, Birleşik Devletler ve Kanada’da toplumsal hareketler siyasetinin merkezinde.

Birleşik Devletler’de bugün en büyük mücadelelerden biri Dakota’yı Illinois’ye bağlamak için bölgelerinden geçecek bir boru hattının inşasına karşı verilen Sioux mücadelesi. Yerli halkın temsilcilerinin yanı sıra birçok aktivist, ülkenin ve Latin Amerika’nın çeşitli yerlerinden bu projeyi bloke etmek için geliyorlar. Müşterek malların savunusuna yönelik bu mücadelelerin asla salt defansif olmadığını vurgulamak önemli. Bunların tümü “müşterek” bir mal yaratmayı amaçlıyor. Toprağınızı tanımlamak aynı zamanda siyasal özerklik ve özyönetim inşa etmek için de gereklidir.

Kentsel alanlarda, işgaller ve kadınlar tarafından sokaklarda oluşturulan örgütlenme ağları – çünkü bugünlerde yeniden üretim giderek artan şekilde sokaklara kayıyor – yeni geçim ve dayanışma biçimleri oluşturuyor. Brezilya favela’larında veya Arjantin villa’larında (her ikisi de Türkçedeki “gecekondu” anlamında, ÇN), kırsal bölgelerde yerinden edilmiş insanlar, evlerin, bahçelerin ve çocuk alanlarının inşa edildiği yeni mahalleler, yeni kamplar kuruyorlar. Arjantin’deki bu “villa”lardan biri olan Villa Retiro bis’i ziyaret ettim ve burada beni gerçekten çok etkileyen kadınlarla tanıştım. Yeni bir şeylerin gelişmekte olduğunu hissettim çünkü bu kadınlar gündelik hayatlarının her anının siyasal bir tartışmaya dönüştüğü bir durumda yaşıyorlar.

Mesele hiçbir şeyin garanti olmaması ve her şeyin fethedilmek zorunda olması. Her şey savunulmak zorunda. Su ve elektrik devletle pazarlık edilmek zorunda. Ama devletin kendi yaşamlarını organize etmesine izin vermiyorlar. Kendi tohumlarına sahip olmak, ücretsiz elektrik, içilebilir su, çamura batmak yerine düzgün yollar için sürekli devletle mücadele etmek zorundalar ve bu yüzden bu kesintisiz/sürekli bir mücadele. Bu kadınlar kendi hayatlarını kurmaya çalışıyorlar, birbirlerine bağlılar, aynı zamanda önleyici sağlık hizmetleri alanlarının da bulunduğu bir “kadınlar evi” oluşturmuşlar. Devlet “villa”yı şehrin geri kalanından ayırmak ve başka el koymaları/kamulaştırmaları önlemek için bir duvar inşa etmiş ama kadınlar bu duvarı yıkmış. Bu kadınlar bir siyasal eğitim biçimi olarak, kendi aralarında bir siyasi tartışma organize etmek ve cinsel istismar gibi bazı meseleleri, kimi zaman da komik bir yoldan ele almak için “ezilenlerin tiyatrosunu” kullanıyorlar ve diğer kadınları da katılmaya davet ediyorlar. Bu deneyimler makro siyasete etki edebilecek mi bilmiyorum ama yeni bir şey yaşandığını ve bizim buradan başlamamız gerektiğiniz biliyorum.


https://goo.gl/GD5PKm

Gazedda

Gazedda

Gazeddakıbrıs yurttaş gazeteciliği anlayışı ile yayın yapan, yurttaştan yana taraf olan ve gazetecilikte meslek etiği ilkelerine inanan bir yayın organıdır. Gazeddakıbrıs her koşulda barıştan yanadır.

ABD-Türkiye Krizi | Halil Savda
DÜNYADAN YAZARLAR

Erdoğan Trump İle Yeni Bir Dostluk Kurabilir Mi? | Paul Taylor | The Guardian

Gazedda
29 Ocak 2025

Paul Taylor yazdı: ABD-Türkiye ilişkileri açısından belki de en büyük risk, Esad sonrası güvenlik boşluğunda fiilen komşu haline gelen Türkiye ve İsrail'in Suriye'de doğrudan karşı karşıya gelme ihtimalidir.

Devamı içinDetails
Doların Küba’ya Dönüşü: Uzun Bir El Sürgündekilerin Cebine Dalıyor | Carla Gloria Colomé | EL PAÍS 
DÜNYADAN YAZARLAR

Doların Küba’ya Dönüşü: Uzun Bir El Sürgündekilerin Cebine Dalıyor | Carla Gloria Colomé | EL PAÍS 

Gazedda
27 Ocak 2025

Kübalılar 2025'e uyandıklarında ülke aynıydı, ancak liderleri onlara her şeyin farklı olacağına dair güvence vermişti.

Devamı içinDetails
Cinsiyet konusundaki kararnamesinden sonra Trump yasal olarak ilk kadın başkan mı? | Arwa Mahdawi | The Guardian
DÜNYADAN YAZARLAR

Cinsiyet konusundaki kararnamesinden sonra Trump yasal olarak ilk kadın başkan mı? | Arwa Mahdawi | The Guardian

Gazedda
26 Ocak 2025

Trump ikinci dönemine, aralarında cinsiyetin gebe kalındığı anda başladığını belirten bir kararnamenin de bulunduğu bir dizi kararnameyi imzalayarak başladı

Devamı içinDetails
İsrail Suriye’de ilerliyor: ‘Bir sorundan kurtulduk ve başka bir sorunla uyandık’ | Antonio Pita | El Pais
DÜNYADAN YAZARLAR

İsrail Suriye’de ilerliyor: ‘Bir sorundan kurtulduk ve başka bir sorunla uyandık’ | Antonio Pita | El Pais

Gazedda
12 Aralık 2024

Ahmed titreyen eliyle sigara içiyor ve gergin bir şekilde ayağını hareket ettiriyor. 27 yaşında ve Pazar günü diktatör Beşar Esad'ın devrilmesinin ardından yaşanan karışıklığı fırsat bilen İsrail ordusunun son yarım...

Devamı içinDetails
Amerikan aşırı sağı Donald Trump’ın dönüşüyle cesaretlendi | Nicholas Dale Leal | El Pais
DÜNYADAN YAZARLAR

Amerikan aşırı sağı Donald Trump’ın dönüşüyle cesaretlendi | Nicholas Dale Leal | El Pais

Gazedda
12 Aralık 2024

Cumhuriyetçilerin zaferinin ardından neo-Nazilerin ve beyaz ırkın üstünlüğünü savunanların faaliyetlerinde bir artış yaşandı, ancak birçoğu kendilerini Trumpist hareketin bir parçası olarak görmüyor Bu sadece bir halk tiyatrosu grubunun Anne Frank'ın...

Devamı içinDetails

YAZARLAR

Ortaokullarda Başörtüsü Yasağının Kaldırılmasının Düşündürdükleri
Umut Bozkurt

Ortaokullarda Başörtüsü Yasağının Kaldırılmasının Düşündürdükleri

Umut Bozkurt
23 Mart 2025
Sizin Bu Suskunluğunuz Bizi Sağır Ediyor
Konuk Yazar

Sizin Bu Suskunluğunuz Bizi Sağır Ediyor

Konuk Yazar
22 Mart 2025
Kırılgan Ahlaklar, Kamusal Sorumluluklar
Engin Kara

Kırılgan Ahlaklar, Kamusal Sorumluluklar

Engin Kara
22 Mart 2025
Çalıyor

Baf Okulları Biyodizel İçin 17 Ton Yemeklik Yağ Topladı

Baf Okulları Biyodizel İçin 17 Ton Yemeklik Yağ Topladı

Baf Okulları Biyodizel İçin 17 Ton Yemeklik Yağ Topladı

KIBRIS
Romanya’da Rusya Yanlısı Aday Yeniden Reddedildi, Aşırı Sağcılar Polisle Çatıştı

Romanya’da Rusya Yanlısı Aday Yeniden Reddedildi, Aşırı Sağcılar Polisle Çatıştı

DÜNYA
“Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz”: Edip Akbayram Hayata Veda Etti

“Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz”: Edip Akbayram Hayata Veda Etti

SANAT
Zelenski’yi Kameralar Önünde Aşağıladılar

Zelenski’yi Kameralar Önünde Aşağıladılar

DÜNYA
“Emekli” Tavuklar Kıbrıs Zeytinliklerinde “Çalışıyor”

“Emekli” Tavuklar Kıbrıs Zeytinliklerinde “Çalışıyor”

İKLİM KRİZİ | EKOLOJİ
Cyprus Mail Yurttaşlara Sordu: Kıbrıs’ı Yabancılara Mı Satıyoruz?

Cyprus Mail Yurttaşlara Sordu: Kıbrıs’ı Yabancılara Mı Satıyoruz?

KIBRIS

İzel Seylani: Birlikte hayal etmeyi başardığımızda… | Video

SANAT
İsrail’in yerle bir ettiği Gazze havadan görüntülendi | Video

İsrail’in yerle bir ettiği Gazze havadan görüntülendi | Video

DÜNYA
Yunanistan’da ABD tanklarına barikat: Katiller evinize dönün

Yunanistan’da ABD tanklarına barikat: Katiller evinize dönün

DÜNYA
Scholz’un konuşması kesildi: “Filistinlilerin kanı sizin ellerinizde” | Video

Scholz’un konuşması kesildi: “Filistinlilerin kanı sizin ellerinizde” | Video

DÜNYA

Instagram

Takip et

  • Bekir Paşa Lisesi öğretmenleri Eğitim Bakanlığı
  • Tutuklanan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu paylaşımında TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alarak “Korkunun ecele faydası yok! Öyle de yenileceksin! Böyle de yenileceksin. Haklılığımıza, cesaretimize, tevazumuza, güler yüzümüze yenileceksin!” dedi.

https://gazeddakibris.com/imamoglu-demokrasi-meydanlarinda-sesinizi-yukseltin/
  • Tel Aviv’de toplanan onbinlerce kişi, Netanyahu
  • Güney Kore, Japonya ve Çin dışişleri bakanları, Kore Yarımadası
  • 21 Mart Dünya Irkçılık Karşıtı Gün nedeniyle Kıbrıs
  • "AKP’nin Kuzey Kıbrıs’a yaptığı müdahaleleri beni de herkes gibi rahatsız ediyor. Ancak o rejimin buraya dayattığı politikaların hıncını başını örten orta okul öğrencilerinden çıkarmamalıyız."

https://gazeddakibris.com/ortaokullarda-basortusu-yasaginin-kaldirilmasinin-dusundurdukleri/?utm_source=instagram-business&utm_medium=jetpack_social
  • Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ve beraberindekiler, CHP
  • Gençlik Federasyonu açıklamasında 22 Mart Cumartesi akşamı, Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) kampüsünde yaşanan ve kamuoyuna yansıyan olayların demokratik değerler ve ifade özgürlüğü açısından endişe verici olduğu belirtildi.

https://gazeddakibris.com/genclik-federasyonundan-polise-daudeki-garabet-tutumdan-donun/?utm_source=instagram-business&utm_medium=jetpack_social

Gazedda Sosyal Medya

SON EKLENENLER

Gençlik Federasyonu’ndan Polise: DAÜ’deki Garabet Tutumdan Dönün

Gençlik Federasyonu’ndan Polise: DAÜ’deki Garabet Tutumdan Dönün

2 ay önce
KTOEÖS: Öğretmenlere Yönelik Sahte Hesaplar Üzerinden Sosyal Medyada İtibarsızlaştırma Kampanyası Ve Provokasyonlar Yapılıyor

KTOEÖS: Öğretmenlere Yönelik Sahte Hesaplar Üzerinden Sosyal Medyada İtibarsızlaştırma Kampanyası Ve Provokasyonlar Yapılıyor

2 ay önce
İmamoğlu: Demokrasi Meydanlarında Sesinizi Yükseltin

İmamoğlu: Demokrasi Meydanlarında Sesinizi Yükseltin

2 ay önce
Siyaset Bilimci Şebnem Oğuz: Erdoğan Muhalefeti Bölmeye ve Uysal Bir Muhalefet Yaratmaya Çalışıyor

Siyaset Bilimci Şebnem Oğuz: Erdoğan Muhalefeti Bölmeye ve Uysal Bir Muhalefet Yaratmaya Çalışıyor

2 ay önce
Barolar Birliği: Yargının Tarafsızlığına Yönelik Bir Darbe

Barolar Birliği: Yargının Tarafsızlığına Yönelik Bir Darbe

2 ay önce

Gazedda Facebook

Gazedda Facebook
Gazedda

© 2025 Gazeddakıbrıs - Copyleft

  • Künye
  • Dayanışma
  • İletişim
  • Gizlilik Politikası

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

Bulamadık
Tümünü Gör
  • Ana Sayfa
  • HABER
    • KIBRIS
    • DÜNYA
    • İKLİM KRİZİ | EKOLOJİ
    • SANAT
    • KORONAVİRÜS
  • MULTİMEDYA
    • GAZEDDAPOD
    • GAZEDDAWEBTV
  • YORUM
    • EDİTORYAL KOLEKTİF
    • GAZEDDABLOG
      • GAZEDDA YAZARLARI
      • GÜNEYDEN YAZARLAR
      • DÜNYADAN YAZARLAR
    • RÖPORTAJ

© 2025 Gazeddakıbrıs - Copyleft

Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız. Gizlilik ve Çerezler Politikası sayfamızı ziyaret edin.