Kıbrıs sorununda çözüm için gerekli koşullar ve çözüm çerçevesi hiç son dönemdeki kadar net ve ulaşılabilir olmamıştı. Ancak gelin görün ki süregelen sağırlar diyaloğu çözüm yönünde ilerleme kat edilmesini ciddi anlamda engelliyor.
Guterres Çerçevesi ile çözümün nasıl olacağı ve çözüme nasıl varılacağı ilk kez çok net bir şekilde ortaya konulmuş olmasına ve BM Genel Sekreteri son Kıbrıs raporunda, BM Güvenlik Konseyi ise son Kıbrıs kararında, müzakerelerin kaldığı yerden, Guterres Çerçevesi ve BM parametreleri temelinde biran önce başlaması çağrısında bulunmasına rağmen Sağırlar Diyaloğu inatla sürdürülüyor.
Şüphesiz, her şeyin duyulup görüldüğü bir ortamda Sağırlar Diyaloğuna ısrarla devam etmek, samimiyetsizlik ve aslında çözüm istememektir. Öyle anlaşılıyor ki son New York zirvesinde gizlice görüşme gerçekleştirenler, çözüm konusunda değil çözümsüzlüğü nasıl yönetecekleri konusunda mutabık kalmışlar ve müzakerelerin yeniden başlaması yönünde ortaya konan her türlü talebe kulaklarını tıkamışlardır.
Sn Nikos Anastasiadis, çözümsüzlüğün devamı ile doğal gaz konusundaki çalışmaları sonuçlandırma ve elini güçlendirme gibi tehlikeli bir oyun oynuyor. Müzakerelerden kaçmak için açıkça yalanlar söylüyor ve ortaya attığı gevşek federasyon gibi gündemlerle taktiksel manevralar geliştiriyor. Doğal gazdan elde edilecek olası zenginlik ve statükonun devamı ile korunacak menfaatler uğruna, Kıbrıs ve tüm Kıbrıs halkını büyük bir felaket ile karşı karşıya bırakıyor.
Sn Mustafa Akıncı’nın tüm baskılara rağmen “federasyondan başka bir şey görüşmem” tutumunun devam ettiği açık. Bu tutumdan ciddi anlamda rahatsızlık duyan Ankara, Kıbrıs sorunu ile ilgili esas gündemi olan konfederasyon ve Kıbrıs’ın Taksimi politikasını ileri taşımaya çalışıyor. Anastasiadis’in yalpalamaları sayesinde bunu hiç olmadığı kadar kolay bir şekilde yaptığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Şayet müzakereler kısa zamanda BM Genel Sekreteri ve BM Güvenlik Konseyi’nin çağrısı çerçevesinde başlamaz ve erken federal çözüme ulaşılamaz ise Doğu Akdeniz’de sıcak çatışma dâhil birçok gerginlik ile karşı karşıya kalabiliriz. Bunun yanında 2020 yılında gerçekleşecek Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Kıbrıs’ın kuzeyindeki federal çözüm güçlerini büyük bir yenilgi ile yüz yüze bırakabilir. UBP’de yaşanan liderlik değişimi, hiç şüphesiz Ankara’nın da telkinleri ile yakın zaman da UBP-HP koalisyonu ve yeni nesil Denktaş, Kudret Özersay’ın sağın ortak adayı sürecine vesile olabilir.
Diğer yandan 4’lü koalisyon içerisindeki federal çözüm yanlısı olduğunu söyleyen partilerin basiretsizlikleri, konformizme batmaları ve Kıbrıs sorununda suskunlukları, çözüm karşıtlarına diledikleri gibi at koşturmalarına olanak sağlıyor.
Aslına bakılırsa, bugün Kıbrıs ile ilgili BM kararlarını ve bugüne kadar üzerinde anlaşma sağlanan konuları hiçe sayıp konfederasyon ve Taksim ile flört eden kesimler, geçmişte güzel Adamızı cehenneme çeviren ve tüm Kıbrıslılara büyük acılar yaşatan aynı kesimler. Kıbrıs’ı bölüp parçalamaları yetmedi, şimdi de kalıcı bölünmeyi nasıl sağlayacakları arayışındalar.
Gelinen aşamada kalıcı bölünme ya da federal birleşme ikilemi karşısında, kalıcı bölünmeyi seçenek haline getirmeye çalışanlara karşı bir araya gelmekten, ortak mücadeleyi örmekten ve inatla çözüm için mücadele etmekten başka seçeneğimiz yok.