Kıbrıs’ta Yunanca yayın yapan Politis Gazetesi, 20 Temmuz işgalinin 48’inci yıldönümünde, savaşla ilgili yeni belgeler yayımladı. Gazete, savaşın kaybedilen bir savaş olmadığını ifade ederek, savaşın aslında ihanete uğradığını belirtti.
Manolis Kalatzis’in kaleme aldığı haberde gazete, Amerika’nın Yunan cuntasının diktatörü Ioannidis’e verdiği güvenceyle, sadece Başpiskopos Makarios’a yönelik darbe değil, aynı zamanda Türk işgalinin de kolaylaştırılmasıyla ilgili bir rolü olduğunu ifade ederek, işgal sırasında Yunanistan’ın tepki verebilecek durumda olduğunu ancak cunta rejiminin Türkiye ile savaşa girme isteğinin hiçbir zaman olmadığını ve muhtemelen bir Amerikan müdahalesi olacağını umduğu için tepki göstermediğini belirtti.
Kıbrıs’ın deniz bölgesinde iki tane denizaltı vardı
Haberde, Türk filosunun Kıbrıs’a doğru ilerlediği sırada Yunanistan’ın Kıbrıs’ın deniz bölgesinde iki tane denizaltısı bulunduğu, denizaltıların Türk filosunu durdurmak için hiçbir girişimde bulunmadığı belirtildi. Gemilerin, Türk donanmasına büyük zarar verme potanisiyeline sahip zamanın modern denizaltıları olduğu da belirtildi.
Politis Gazetesi, 1974’te Akdeniz’de Kıbrıs açıklarında bulunan “Glafkos” adlı denizaltının komutanı Amiral Vasilios Gavriel tarafından savaş günlüklerine dayanarak derlenen gizli raporun içeriğini bugün okuyucularıyla paylaştı.
1974’te Yunan Donanması’nın denizde güçlü silahlara sahip olduğunu, Almanya’dan son teknoloji ürünü dört denizaltı satın aldığını ve Türkiye’nin denizaltısavar araçlarının bunlarla başa çıkmasını çok zorlaştıran bir donanıma sahip olduğu belirtilen haberde, bu denizaltılardan ikisinin (Glaukos ve Nireus), Türk çıkartması sırasında Kıbrıs açıklarında olduğu ve çarpışma potansiyeline sahip olduğu belirtildi. Haberde, Yunan Deniz Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığı’nın emriyle Kıbrıs’taki hareketlerinin iki kez durdurulduğu da ifade edildi.
NATO’dan Türkiye’ye Brifing
Haberde şu ifadelere yer verildi:
Türk işgalinden bir gün önce, 19 Temmuz 1974’te Türklerin faaliyetleri hakkında bilgiler yoğundu, çünkü çıkarma filosuna ek olarak Türkiye kıyılarında birlikler toplanmıştı.
Ioannidis rejimi ve Kıbrıs’taki kişiler, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hareketlerinin tatbikatların bir parçası olduğuna dair bilgi vererek, herkese güvence verdi. Türk çıkarma filosu Girne açıklarındayken bile, talimat şöyleydi:
“Merak etmeyin, tatbikat yapılıyor.”
Yunan Donanması, Türk donanması ile etkileşime girilmemesi konusunda net talimatlar almıştı.
Türkler Yunan denizaltılarının nerede olduğunu bilmese de, Yunanistan’ın Denizaltı Komutanlığı NATO’ya DY 541 numarasıyla bir sinyal gönderir ve hareketleri hakkında bilgi verir.
Sinyal, Türkiye ile Kıbrıs arasındaki deniz alanına gitme ve Girne’nin doğusunda ve batısında devriye gezme emri alan “Glaucus” ve “Nereus” denizaltılarının hareketlerinden haberdar olan Türkiye de dahil olmak üzere tüm NATO üyelerine iletilmekteydi.
Komutan Gabriel’in çok gizli raporunda şöyle yazıyor:
“Syb’nin ALT notun verilmesine ilişkin yükümlülüğü ne olursa olsun (DY541), bu verilmemeliydi, çünkü bu, Türklere denizaltıların yaklaşık konumunu bildiriyordu”. Bu sinyal 19 Temmuz 1974’te Girne’ye inişten sadece birkaç saat önce saat 01:50’de gönderildi. Bu sinyale açık ve ikna edici bir cevap verilmedi ve bunun trajik bir hata mı yoksa Kıbrıs’ın kaderinin ve denizaltı üyelerinin hayatlarının başında oynandığı komplonun bir parçası olup olmadığı asla açıklığa kavuşturulmadı.
Silahlarla dolu
Denizaltı komutanı “Glafkus”, emri olmamasına rağmen, 15 Temmuz’a kadar (darbe Günü) silah yüklemeye başlamıştı. Teğmen Komutan B. Gabriel raporunda “Silahların alınması gece boyunca devam etti ve mevcut emirlerden bağımsız olarak, öğle saatlerinde evime döndüğümde, Kıbrıs’ta Başpiskopos Makarios’un devrilmesi hakkında bilgilendirildim ve bu nedenle durumun kötüleşmesinden korktum”.
“Her zamanki gibi yalan söylemezlerse, yarın Türklerle savaşmamız gerekecek”
Bu rapordan açıkça anlaşılıyor ki, gemi kaptanları bile bir tür Türk hamlesinin farkındalardı ya da bekliyorlardı ve bu nedenle Donanma Genelkurmay Başkanlığı’nın olası tehlikeleri görmezden geldiği pek inandırıcı değildi.
Komutan B. Gabriel, raporunun bir başka noktasında şöyle yazıyor:
“18 Temmuz’un akşam saatlerinde, diğer iki meslektaşımla birlikte, Kıbrıs’taki durumun yanı sıra Türk birliklerinin İskenderun’da yoğunlaşmasına atıfta bulunan Deutsche Welle’nin yayınını okudum. Bundan sonra meslektaşlarıma hitaben dedim ki: ‘her zamanki gibi yalan söylemezlerse yarın Türklerle savaşmamız gerekecek’.
Silahlar ateşlemeye hazır
Vassilis Gabriel’in gizli raporunda, 21 Temmuz’da işgal ilerlerken Kıbrıs ile Türkiye arasında olma talimatı vererek savaş planları hazırladığını belirtiyor. Gizli raporda devamla şöyle yazıyor:
Bu nedenle, daha güneye yelken açtım ve Kıbrıs’taki Arnavut Burnu’na gitmeyi planladım ve daha sonra devriye sektörüne kadar kıyıya yakın herhangi bir Türk destroyerine saldırmayı planladım. Asıl amacım Girne Limanı’ndan geçmek ve silahlarla orada bulunan herhangi bir hedefe ve milliyeti ne olursa olsun geçen her şeye karşı koymaktı. Yolculuk sırasında karşılaşabileceğim Türk destroyerlerine gelince, 10 bin metreden daha az bir mesafede oldukları için onlara saldırmaya karar vermiştim… Devriye sektörümde ve ateş etmeye başlama emri almaktan bağımsız olarak, herhangi bir milliyet gemisine, tercihen yok edicilere saldırmaya karar verdim, çünkü özellikle geceleri bir hedefin milliyetini tanımak imkansızdır”.
Geri dönün emri
Komutan Gabriel, Türk gemilerine karşı ayrıntılı bir saldırı planı hazırlarken, denizaltı mürettebatı 21 Temmuz akşamı saat 21:30’da Kıbrıs’tan 85 deniz mili açıkta bir emir aldı. ‘Donanma karargahının Rodos’a dönmesini emreden AN4658 sinyalini!’
Denizaltı “Glafcus” komutanı Rodos’a geri dönme emri aldığında, 6 saat boyunca emre cevap vermedi. Atılan her adımın Yunanistan ile Türkiye arasında bir çatışmaya yol açabileceğinin bilinciyle, talimatlara uymaması ve Türkleri vurması gerekip gerekmediği düşüncesiyle ikilem yaşadığını anlatıyor.
Ayrıca Yunan tank gemisi “Lesvos” un Kıbrıs’ta olduğunu, mühimmat ve Yunan cuntası askerlerini taşıdığını da biliyordu. Chandrinos Donanma Karargahının emirlerine karşı gelmiş ve Baf’taki Türk mevzilerini geminin silahlarıyla bombalayarak Türklere Yunanistan’ın bir çıkarma filosu gönderdiği konusunda yanlış bir izlenim bırakmıştı. Denizaltı “Glaucus” komutanı grev yapıp yapmamayı düşünürken, Türk Filosu ve Türk Hava Kuvvetleri, Kıbrıs’ın güneyinde yelken açan 6. Amerikan filosunun bir oluşumuna girerek kaçmayı başaran E. Chandrino ve “Lesvos” tankını takip ediyorlardı.
Rodos, Kıbrıs ve tekrar geri
İtirazlara rağmen iki Yunan denizaltı olan “Glaucus” ve “Nereus”, Donanma Genelkurmay Başkanlığı’nın talimatlarına uydu ve herhangi bir hedefe ateş etmeden torpido tüpleri dolu olarak Rodos’a geri döndü. Rodos’a geldiklerinde valiler Vassilis Gabriel ve İoannis Panagiotopoulos, Donanma Genelkurmayı’nın Kıbrıs için yeniden harekete geçmelerini emrettiği AN4724 sinyalini (Temmuz 22 öğleden sonra 7: 30) aldı. Emirler savaşa hazır olmaları yönündeydi ancak talimat almadıkça Türklere saldırmamaları da emrediliyordu.
Türk kuvvetlerinin Yunan adaları karşısındaki yoğunlaşması gerçekti, çünkü Türk kurmayları Kıbrıs’ta Yunan kuvvetlerinin angajmanı veya Türkiye kıyılarında bir saptırma hareketi olasılığını hesaba katmıştı. Ancak böyle bir şey, felaketi “imzalayan” Atina cuntasının kurmaylarının senaryolarında öngörülen bir düşünce bile değildi.