İstatistik Kurumunun resmi rakamlarına göre enflasyon oranı %88,81’e ulaştı. Üstelik bu rakamın ortaya çıkmasında, “Fiyatı en çok düşen 20 ürünün 3 tanesi, farklı dilimlerdeki elektrik faturaları oldu.
Bu nokta aslında önemli. Birincisi, elektrik fiyatlarında tek tarifeye geçilmesi ve bir aylık bir indirimin etkisi enflasyonu aşağıda tutmakta önemli bir rol oynadı. Ancak bunun sürdürebilir bir politika olmadığı, o yüzden önümüzdeki ay endeks üzerinde rakamların daha fazla olacağı açık.
Dahası, kademeli olarak endeks ağırlığı hesaplanan elektrik faturasının, toplam ağırlığı genel sepet içerisinde oldukça yüksektir (Yaklaşık %5,5) Geriye kalan ürünlerin ise ağırlığı, %1’in civarındadır. Buradan şöyle bir sonuç çıkarılabilir: elektrik faturaları üzerine yapılan suni müdahale enflasyon rakamlarına olumlu yansımış ancak bu sürdürülemez uygulama, bu ay için sınırlı olmuş olmasına rağmen %5,07 artış oluşmasının önüne geçememiştir.
Gelecek ay, elektrikteki azalma etkisi ortadan kalkacağı için enflasyon rakamlarında önemli bir artış olacak ve asgari ücret masası kurulmaya doğru önemli bir artışın gerekliliği yine ortaya çıkacaktır.
Bu, doğal olarak işveren – işçi arasında yeni bir uyuşmazlığa neden olurken; açık bir biçimde özellikle mikro ve küçük işletmelerin yükümlülüklerini yerine getirmesinin imkansız olmasına neden olacaktır. Kamudan maaş alanların hayat pahalılığı ödeneğinde de benzeri bir sıkışıklık yaşanması mümkündür.
Çünkü hiper enflasyonun hızı ile dolaşımdaki TL artışı birbirini karşılayamamaktadır. Piyasada nakit varlık sıkışıklığı oluşmaktadır.
Bugün herhangi bir piyasada bir para biriminin nakit biçimi azaldığında, değerinin artması bekleriz. Ancak, Kıbrıs’ın kuzeyinde nakdi anlamda TL azlığı yaşanırken, eş zamanda paranın değerinin azaldığı bir durumu deneyimliyoruz.
Bunun nedeni para politikası bağlamında sadece TL bölgesi içinde özne olmamak, gelişigüzel biçimde yer alıyor olmamızdan kaynaklanmaktadır. Daha net olacaksak, TC’nin Kıbrısa dönük ekonomi politikası çerçevesinde enflasyondan doğan zorunlu karşılıkları aktarmayarak, yoksullaşmayı hızlandırmaktadır. Düşük enflasyon seviyelerinde bu sorun bu kadar bariz olarak karşımıza çıkmazken, bu oran %88 seviyesine geldiğinde artık acı vermektedir.
O halde, enflasyon sorununun önüne geçilmesi kısa dönemde mümkün olmayacağının bilinciyle, ekonomideki sorunun sadece enflasyonun artışı ile sınırlı olmadığının, aynı zamanda para emisyonunun (dolaşımdaki para) ile ilgili de bir boyutu da oluştuğunu anlatmak önem kazanmıştır.
Piyasadaki nakit varlıklarının arttırılması, piyasaya para sağlanması gereklidir. TC kendi piyasasında bunu Merkez Bankası işlemleri ve kamu bankaları üzerinden çeşitli hamlelerle yaptığını biliyoruz. Ancak aynı yoğunluğu, Kıbrıs’ın kuzeyinde göremiyoruz.
Enflasyon ile para politikası açısından oluşan asimetrinin çözümü için bu belirttiğim zaruri ve çok geç kalınmış bir hamledir.
Ancak, koltuk savaşlarına heba edilen ekonomi yönetimi, ekonomik akıldan uzak özelleştirmeci çözümlere ön plana çıkarıp, öz kaynakların satışı ile para yaratılmasına ikna olmuş gibidir.
TL para birimi kullanımını uygun görenler, kendi üstlerine düşen sorumluluğu almak yerine, kendi hatalı ekonomi politikalarının maliyetini, konu ile hiçbir alakası olmayan insanlara ödetmek nereden bakarsanız bakın ne ekonomi teorisine uygundur ne de adildir.