Koronavirüs pandemisi, medya tarafından panik algısının yükseltildiği bir süreç olarak da karşımıza çıkıyor. Bilinmeyene yönelik oluşan panik olgusu, medya tarafından daha da çok pompalanarak, korkunun artmasına sebebiyet veriyor. Medya Çalışmaları, oluşturulan panik kavramını, Ahlaki Panik kategorisi içinde işleyerek, medyanın haberi abartarak bildirmekle, ahlaki bir panik algının uygulanmasında önemli bir rol oynadığına işaret ediyor.
“Ahlaki Panik” kavramı nedir?
Ahlaki Panik, bir kişi veya bir şeyin medya tarafından toplumun değerlerine veya çıkarlarına yönelik bir tehdit olarak tanımlandığında ortaya çıkar. En önemli ahlaki panik teorisyeni Stanley Cohen’dir. Cohen, 1972 tarihli “Folk Devils and Moral Panics” adlı kitabında, “durum, olay, kişi veya bir grup insanın toplumsal değerler ve çıkarlara yönelik bir tehdit olarak tanımlanmaya başlamasıyla” ahlaki paniğin ortaya çıktığını öne sürmektedir.
Cohen, medyanın sadece haberi bildirmekle bile ahlaki paniğin uygulanmasında önemli bir rol oynadığına inanıyor. Cohen’in görüşüne göre medya, sosyal normlara meydan okuyan davranış yönlerine aşırı tepki verir veya sansasyonelleştirir. Bu nedenle medyanın temsili onu tanımlamaya yardımcı olur. Bu durum, daha sonra dışarıdan gelenlerin medyada gördükleri modele göre davranışı benimsemelerine ve gözlemlemelerine yol açabilir. Medyanın tasvir ettiği ahlaki panik, kabul edilemez davranışları daha da körüklemektedir.
Aşırı durumlarda ahlaki panik, toplumda kitlesel histeriye neden olur. Halk, hakkında haber yapılan şeyin toplumun her yerinde meydana geldiğine inanmaya başlar.
Cohen, ahlaki paniğin beş aşamasını şöyle tanımlamaktadır:
1. Bir şey veya biri, değerlere veya çıkarlara yönelik bir tehdit olarak tanımlanır.
2. Bu tehdit, medya tarafından kolayca tanınabilir bir biçimde tasvir edilmiştir.
3. Hızlı bir kamuoyu endişesi oluşturulur.
4. Yetkililerden veya kanaat önderlerinden bir cevap bulunur.
5. Panik azalır veya sosyal değişikliklere neden olur.
Ahlaki Panik teorisi, Martin Barker ve Julian Petley tarafından 1997 tarihli ‘Kötü Etkiler: Medya / şiddet tartışması’ adlı kitapta da daha ayrıntılı olarak incelenmiştir. Kitapta, Barker ve Petley, medya şiddetinin ahlaki bir panik olduğunu savunarak, basının, sorunu çılgınca abartarak gerçek ve kurgusal şiddet arasında fantastik bir bağlantı kurarak histeriyi kamçıladığına işaret etmektedir.
Medya insanları paniğe sürüklüyor
Bireylerin yeni normali, bireylerin panik içinde yaşamasına da sebebiyet veriyor. Güçlü ve etkili bir yapı olarak medya ve medya çalışanlarının COVID-19 hakkında insanlar üzerinde ahlaki bir panik yarattığını söylemek mümkündür.
Cohen “Ahlaki Panik” terimini popüler hale getirdiğinden beri, terim, toplum içinde daha geniş bir anlam kazandı. Bugün, kavram, irrasyonel olan ve genellikle zaten marjinalleştirilmiş olanları damgalayan yaygın bir korkuyu tanımlamak için kullanılmaktadır. Koronavirüse (Covid-19) verilen tepkiyi izlerken, bunun da ahlaki bir panik olduğu sonucuna varmamak mümkün değil.