“Ağaca bakmaktan ormanı görememek” diye bir deyim vardır. Ağaçlara takılıp kalırsın, ancak tek tek ağaçların toplamı olan ormanı göremezsin!
Kıbrıs’ın kuzeyinde çürümüş popülist ve feodal siyasetçiler ve siyaset anlayışı toplumsal gündemi büyük oranda belirlediği için, dünya da ne olup bittiğinden bihaber olmamız bir yana etrafımızda yaşananları dahi göremiyoruz.
Günübirlik bir çok sorun üzerine gelip geçici ve tepkisel yorumlar ile yetinen, ancak sorunların esas kaynağına değinmekten kaçınan bir türk kolaycılık her yere sirayet etmiş durumda.
Bu ada yarısında her yönü ile çürümüş ve çökmüş bir rejimi güzelleme çabalarına, federal çözüm arayışlarından uzaklaşıp “yeni KKTC” gibi çıkmaz sokaklara dalmaya, samimiyetsiz, yalan, yanlış politikalar ile günü kurtarmayı marifet saymaya, barışı seçim kampanyasına meze etmeye, bir dostluk maçını dahi büyük bir krize dönüştürmeye ve dikili taş etrafında devletçilik oyunu oynamaya devam ede duralım, etrafımızda yaşanan gelişmelere duyarsızlığın bedeli ağır olacak!
Geçtiğimiz Ocak ayında, Amerikalıların gözetiminde New York’ta gerçekleşen toplantıda, Doğu Akdeniz’deki “güvenlik” konsunda yol haritası belirlemek için İsrail, Mısır, Kıbrıs ve Yunanistan bir araya gelmişti.
Yine Doğu Akdeniz’deki gelişmelerin ve işbirliklerinin ele alındığı ve bu kez ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun da katıldığı, Kıbrıs, Yunanistan ve İsrail üçlü zirvesi geçtiğimiz gün İsrail’de gerçekleşti. Zirve sonrası yapılan ortak açıklama oldukça önemli mesajlar içeriyor.
Açıklamada, Doğu Akdeniz’de barış, güvenlik ve istikrarın sağlanması için bir araya gelindiği ve Amerika’nın, İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs’ın oluşturduğu üçlü mekanizmaya destek verdiği ve bölgesel işbiliğinin arttırılması yönünde anlaşmaya varıldığı vurgulanıyor.
Liderler, enerji bağımsızlığı ve güvenliğine destek vererek, “Doğu Akdeniz’de ve Orta Doğu’da kötü huylu dış etkilere karşı mücadelede kararlı olduklarını” vurgulamışlardır.
Öncelikle “Kötü huylu dış etkilere karşı mücadele” mesajı diplomatik olarak oldukça sert ve tehditkar bir dil olduğunu belirtmekte fayda var. Bunun yanında kimin veya kimlerin kastedildiği sanırım açık: Türkiye ve Rusya! Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki ittifaklar karşısında yalnızlaşmış durumda bulunduğunu da not etmekte fayda var!
Diğer yandan esas olan daha önce de bir çok kez belirttiğimiz gibi Doğu Akdeniz’de doğal gaz faktörü çerçevesinde yeni askeri işbirlikleri ve ittifakların da oluşturuluyor oluşu.
Bu çabanın nedeni yalnızca Türkiye faktörü değil. Esas olan Suriye savaşından galip çıkan, Akdeniz’de eskisinden daha fazla güç sahibi olan ve dünyanın en büyük doğal gaz ihracatçılarından olan Rusya faktörüne ve bölgemizde etkisini arttıran Çin’e karşı önlem almak.
Yenilemekte fayda var, Kıbrıs, doğal gaz güveliği ve Suriye’ye uzanan bir NATO paktının merkezinde bulunuyor! ABD’nin 4 yıldır Kıbrıs’ta gizli üssü olduğu ve son zamanlarda İngiliz üslerinde ise yeni ve gizli çalışmalar yürüttüğünü de hatırlatmakta fayda var.
Dolayısı ile önümüzdeki süreçte tek tek ağaçlar yerine ormana bakmalı, barış ve federal Kıbrıs mücadelesi ile anti-emperyalist mücadelenin bir bütün olduğunu akıldan çıkarmamalıyız.