Kıbrıs sorunu ile ilgili son dönemde tüm tartışmaların düğümlendiği önemli noktalardan biri de çözüm sonrası bakanlar kurulunda ve federal kurumlarda en az bir Kıbrıslı Türk’ün olumlu oyunun olup olmayacağı ve nasıl olacağı.
Sn Nikos Anastasiadis, 1960 Cumhuriyeti’nde ki veto uygulamasına da gönderme de bulunarak, Kıbrıslı Türk tarafının bütün konular da ve kurumlar da olumlu oy talebinin olduğunu ve bunun devletin işlerliği konusunda sorun yaratacağını söylüyor. Ortaya attığı desentralize federasyon fikrinin de, kurucu devletlere daha fazla yetki verme karşılığına, Kıbrıs Türk tarafının bütün konularda olumlu oy talebini terk etmesi amacını taşıdığını belirtiyor.
Sn Mustafa Akıncı ise bütün konular da ve kurumlar da bir olumlu oyun siyasi eşitlik gereği olmazsa olmaz olduğunu ifade ediyor. Buna göre örneğin, Kıbrıslı Rumları doğrudan ilgilendiren bir konuda da en az bir Kıbrıslı Türk olumlu oyu aranacak. Aslında dile getirilmeyen ancak istenen 60’da ki gibi her konu da veto hakkının olması. Ki bunun siyasi eşitlik ilkesi ile ne derece bağdaştığı ve 60’da ne derece işlediği önemli bir tartışma konusudur.
Sn Anastasiadis, tartışma kaldırmayacak bir şekilde zamana oynamakta ve öncelikle kendi belirledikleri enerji ve doğal gaz planlamalarını sonuçlandırmayı ve bunun ardından bir çözümü konuşmayı istiyor. Zaman kazanmak için de ortaya tartışma yaratmaya dönük Guterres Çerçevesi dışında öneriler atıyor. Üzerinde uzlaşılan konuları yeniden tartışmaya açıyor. Ve en önemlisi bunu Kıbrıs Türk tarafının bütün konularda bir olumlu oy talebini gerekçe göstererek yapıyor. Sn Akıncı’nın ve Türk tarafının bütün konularda olumlu oy talebi doğrudan ve dolaylı bu zamana oynama oyununa katkı sunuyor.
Aslına bakılırsa, bir olumlu oy ve siyasi eşitlik konusunda Sn Anastasiadis ve Sn Akıncı’nın karşılıklı katı tutumları hem sürecin ilerlemesine engel olmakta hem de Guterres Çerçevesi ile temelden çelişmektedir.
BM Genel Sekreteri sunduğu çerçeve de Kıbrıs Türk tarafının bütün konularda olumlu oy talebini reddetmektedir. Çerçeve de etkin katılım, olumlu oy ve dönüşümlü başkanlık vardır, ama “bütün konular da” olumlu oy aranacağı yoktur. Çerçeve de toplumları ilgilendiren hayati konularda bir olumlu oy aranacağı ve ayrıca tıkanıklıkların aşılması mekanizmasının oluşturulacağı belirtilmektedir. Yani bizim tarafın düşlediği gibi bir veto hakkı olmayacaktır!
Geriye bu noktaların içeriğinin doldurulması kalmaktadır. Örneğin hangi konular hayatidir, değildir? Hangi konular da olumlu oy aranacak? Tıkanıklıkların aşılması mekanizması hangi kapsam da işleyecektir? Ki bu unsurlar yeni bir şeyde değildir! Birçok federal devlet modelin de olumlu oy ve tıkanıklıkların aşılması gibi mekanizmalar mevcuttur!
Dolayısı ile BM Genel Sekreteri’nin sunduğu çerçeve de olumlu oy ve siyasi eşitlik konusu net bir şekil de ifade ediliyorken, Sn Anastasiadis’in bunun üzerinden gereksiz tartışmalar yaratması nasıl ki yanlış ve samimiyetsizdir,
Sn Akıncı’nın ve Türk tarafının halâ bütün konularda olumlu oy (veto hakkı) talep etmesi de yanlıştır ve samimi değildir. Üstelik “Guterres Çerçevesi’ni stratejik bir paket anlaşma ilan edelim” tutumu ile de çelişmekte, ayrılıkçı gündemler peşinde koşarak önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yatırım yapanların da ekmeğine bal sürmektedir!
Yapılması gereken gereksiz ve Gurterres Çerçevesi ile çelişen tartışmalardan uzaklaşarak, biran önce BM Genel Sekreterinin talep ettiği gibi “görev tanımı” üzerinde anlaşmaya dönük çabaları yoğunlaştırmak ve olumlu oy gibi konuların içeriğinin görüşülmesine imkân verecek kapsamlı müzakerelerin biran önce başlaması için ortaya irade koymaktır.