Bu makale ilk kez 21 Haziran 2020 tarihinde Haravgi Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Yazar: Kostas Katsonis, Kaynak: Kıbrıs Radyo Yayın Kurumu, Çeviri: Vula Harana
Üç ay boyunca işine gelemeyen Kıbrıslı Türk işçi Mustafa, Kermia barikatından geçerken yanağından bir yaş süzüldü. Gazetecilerin uzanan mikrofonlarına konuştuğu sırada da göz yaşlarını zaptedemiyordu: “Eskiden çalışmaya giderken arkamızda çocuklarımızı bırakırdık, şimdi de ekmeğimizi kazanmak için torunlarımızı” dedi derin derin iç çekerek.
Beraberinde getirdiği tencere-kapkacağı, battaniyeleri gösterirken de hüznünü gizleyemiyordu. Belli ki Mustafa kuzeydeki yönetimin barikatlardan Kıbrıs Türk tarafına geçişte uyguladığı 14 günlük karantina devam ettiği sürece özgür bölgede kalmakta kararlıydı. Tenceresidir, battaniyesidir, bundandı. Onunla birlikte nerdeyse üç ay boyunca çalışamamış ve evde kalmak zorunda kalmış üç Kıbrıslı Türk daha geçiyordu barikattan. Soran gazetecilere, Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümetinin, koronavirüsü pandemisi nedenli zorunlu işsizlik döneminin tazminatı olarak devlet desteği olan ödeneği hesaplarına yatırdığını söylediler. Memnun olmuşa benziyorlardı.
Her birinin kendine ait bir hikayesi vardı. Hakiki, insana özgü, günlük yaşam öyküleri. Tıpkı bizimkiler gibi. Tıpkı dünyanın neresinde olursa olsun, yövmiye peşinde koşan, çalışan herkesin bu beklenmedik ve gitgide de daha büyük ve kestirilemez boyutlar kazanacak olan ekonomik krizden etkilendiği gibi. Kıbrıslı Türk yurttaşlarımızın öyküleri çarpıcıydı. Çarpıcı ve 45 yıldır bölünmüş olan ülkemizin acı gerçeğini, dramını ortaya koyan öyküler. Kana boyanmış, başından çok şey geçmiş olan yurdumuzun. Kiryakos Matsis’in de dediği gibi; İster Türk olsun, ister Rum ister Yahudi topraklarını alnının teriyle sulayan insanımızın, üzerinde özgürce dolaşmaya ve onu yönetmeye hakkı olan yurdumuzun.
İşte bu özgür, ortak ve yeniden birleşmiş yurdu özlüyoruz hepimiz. Yeniden birleşme ve barışçıl birliktelik hedefinden de vazgeçemeyiz vazgeçmemeliyiz. Mustafa’nın yaşı ülkemizin yaşıdır. 1974’te halkça yaşadığımız anlatılamaz trajedinin acısı ve gazabıdır. Darbenin ve işgalin. Öyle bir trajedi ki sonuçlarını hâlâ yaşamaya devam ediyoruz. Arınma ve kurtuluşun işaretleri ise henüz görünmüyor. Kıbrıslı Rum olsun, Kıbrıslı Türk olsun ülkesini seven her birimizin en büyük acısı ve öfkesinin nedeni de bu noktada yatıyor işte. Zaman mevcut oldu bittileri kalıcılaştırıyor. Türk uzlaşmazlığının olsun, bizim hükümetlerimizin dönem dönem izlediği yanlış politikaların yarattığı oldu bittiler. Her birini tarih yargılayacaktır.
Ama gelin beş kala bile olsa Mustafa’nın gözyaşları ve acısının bizi uyandırmasına izin verelim. Çabalarımızı yoğunlaştıralım, mücadelemizi güçlendirelim. Barış için, ülkemizin birleşmesi için. Bu zor anlarda barış ve yeniden birleşmek tek çare. Tüm halkımız için, yeni bir perspektif için, barış ve umut dolu günlerin gelmesi için