Yazar: Chrystalla Hadjidemetriou
ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
Kaynak: MÜLTECİLER YETERİNCE CEZALANDIRILMADILAR MI?
Görsel ve Çeviri: Penna
Mülteci konusunu düşündüğümde (Benim de bir mülteci olduğum gerçeğine rağmen, 19 yaşında kaderimden “kurtulana” kadar ben de mülteci kamplarında ve yerleşim alanlarında yaşayan bir çocuktum) teyzemi düşünüp dururum. Benim gözümde her zaman yaşlıydı, ancak 65 yaşında hayata gözlerini yumduğunda, geçmişe bakarak hayatı hakkında biraz düşündüm. Köyünü, doğup büyüdüğü yeri bıraktığında henüz 30 yaşında bile değildi. O anda [öldüğü sırada] benim bu yaşımdan daha gençti.
Evi tam da 1974 öncesi tamamlanmıştı. Sonrasında kendini onunla aynı kaderi paylaşan ancak birbirine yabancı olan kişilerle, mültecilere ayrılan mülklerin birinde, bir apartmanda yaşarken buldu. Üçüncü katta yaşıyordu, 3-4 saksı çiçek ile özlediği bahçesinin [yokluğunu] yerini doldurmaya çalışıyordu, bazen de köydeki hayvanlarını hatırlamak için kafeste bir kuş besliyordu.
Sanki geri dönüşü beklerken hayatı durmuş gibiydi. Yıllar geçiyordu, [kaldığı] apartman eskiyordu, 3’üncü kata çıkmak gitgide zorlaşıyordu. Ardından kanser geldi. Apartmanı yıktılar, onu ve eşini apartman yeniden inşa edilinceye kadar geçici bir süreliğine kiralık bir eve yerleştirdiler. Daha sonra sağlığı üç kat inip çıkmasını izin vermediği için bir yer evi talep etti. Kimsenin umurunda olmadı.
Yer evlerine olan talep her zaman fazladır. Ancak bu evler yaşlılar, kanser hastaları veya aşırı kilolular için değildirler, bu tür evler ‘bizimkiler’ içindir. Bulunan çözüm bir asansör [takmak] oldu ancak o da sıkça bozuluyordu. Evde kapalı kaldığı için mülteci apartmanı artık bir hapse dönüşmüştü. Yeni komşuları vardı ama yeni tanıdıklar edinme havasında değildi. Bir mülteci evinde, hep bir geçicilik hissiyle 35 yıl yaşadıktan sonra, 65 yaşında vefat etti.
Hayatı, hâlâ bu tür eski binalarda yaşayan diğer birçok mülteciden farklı değildi. Üzerinden geçen yarım asrın ardından, birçok kişinin zihninde, mülteci sorunu diye bir sorun artık yok. Ancak hâlâ yıkık dökük evlerde yaşayan binlerce insan, artık evlerinden pek bahsetmeseler de evlerinin hasretini çekiyorlar.
Hükümet, güvenli olmadığını düşündüğü binaların yerine yeni apartmanlar inşa edecek. 1974’te mülteci olanlar ve onların çocukları için başka bir konut modeli bulmanın zamanı gelmedi mi? Onları, kaçınılmaz olarak gettolara dönüşen mülteci sitelerinden uzakta, daha geniş konut dokusuna entegre etmenin zamanı gelmedi mi? Mülteciler yeterince cezalandırılmadılar mı ve daha iyisini hak etmiyorlar mı?