Meril Taşeli
Medya, toplumsal cinsiyet sorunları ve ırkçılık dahil, çoğu politik ve sosyal sorunun topluma iletilmesinde, yansıtılmasında ve hakkında farkındalık yaratılmasındaki en büyük araçtır.
Son yıllarda, medya teknolojik gelişmelerden dolayı önemli derecede değişti. Sosyal ve dijital medya, günümüzde en yaygın kullanılan medya platformları oldu ve insanların birbiriyle iletişim kurma şeklini tamamen değiştirdi. Dijital medya, iletişimle birlikte toplumsal sorunları da etkiledi ve etkilemeye devam ediyor.
Medyanın sosyal grupları nasıl yansıttığı toplumu ve toplumsal düşünce yapısını önemli derecede etkiler ve değiştirir. Medyanın nasıl kullanıldığı toplumu ve toplumda ezilen grupları pozitif veya negatif etkileyebilir.
Örneğin, bir cinsel şiddet olayında şiddet gören kadının giydiği kıyafetlere, sarhoş olmak veya aldatmak gibi yaptığı hareketlere ya da şiddet uygulayan erkeğin verdiği nedenlere odaklanmak şiddete gerekçe ve bahane yaratır ve bu nedenlerden dolayı şiddet uygulamanın doğru ve normal bir davranış olduğunun algılanmasına neden olabilir. Medyanın kadınları ve cinsel şiddet olaylarını gösterme şekli, cinsel şiddetin toplumda artmasına neden olabilir.
Sosyal medya, aktivist hareketler için çok kullanışlı bir araç olabilir
Sosyal medya, birçok toplumsal konuda sosyal farkındalığın artmasında çok önemli bir araç olmuştur ve olmaya devam ediyor. Sosyal medya, aktivist hareketlerin yaratılmasında ve çok hızlı bir şekilde çok fazla insana ulaşmasında çok büyük bir rol oynar.
Sosyal medya, aynı deneyimden geçen insanların birbirlerinin varlıklarından haberdar olup iletişime geçmelerini önemli derecede kolaylaştırır ve hızlandırır. Sosyal medyanın aktivizm için kullanılmasında en büyük örneklerden ikisi ‘#MeToo’ (Ben De) ve ‘Black Lives Matter’ (Siyah Hayatlar Önemlidir) hareketleridir.
Güçlü ve önemli sosyal statüde olan erkekler tarafından uygulanan cinsel şiddete farkındalık yaratmak amacıyla başlayan ‘#MeToo’ hareketi, sosyal medyada yaratıldı ve yayıldı.
“Me Too” ifadesi ilk olarak bu bağlamda 2006’da sosyal medyada, cinsel taciz mağduru ve aktivist Tarana Burke tarafından kullanıldı. ‘#MeToo’ hareketi, Harvey Weinstein’a karşı yaygın cinsel istismar iddialarının 2017’nin başlarında ifşa edilmesinin ardından sosyal medyada bir hashtag olarak viral bir şekilde yayılmaya başladı. Medyada yaygın olarak yer alan haberler ve özellikle Hollywood’daki cinsel taciz tartışmaları, birçok yüksek profilli kişilerin işten çıkarılmasına yol açtı.
Sosyal medya, ilk başta Harvey Weinstein tarafından cinsel istismara uğrayan kadınların seslerini duyurmasına ve birlik olabilmesine, sonra da genel olarak cinsel şiddet mağdurlarının birbirleriyle iletişim kurabilmesine yardımcı oldu. Bu şekilde insanlar, kendileriyle aynı veya benzer deneyimleri başkalarının da yaşadığını fark etti ve sorun, kişiselden toplumsala ve hatta uluslararası bir meseleye dönüştü.
Bunun yanında, sosyal medya sayesinde hareket, birçok ülkeye ulaştı ve cinsel şiddet konusunda farkındalık yarattı. Hareket, daha önce bu konuda çok bilgisi olmayan birçok insanda, cinsel şiddetin aslında ne kadar yaygın olduğu, birçok durumda mağdurların korkudan veya utanmadan dolayı yaşadıkları cinsel şiddet hakkında konuşamadığı ve uzun süre sessiz kaldığı, özellikle suçu işleyen önemli biri olduğunda mağdurların çoğu zaman inanılmadığı, suçun cezasız kaldığı ve bunun mağdurların sessiz kalmasına da neden olduğu hakkında farkındalığı artırdı. Bu artan yaygın farkındalık da yasal sistemin değişmesi ve mağdurların daha fazla inanılması için yetkililere baskı yaptı.
Benzer bir şekilde ‘Black Lives Matter’ hareketi, 2012’de Afro-Amerikan genç Trayvon Martin’i ateş ederek öldüren George Zimmerman’ın 2013’te beraat etmesinden sonra sosyal medyada ‘#BlackLivesMatter’ hashtag’inin kullanılmasıyla başladı.
Hareketin gelişimi sadece sosyal medya üzerinden olmasa da 2020’de George Floyd’un polis memuru Derek Chauvin tarafından öldürülmesinden sonra hareket, ırkçılık ve polis vahşeti hakkındaki farkındalığı sosyal medya üzerinden artırdı. Hareket, birkaç hafta boyunca hem Amerika Birleşik Devletleri’nde hem de uluslararası boyutta medyada konuşulan en önemli konulardan biri oldu ve yaratılan farkındalık küresel protestolarla yol açtı.
Medya, kadınları sıklıkla cinselleştiriyor ve gerçekçi olmayan güzellik standartlarının yaratılmasına neden oluyor
Kapitalist ekonomik ve sosyal düzenlerde, farklı işletmeler birbirinden daha fazla satış yapabilmek için yarışırlar. Kadınlar, senelerdir reklamlarda objeleştirilip, kadınların cinselliği daha çok satış yapmak için farklı medya platformlarında kullanılmıştır. Kadınlar, sıklıkla hareketleriyle, giydikleri veya giymedikleri kıyafetlerle alakasız ve gereksizce cinselleştirilmiştir.
Sosyal medyanın gelişmesiyle kadınların topluma tasvir edilme şekilleri de farklı bir boyut almıştır. Sosyal medyadaki paylaşımlar, özellikle kadınlar için gerçekçi olmayan güzellik standartları yaratıyor.
Başta Instagram uygulamasında, çok fazla takipçisi olan ‘Influencer’ denilen kişiler ve ünlülerin vücutlarını ve hayatlarını olağanüstü derecede güzel gösteren paylaşımlar yapması çok yaygınlaşmıştır. ‘Influencer’lar, Instagram’da yaptıkları paylaşımlarla para kazanırlar ve hayatlarını ne kadar ilgi çekici gösterirlerse, o kadar daha fazla para kazanabilirler.
Paylaşılan resimlerin çoğu Photoshop’lanmış, profesyonel kameralarla özel açılardan çekilmiştir ve resimlerdeki kişiler özel makyöz ve kuaförler tarafından hazırlanmış, vücutları o şekle gelene kadar kişisel antrenörler tarafından özel bir şekilde çalıştırılmıştır.
Fakat, Instagram’da gördüklerinden kolay etkilenebilen genç kızlar, resimlerdeki görüntülerin gerçekçi ve çekici olduğuna inanmaya başlayıp özenirler. Bu güzellik standartları genel olarak toplumda normalleşmeye başlamıştır. Bunun özgüven, beden imajı ve akıl sağlığı üzerinde çok ciddi etkileri olup birçok genç kızda yeme bozukluklarına yol açabilir. 2012’de yapılan bir çalışmaya göre, yeme bozuklukları, akıl hastalıkları arasında en yüksek ölüm oranına sahiptir.
Eğlence medya platformlarında farklı sosyal gruplardan insanları da dahil etmek önemlidir
Sadece iletişim ve bilgi medya platformları değil, eğlence sektörü de toplumsal sorunları etkileyen önemli bir platformdur. Film ve diziler, popüler kültürü ve bu yüzden toplumsal düşünce yapısını etkileyen önemli faktörlerden biridir. Bu nedenle, film ve dizilerde farklı sosyal gruplardan insanların ve farklı sosyal sorunlarının da dahil edilmesi, gösterilmesi ve temsil edilmesi farkındalık yaratmak, klişeleri bozmak ve marjinalleştirmeyi azaltmak için çok önemlidir.
Son yıllarda çıkan yabancı dizi ve filmler bu konuda çok daha iyi olmaya başlasa da popüler olan birçok film ve dizide azınlık ırklardan ve LGBTI+ olan karakterler çok az bulunuyor veya hiç bulunmuyor.
Bu gruplardaki insanlar, kendilerine benzeyen karakterleri ekranlarda ve yaşadıkları deneyimleri yazılan hikayelerde neredeyse hiç göremiyor. Farklı karakterlerin ve deneyimlerin olmayışı, bu insanların toplumda dışlanmış hissetmesine ve toplum tarafından anlaşılmamasına ve marjinalleştirilmesine neden oluyor.
Fakat, sadece farklı karakterlerin dahil edilmesi yeterli değildir ve hikayelerinin doğru, özgün ve klişeleri desteklemeyen bir şekilde gösterilmesi gerekir. Örneğin, pornografi ve medyada tasvir edilme şekilleri, azınlık ırkta olan ve LGBTI+ kadınları sıklıkla fetişleştirmiştir.
Mesela filmlerde, iki tane öpüşen kadını normal bir çift gibi değil de partilerde, erkeklerin görmesi için, çılgınlık ve eğlence olsun diye öpüşen, birbirine romantik bir bağı olmayan iki kişi gibi göstermek çok yaygındır. Bu tarz tasvirler, kadınların cinselliğinin kendileri için değil de erkeğin zevki için olan bir şey gibi gösterilmesine de katkı koyar.
Ayrıca, azınlık ırktan olan karakterler eklemek yeterli olmayıp, karakterleri oynamak için azınlık ırktan olan aktörleri işe almak da gerekir. Azınlık ırkta olan insanların gerçekten kendilerine benzeyen karakterleri ekranda görmeleri onlar için çok anlamlı olmakla birlikte, zaten beyaz aktörlere göre daha zor iş bulan azınlık ırktaki aktörleri de desteklemek için de önemlidir.