Cumhurbaşkanlığı’ndan gün içerisinde kadın cinayetleri ile ilgili bir açıklama geldi. Söz konusu açıklamada Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Girne’de yaşanan kadın cinayetine dikkat çekerek, kendisinin infial içerisinde olduğunu, buna inanmasının güç olduğunu çünkü yaşanan son cinayet ile birlikte son 10 yılda kadın cinayetleri sayısının 22’ye ulaştığını belirterek, kadın cinayetlerine alışkın bir toplum olmadığımız da iddia edilmiştir.
“Kadın cinayetleri kesinlikle bizim kültürümüzün bir parçası değil” diyen Mustafa Akıncı’ya son 10 yıl içerisinde artan kadın cinayetleri oranlarına bakarak bu saptamayı yapmasının yeterli olmadığını hatırlatır, kendisinin de çok iyi bildiğini düşündüğümüz birkaç olayı gündeme getirerek yapmış olduğu hatalı açıklamasını yeniden gözden geçirmesini temenni ederiz.
1990’lı yıllardan günümüze kadın cinayetlerinde bir artış olduğu tartışma ihtiyacı duyulmayan bir konu.
2001-2018 yılları arasında 39 kadının öldürüldüğü biliniyor. Ancak, bu rakamlara bakıp “kadın cinayetleri kesinlikle bizim kültürümüzün bir parçası değil” diyebilmek mümkün değil…
Her şeyden önce şunu hatırlatmak isteriz ki Kıbrıs’ta kadın cinayetleri üzerine yazılmış bir kitap bile var.
Altay Sayıl tarafından kaleme alınan “Kıbrıs’ta Cinayete Kurban Giden Kadınlar” bu anlamda önemli bir kaynak… Sayıl kitabında 1924-1988 yılları arasında işlenen kadın cinayetlerine yer veriyor. 65 yılda 100’ün üzerinde kadın öldürülmüş.
Bunlardan en bilineni ve toplumun hafızasında uzun süre yer eden; çeşitli köşe yazılarında da dile getirilen 10 Mayıs 1924 tarihli “Dr. Behiç Cinayeti”. Hani, Kıbrıslıtürk olup; Fransa’da tıp eğitimi alarak adaya dönen ve Lefkoşa’nın tanınmış simalarından müdür Hüsnü Efendi’nin en küçük kızı Fatma hanımla evlenmişti… Hatırladınız mı Sayın Akıncı?
Devam edelim…
Yıl 1923. “Halit Arap Cinayeti” Hani, kültürünüzün bir parçası olan Sarayönü’nün meşhur kebapçı ve paçacısı olan Halit Arap… Hani sevgilisine 23 kez bıçak sokarak onu öldüren Halit Arap… Cinayet bir destanmış gibi anlatıldığı zaman daha ilginç oluyor değil mi?
Kıbrıs kültüründe “kadın cinayetlerinin” tarihi olarak da bulunduğu belirlendiğine göre, Sayın Akıncı’ya hatırlatmak isteriz…
Kadına yönelik şiddeti, kültür üzerinden değerlendirmek absürttür. Şiddetin, dili, dini ya da etnik bir kökeni yoktur. Hangi kültür ve/veya toplum, kadın cinayetini kendi “kültürü” olarak sayabilir ki? Kıbrıslı kültürünü kadına yönelik şiddetin dışında tutarak, hangi kültürde kadın cinayetlerinin onay alındığı ima edilmektedir?
Kadına şiddet, ataerkinin gereği olarak evrensel; yani tüm dünyada olan bir sorundur. Kadın cinayetlerinin kültürel olarak başka bir yerden Kıbrıs’a taşındığını söylemek, Kıbrıs’ta böyle bir yapı olmadığını iddia etmek anlamsızdır. Nitekim, görüleceği üzere, yüce Kıbrıs kültüründe de tarih boyunca kadınlar öldürülmüş, öldürülmeye de devam etmektedir.
Kadın cinayetleri kültürel değil, politiktir!
GazeddaKıbrıs Editoryal Kolektifi