Prenses Elizabeth, 1952 yılında Prens Philip ile birlikte Kenya’da Treetops Oteli’nde bir kraliyet gezisindeydi. O zamanlar bilmedikleri şey, bu ziyaret sırasında Elizabeth’in babasının ölüm haberini alacakları ve ormandaki otelin Britanya’nın en uzun süre tahtta kalan hükümdarının “prenses olarak uyuyup kraliçe olarak uyanacağı yer” olarak hatırlanacağıydı.
The Guardian gazetesinin doğu Afrika küresel gelişme muhabiri Caroline Kimeu’nun 12 Eylül tarihli yazısının Türkçe çevirisini Bianet paylaştı.
Bu ziyaretten sadece iki sene sonra Kenyalı özgürlük savaşçıları Mau Mau, Britanya’nın sömürge yönetimine karşı geldi ve Treetops’ı yaktı. Otel, 1957’de yeniden inşa edildi.
Otele giden uzun ve dolambaçlı yol üzerinde yaşayan bölgenin eski sakinleri, Kraliçe 2. Elizabeth’in 1983’te bölgeye yaptığı ikinci ziyareti iyi hatırlıyor, bu ziyaret sayesinde bölgelerinin haritada bir yeri olduğunu söylüyordu.
Fakat Treetops Kraliçe’nin hayatının sonuna kadar açık kalmadı. Otel, pandemi döneminde turizmin sekteye uğraması ile birlikte geçtiğimiz yıl ziyaretçilere kapılarını kapattı.
Aberdare ormanında yer alan otelin azametli bir mevcudiyeti var fakat tozlu merdivenleri ve örümcek ağı bağlamış pencereleri bir yalnızlık ve terk edilmişlik izlenimi veriyor. Otelde çalışmış olan bir avcı, Kraliçe ile doğrudan iletişime geçenlerin çoğunun ölmüş olduğunu söyledi.
Treetops, Elizabeth’in ziyaretlerine dair fotoğraf ve hikayelerle bezeli; fakat onunla ilgili çok az hikaye sonraki nesillere aktarılmış durumda. Silik hatıralar, monarşinin Kenya ile solmuş ilişkisini yansıtıyor.
Hızlı ama zıt tepkiler
Öte yandan, Perşembe günü (8 Eylül) Kraliçe’nin ölümü duyurulduktan sonra Kenya’daki tepkiler hızlıydı. Ülkenin liderleri, “büyük üzüntü ve derin bir kayıp hissini” dile getiren mesajlarla saygılarını sundu, Kraliçe’yi “insanlığa fedakar hizmetin büyük bir ikonu” olarak selamladı ve Kraliçe’nin Milletler Topluluğu’na “hayranlık verici” şekilde liderlik ettiğini söyledi.
Kraliçe’nin ölümü ülkenin önde gelen yerel gazetelerinin ilk sayfalarında kendine yer bulup internette en çok konuşulan konu olarak öne çıkarken Kenya Devlet Başkanı Uhuru Kenyatta da 4 günlük yas ilan etti.
Fakat [başkent] Nairobi’nin sokaklarındaki pek çok kişi haberlere karşı ya kayıtsızdı ya da olanlardan habersizdi. Bazı genç Kenyalılar mesafeli bir üslupla konuştu. Bazıları için Kraliçe uzak bir figürdü. Bu kişiler Kraliçe’ye daha çok “The Crown” gibi popüler TV dizileri sayesinde aşinaydı.
Bir eleştiri dalgası da çevrimiçi mecraları sardı. Kraliçe 2. Elizabeth’in hükümdarlığı sırasında Britanyalı askerler 1952-1960 yılları arasında, Mau Mau ayaklanmalarının iyiden iyiye kızıştığı dönemde Kenyalılara karşı yaygın zulüm ve vahşet suçları işlemişti.
Yaklaşık 1,5 milyon kişi işkence, tecavüz ve diğer hak ihlallerine maruz bırakıldıkları toplama kamplarında kalmaya zorlandı. Daha sonra hazırlanan raporlar, Britanyalıların söz konusu acımasız baskıların resmi kayıtlarını yok etmek ve gizlemek için büyük çaba harcadığını gösterdi.
Silinen tarihin etkileri günümüze uzanıyor
Gözlemciler, tarihin silinmesinin günümüze uzanan sonuçları olduğunu söylüyor. Birleşik Devletler Afrika Uluslararası Üniversitesi’nden Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Doçenti Dr. Njoki Wamai, “Sömürge imparatorluğu hakkında bir şey öğrendiğimi hatırlamıyorum” diyor:
“Çoğumuz kendimizi kamusal alanlarda eğitmek zorunda kaldık; Kenya’daki sömürgeci eğitim mirası yüzünden Kraliçe’ye ikonik bir figür olarak saygı duyuluyor ve kendisi öyle muamele görüyordu.”
Öyle bile olsa Britanya’nın sömürgeci yönetimine ilişkin korkunç hikayeler nesilden nesile aktarıldı.
“Büyükanne ve büyükbabanızla oturduğunuzda ve onlar size kendi hikayelerini anlattığında acı neredeyse elle tutulabilir bir hal alıyor. Onu hissedebiliyorsun” diyen Nyambura Maina, “Diğerlerinin hissettiği acıyı halkımızın yaşadığı acının önüne koymayı reddediyorum” diyor.
33 yaşındaki Kikonde Mwamburi ise şöyle konuşuyor: “Ölüm, onun acımasız mirasını temizlemek için kullanılmamalı. Bu akılalmaz kültürün genç nesiller tarafından sorgulanmasından memnunum.”
Pek çok Kenyalı, Kraliçe’ye saygılarını sunmak yerine bağımsızlık hareketini onurlandırmayı seçiyor. “Mau Mau” kelimeleri ve ayaklanmanın lideri “Dedan Kimathi”nin ismi, sabahın ilk saatlerinden itibaren trend konusu haline geldi.
Sömürgecilik ve Kenyalı liderler
Yine de halkın duyguları liderlerin dile getirdiği yüksek övgü açıklamaları ile büyük bir tezat halindeydi. Wamai, “Siyasi elitler, siyasi veya ekonomik güç yoluyla imparatorluktan faydalandı” diyor. Wamai, Britanya’nın mirasının ekonomik sebeplerden küçümsendiğine inanıyor.
Kenya’nın Birleşik Krallık ile güçlü ekonomik ve ticaret bağları var ve ülke aynı zamanda Milletler Topluluğu’nun bir parçası. Topluluğun bir parçası olmak, ülkelerin lobicilik kapasitesini arttırıyor ve iş ile eğitime ilişkin bazı fırsatlar sağlıyor.
Fakat topluluğun jeopolitik yerindeliği son yıllarda bazı zorluklar ile karşı karşıya. Kral 3. Charles da Milletler Topluluğu ülkeleri ile bağları güçlendirmek ve Britanya’nın yumuşak gücünü sağlamlaştırmak için baskı ile karşılaşacak. 2022 yılının başlarında kraliyet ailesinin bu yöndeki çabası Jamaika’da altüst edilmişti. Jamaikalı liderler ve halk, kölelik tazminatı ve insanlığa karşı suçlar için özür talep etmişti.
Kraliçe 2. Elizabeth, 70 yıllık hükümdarlığı boyunca bazı Kenya liderleri de dahil, Milletler Topluluğu ülkelerinin liderleri ile güçlü ilişkiler içindeydi.
Uzmanlar, Kral 3. Charles’ın Britanya imparatorluğunun dünya çapında eleştirildiği bir dönemde bu bağları sürdürme konusunda zor bir görev ve sömürgecilik döneminde yaşanan adaletsizliklerle yüzleşmek için yükselen çağrılar ile karşı karşıya kalabileceğini söylüyor.