Abdullah Korkmazhan’ın Kıbrıslı Türk Toplumu İçerisindeki Sol Hareketler (1926-1965) çalışmasının ilk kısmını yayınlıyoruz.
Kıbrıs halkı farklı etnik ve dinsel topluluklardan oluşmasına rağmen, ilk işçi örgütlenmeleri ve sol hareketler sınıfsal temelde gelişti. Özellikle Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum işçi ve köylü sınıfı, ortak birlikler de ve sendikalar da örgütlenerek, hakları için İngiliz sömürge yönetimine karşı birlikte mücadele yürüttüler.
Kıbrıslı Rum solcular tarafından kurulmuş olmasına karşın ilk Kıbrıslı Türk solcular Kıbrıs Komünist Partisi’nin içerisinde görüldü. Sosyalist görüşün Kıbrıslı Türk toplumu içerisinde gelişmemesi, Türkiye’de tek geçerli ideoloji olan Kemalist milliyetçiliğin toplum üzerindeki etkisi ve KKP’nin yetersiz çalışmaları gibi etkenler, Kıbrıslı Türklerin KKP’ye katılımının sınırlı olmasında önemli rol oynadı.
Kıbrıslı Türk solcuların esas ideolojik ve siyasi gelişimi 1941’de AKEL’in kuruluşu ve sendikal hareketin gelişmesi ile gerçekleşti. KKP’ye kıyasla, AKEL’de daha fazla Kıbrıslı Türk solcunun katılımı ve ön plan da faaliyeti olmuştur.
1943 yılında AKEL’in Enosis politikasına yönelmesi, parti içerisindeki Kıbrıslı Türk üyeler de tepki yaratsa da, partiden kopmamışlar ve çalışmalarına devam etmişlerdir. Ancak Enosis politikası sendikal harekette kopuşlar yaşanmasına ve Kıbrıslı Türklerin ilk kez etnik temel de sendikalara geçmesinde rol oynamıştır. Bu bağlamda ilk kuşak Kıbrıslı Türk solcuların AKEL ve sendikal hareket içerisinde oluştuğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Kıbrıs’ta bölünmeyi savunan ve Kıbrıslı Rumlar ile her türlü ilişkiye karşı çıkan dönemin Kıbrıs Türk liderliği ve yer altı örgütü TMT’nin 1958’lerden itibaren uyguladığı baskı ve saldırılar, sınıf sendikacılığından etnik sendikacılığa geçişte ve ortak siyasi mücadelenin ortadan kaldırılmasında belirleyici olmuştur. Kıbrıs Cumhuriyeti dönemi boyunca da sürdürülen faşist saldırılar neticesinde ilk kuşak Kıbrıslı Türk solu hem düşünsel hem de fiziki olarak ortadan kaldırılmıştır.
1974’de Kıbrıs’ın ve Kıbrıs halkının kalıcı olarak bölünmesi, emekçi sınıfların, ortak siyasi ve sendikal mücadelenin de bölünmesini sağlamıştır. Bölünmüşlük sonrası Kıbrıs’ın kuzeyindeki ağır koşullarda gelişen Kıbrıslı Türk mühalif ve sol güçlerin esas gündemini, Kıbrıs’ın yeniden birleştirilmesi ve federal çözüm mücadelesi oluşturmuştur.
Bu yazıda kısaca ele alınan 1926-1965 yılları arasındaki Kıbrıs Türk toplumu içerisindeki sol hareketler konusu şüphesiz daha derinlemesine bir çalışmaya muhtaçtır.
Kıbrıs’ta İlk İşçi Hareketleri
Venedik hakimiyeti altında bulunan Kıbrıs adası 1571 yılında Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedildi ve Müslüman Türk nüfusun Anadolu’dan Kıbrıs’a göçü ve yerleşimi başlamış oldu. Böylece günümüze kadar gelecek olan adanın etnik yapısı, Hristiyan Rumlar, Müslüman Türkler, az sayıda Ermeni, Maronit ve Latin topluluklarından oluştu.
Kıbrıs’ın yönetimi 1878’de İngiltere’ye geçtiği dönemde, adada tarım ekonomisi egemendi. Halkın %80’den fazlası tarımla uğraşmaktaydı. Çalışan sınıf büyük oranda küçük bir toparak sahibi köylü kesimden ve büyük toprak sahiplerinin arazilerinde çalışan tarım işçilerinden oluşmaktaydı. [An, 1996: 97]
İngiliz sömürge yönetimi ile birlikte Osmanlı yönetimi döneminde uygulanan ağır vergi politikaları ve baskı daha da arttı. Tefecilere borç verdikleri köylülerin mülklerini satabilme hakkının tanınması gibi genel anlamda uygulamaya konan kapitalist politikalar, mülksüzleşmenin, sömürünün ve yoksulluğun yoğunlaşmasına, çiftçilerin proleterleşmesine, işçi sınıfının oluşmasına ve işçi-köylü sınıflarının toplumsal hareketlenmelerine yol açtı.
Osmanlı döneminde Müslüman Türkler diğer vilayetlerde olduğu gibi toprak sahipliğini ve işletmesini tercih etmişti. Ticaret ve zanaat alanında ise Hristiyan Rumlar çoğunluğu oluşturmaktaydı. Bu temel üzerinde gelişen kapitalistleşme süreci, Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumlar arasında ekonomik gelişme farklılığı yarattı ve aynı zamanda her iki toplumdaki elitler de büyük oranda bu temel üzerinde gelişti.
Kırsal nüfusun yaklaşık %16’sını oluşturan tarım işçileri, Kilise ile Evkaf’a ait topraklarda ve diğer büyük toprak sahiplerinin arazilerinde çalışmaktaydı. Bazıları ise toprağın kirasını ödeyip, işleten kiracı çiftçilerdi. İş güvenlikleri bulunmayan bu tarım işçilerinin sayısı 1891’de 8,476 iken, 1929’da 31,422’ye yükselmişti. [Katsourides 2014: 54].
Birinci Dünya Savaşı sürecinde, savaşan ülkelerde tarım ürünlerine karşı talebin artması sonucu Kıbrıslı çiftçiler toprak alıp, üretimlerini arttırma yoluna girdiler. Ancak savaş sonrası çeşitli tarım ürünlerinin fiyatları hızla düştü. Bunun yanında adadaki tek banka olan Osmanlı Bankası, sadece tüccarlara kredi veriyordu. Dolayısı ile kredi ihtiyaçlarını tefecilerden karşılamak zorunda kalan ve borçlarını zamanında ödeyemeyen köylüler, iflas ettiler. Köylülerin topraklarını ele geçiren tefecilerin çoğunluğu, köylü sınıfını sömüren güçlü tüccarlara dönüştü. http://can-kibrisim.blogspot.com/2015/10/kibrista-isci-sinifinin-olusumu-ve-ilk.html [Erişim: 21.03.19)
Kıbrıslı köylü ve tarım işçileri sınıfsal temelde örgütlenme ve haklarını korumaya yöneldiler. Bu bağlamda 1920 yılının Ağustos ayında Lefkonuk köyünde gerçekleşen toplantı da kurulan 10 kişilik çiftçi komitesinde üç Kıbrıslı Türk de yer aldı. Nisan 1924’de yine Lefkonuk’ta adanın her yanından, 250 Kıbrıslı Rum ve 64 Kıbrıslı Türk temsilcinin katılımı
ile İlk Tarım Kongresi toplandı. Yürütme komitesine 12 Kıbrıslı Rum ve 6 Kıbrıslı Türk seçildi. [Katsourides 2014: 129].
Süregelen toplantılarda ekonomik ve toplumsal sorunlara çözüm üretilmesi yönünde çalışmalar yürütülmek amacıyla Çiftçiler Partisi’nin kurulması sonucuna varıldı. Ancak kişisel görüş ayrılıkları nedeniyle bu parti kurulamadı. Kıbrıslı çiftçiler tarımsal sömürü ve tefecilikle mücadele etmek üzere kooperatiflerde örgütlenmeye başladılar. 1914 ile 1925 arasında 27 kooperatif kuruldu. 1930’lara gelindiğinde ise 402 köyde kooperatifler faaliyet yürütüyordu. [Katsourides 2014: 59].
Diğer yandan borçlarını ödeyemediği için toprağı tefeciler tarafından ele geçirilen ve köylerde tutunamayan çiftçi ve tarım işçileri ise köylerden kentlere göç etmeye başladı. Bu emek göçü, kentlerde oluşmaya başlayan küçük fabrikalarda, inşaat sektöründe, ticaret ve madenlerde çalışan işçi sınıfının oluşmasında ve sınıf bilincinin gelişmesinde belirleyici oldu.
Bu dönemde Kıbrıslı Türk yada Kıbrıslı Rum olsun işçiler ayakkabı tamircileri, terziler, inşaat çalışanları, madenciler gibi meslekler temelinde işçi birlikleri şeklinde örgütlenip, birlikte mücadele yürüttüler. Sendikaların oluşmaya başlaması ile sınıf temelli ortak örgütlenme sendikal harekette de devam etti.
Ayrıca bazı Kıbrıslı Türk işçiler, sosyalist fikirlerin geliştirilmesinde ve anti-emperyalist mücadele de ön saflardaydılar. Örneğin Gilan’lı Hasan Hilmi 1933 yılında sömürge rejimine karşı “yıkıcı” eylemlerde bulunma ve “komünist propaganda” yapma suçlarından Leymosun mahkemesinde cezaya çarptırılmıştı.http://can-kibrisim.blogspot.com/2015/10/kibrista-isci-sinifinin-olusumu-ve-ilk.html [Erişim: 22.03.19]
Kıbrıs Komünist Partisi ve Kıbrıslı Türkler
1921’de oluşmaya başlayan ilk Kıbrıslı komünist gruplar, Ekim 1917 Bolşevik Devriminden ve Leymosun’a demirleyen gemiler yolu ile Yunanistan’dan gelen sol yayınlardan etkilenip, bilinçlenirler.
Ekim1922’de “Kıbrıs İşçi Partisi” adı altında örgütlenen bir grup, Aralık 1922’de iki ayda bir çıkan Pirsos (Meşale) gazetesini yayımlamaya başladılar. Parti, adını Haziran 1923’de “Kıbrıs İşçi ve Köylü Partisi” ve Kasım 1923’de de “Kıbrıs Komünist Partisi” olarak değiştirdi. Ocak 1924’de kendisini Kıbrıs Komünist Partisi (KKP)’nin yayın organı ilan eden gazete İngiliz sömürge yönetiminin baskıları sonucu yayınına son verir. Parti ileri gelenleri baskı ve tutuklamalara maruz kalır.
Komünistler, 1 Ocak 1925’den itibaren 15 günde bir çıkan Neos Anthropos(Yeni İnsan) gazetesini yayımlamaya başlar. 14 Ağustos 1926’da gizli olarak yaptıkları bir toplantı sonunda Kıbrıs Komünist Partisi’nin resmen kurulduğunu açıkladılar.
KKP, program ve yayınlarında Kıbrıslı Rum, Kıbrıslı Türk, Ermeni, bütün ada halkının ortak düşmanı olarak nitelendirdiği İngiliz emperyalizme karşı eylem ve işbirliğini güçlendirme ve etnik şovenizmi geriletme, adanın bağımsızlığını sağlama, işçilerin yaşam standartlarını yükseltme taleplerini ortaya koymaktaydı. [Thomas 1971: 17].
KKP’nin kuruluşunda herhangi bir Kıbrıslı Türk yer almamıştır. Bunun yanında KKP’nin Kıbrıslı Türkler ile ilişkileri, Kıbrıslı Türklerin de partiye katılımı oldukça sınırlı kalmıştır. Bu durumun en önemli nedenleri, sosyalist fikirlerin öğrenilmesini sağlayacak Türkçe yayınların olmaması, Türkiye Komünist Partisi’nin 1923’ten beri yasaklı olması, Kemalist ideolojinin Türkiye Sol Hareketleri üzerinde olduğu gibi Kıbrıslı Türk toplumu üzerindeki etkisi de olabilir.
Nitekim Türkiye’deki sol düşüncenin gelişimi, Jön Türk/İttihat ve Terakki/Kemalizm çizgisinin kendini inşa süreci ile iç içe geçti. Türk devletini kurtarma/kalkındırma anlayışı ve bu bağlamda milliyetçilik solun düşünce yapısı üzerinde etkili oldu. Bunun yanında, Sovyetler Birliği’nin, Kurtuluş Savaşı’nı ve Kemalist rejimi anti-emperyalist bir temelde desteklemesi, solun bağımsız bir düşünce akımı olarak ortaya çıkmasını engellemekle kalmadı, Kemalizme yedeklenmesi sonucunu doğurdu. Bu noktada, milliyetçilik Türkiye’deki sol düşüncede yapısal bir sorun olarak ortaya çıktı. Böylesi koşullarda, tek geçerli ideoloji olan Kemalizm, Kıbrıslı Türk toplumu ve ilerici kesimleri üzerinde de belirleyici oldu.[Korkmazhan 2017: 269].
Akademisyen Dr Yiannos Katsourides’in aktardığına göre, parti raporlarında Leymosun’da Kemal Ahmet isimli bir Kıbrıslı Türkün KKP Merkez Komitesi üyeliği yaptığı belirtilmektedir. KKP’nin daha sonraki çalışmalarına bazı Kıbrıslı Türklerin de katıldığı, İngiliz Sömürge Yönetimi’nin polis belgelerinde kaydedilmiştir. Katsouridis, AKEL (Emekçi Halkın İlerici Partisi) müzesinde saklanan ve polis müfettiş yardımcısının Lefkoşa polisi yerel komutanına hitaben kaleme aldığı, 10 Ağustos 1931 tarihli bir polis raporunda, Salim Aziz Bulli (müzayedeci), Ahmet Hulusi (manav) ve Mustafa Naim Hoca (terzi) adlı üç Kıbrıslı Türkün toplumları içerisinde öncü komünistler olarak adlandırıldığını aktarmaktadır. Rapor da Ahmet Hulusi’nin 200 Kıbrıslı Türkü komünist harekete yazdırdığı iddia edilmektedir.[Katsourides 2014: 184-185].
İlgili polis raporundan üç gün sonraki sayısında Türkçe gazete Söz, “Sürüden ayrılanı kurt kapar” başlıklı yayınında, Lefkoşa ve diğer merkezlerde komünist bildirilerin dağıtıldığını, bildiriler de bir kaç Kıbrıslı Türkün de imzasının bulunduğunu yazmaktadır. [Söz13 Ağustos 1931]. Bu bilgiler sınırlı da olsa bazı sol görüşlü Kıbrıslı Türklerin de KKP içerisinde siyasal çalışma yaptıklarını göstermektedir.
İngiliz Sömürge yönetimine karşı kilise önderliğinde yürütülen Enosis (Yunanistan ile birleşme) yanlısı eylemler çerçevesinde, 21 Ekim 1931’de büyük olaylar patlak verdi ve İngiliz valisinin konağı yakıldı. Tüm adaya yayılan eylemler neticesinde, bir çok tutuklama gerçekleşti. İngilizler, anayasayı ortadan kaldırarak, tüm siyasal eylemleri yasakladılar. KKP ve bir çok komünist örgüt 16 Ağustos 1933’de yasadışı ilan edildi.[Thomas 1971: 17].
Baskıcı ve yasakçı yasaların kaldırıldığı 1939 yılına kadar, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum işçiler, sendikal hareket içerisinde birlikte yer aldılar. Çalışma saatlerinin azaltıması, ücretlerin arttırılması ve çalışma yaşamının iyileştirilmesi yönünde bir çok farklı sendika da birlikte mücadele verdiler ve grevler düzenlediler. 1941’de oluşturulan Tüm Kıbrıs Sendika Komitesi (PSE) içerisinde birlikte örgütlendiler. [PEO 1991: 60].
im’de ise “Lefkoşa Türk İşçiler Birliği”ni oluşturdular. 1944 yılı sonunda milliyet esasına göre kurulmuş olan 7 örgüte üye Kıbrıslı Türk İşçilerin sayısı 436 idi. 1945 yılı içerisinde Larnaka, Leymosun, Mağusa, Lefke ve Girne’de kurulmuş 13 tane ayrı Türk İşçi Birliklerine üye olan işçilerin toplam sayısı 843’e yükselmişti. 1 Ağustos 1945’de ise Kıbrıs Türk İşçi Birlikleri Kurumu adında bir üst örgüt oluşturuldu. [An 2005: 13].
Diğer yandan, Kıbrıslı Türk solcular, Enosis politikalarına rağmen AKEL ve PEO içerisindeki çalışmalarına devam ettiler. PEO üyelerinden Ahmet Sadi Erkut’un sahibi olduğu ve Derviş Ali Kavazoğlu’nun da yazarları arasında bulunduğu ilk Kıbrıslı Türk işçi gazetesi Emekçi19 Mayıs 1948’de yayın hayatına başladı. Ancak milliyetçi Kıbrıs Türk liderliğine yönelttiği eleştiriler nedeniyle tehdit ve baskılarla karşılaştı ve kısa sürede kapandı. PEO, Kasım 1952’de Kıbrıslı Türk üyeleri için bir büro açma kararı aldı ve Mart 1954’de PEO Merkez Konseyi üyesi Ahmet Sadi Erkut’u bu büronun başına getirdi. Büro aracılığı ile Türkçe bildiriler ve aylık İşçi Bültenleri yayınlandı. AKEL’de Derviş Ali Kavazoğlu önderliğinde 1954 yılı içerisinde Türk Kolu İdaresini kurdu ve Türkçe bildiriler yayınlamaya başladı. 1954 yılı sonuna gelindiğinde, PEO’da örgütlü 1500 Kıbrıslı Türk işçi bulunmaktaydı. Bunun yanında Derviş Ali Kavazoğlu, solcu Kıbrıslı Türkler, Kamil Ahmet, Hulus Çağlar, Ahmet Yahya, Fazıl Önder ve diğer arkadaşları ile Türk Eğitim ve Spor Kulübü’nü (TEK) kurarak sosyalist faaliyetler yürüttüler. 13 Eylül 1955’de ise aynı isimler haftalık İnkılapçıgazetesini yayınlamaya başladılar. İnkılapçı, Kıbrıslı Türk liderliği ve ona bağlı yer altı örgütü Türk Muvaveme Teşkilatı (TMT)’nın tehdit ve baskıları ile yüzleşti. 14 Aralık 1955’de İngiliz Sömürge yönetiminin olağanüstü durum ilan etmesinden sonra kapatıldı. [An 2008: 40-45].
AKEL ve sendikal hareket içerisinde gelişen bu ilk kuşak Kıbrıslı Türk solcular, 1950’ler de tutuklama ve baskılar nedeniyle faaliyetlerini yurtdışında yürüten Türkiye Komünist Partisi ve partinin önde gelen ismi şair Nâzım Hikmet ile de iletişim içerisindeydi. Özellikle Derviş Ali Kavazoğlu ve Nâzım Hikmet mektuplar aracılığı ile görüş alış verişinde bulunmtaydılar. Bunun yanında Türkiye Komünist Partisi yayınladığı bildiriler ve radyo konuşmaları ile Kıbrıslı Türklerle iletişim kurmaya çalışmıştır.[Korkmazhan 2017: 24-25].