Merkez Bankası başkanı diyor ki, “kktc’nin kendi para politikası yok o yüzden krizlere cevap veremeyiz.”
Oysa ki, Euro kullanan ülkelerin de kendi para birimi yok, ancak siyasi eşitlikle çözülmüş bir ilişki biçimi içinde kurulmuş bir birliktelikten ötürü krizlere karşı cevap verebiliyorlar.
Bazen yapısal yardımlarla, bazen bölgesel farklılıklara göre oluşturulmuş desteklerle ve tümünü etkileyen durumlar da (2008 mali krizi, COVID 19 krizi) genel bir yardım paketi yaratarak sorunu aşabiliyorlar.
Aslında, merkez bankası başkanının açıklaması “kendi para politikası yok” diye söylenince, anlık bir yüzleşme olarak görülüyor.
Bunu söyleyince de sorun çözülmüş gibi oluyor.
Oysa ki, sorunun teşhisi değil çaresi ve çaresizliği meseledir.
Kıbrıs’ın kuzeyi ile Türkiye arasında “ortak para politikası” oluşturmak mümkün olmamış bunca senede. Ankara’da alınan karar, bizi gözetmemiş ama ananın sözünden çıkılmaz denmiş.
Kimse sormamış: TC ile kktc arasında neden “ortak” para politikası yok diye?
Bu soru sırf muhalif bir gürültü değildir. En zengininden en fakirine herkesi ilgilendirir.
Emekçi de ürettiği artı değeri, tüccar da yaptığı karı para birimi içinde biriktirir.
O yüzden de bu eksiklik istisnasız her ekonomik aktörü etkiler.
İş dünyasından, sanayi ve ticaret odalarının da sorması gerekiyor bu soruyu.
Parmağının arkasına saklanmadan sorması gerekiyor.
Kıbrısın kuzeyi ile Türkiye aynı para birimini kullanıyorsa neden “ortak” para politikası yoktur?
Bu politikaların belirlendiği bir üst kurul neden oluşturulmamıştır.
Ankara’nın ayrı, İstanbul’un ayrı merkez bankası yok.
Ancak Türkiye ile kuzey Kıbrıs’ın ayrı merkez bankaları var.
Bu Ankara ile İstanbul aynı ekonomi iken kuzey Kıbrıs ayrı bir ekonomi olduğu anlamına gelmektedir.
Eğer bunca yılda bu kurulmamış ve kurulamayacaksa, o zaman bir “hinlik” aramak suç mu?
Görmezden gelinen bir durumun sürdürülemez bir yapı yarattığı ve buna rağmen bunun yok sayılması makul mü?
Bu ilişki biçimi normal mi ?
Eğer bir zorlama varsa, o zaman da ilişki iki eşit arası ilişki değildir.
O zaman neden yerli ve milli aktörler bunu dile getirmiyor?
Yok efendim ayrı ekonomilerin ortak para birimini kullanması zorla dayatılmış bir durum değilse ortak bir para politikası geliştirilmemiş olması yapısal bir eksikliktir.
Ancak bu eksiklik giderilmemiştir.
Bu yapısal eksikliğin giderilmemesinin sebebi nedir?
70 milyona karşı üç beş yüz bin kişinin ortaklaşması mümkün değildir diyenler olacak savunma refleksi ile; aynısını Anastasiadis’de diyor. Anastasiadis’e cevabı yapıştırıyoruz “siyasi eşitlik var efendi diye”.
Türkiye Cumhuriyetine ise kimse çıkıp, siyasi eşitliği kimse hatırlatmıyor.
Kıbrıs’ın kuzeyindeki ahali siyasi olarak kaderine hükmetmeye muktedir bir grupsa eğer para politikasına da karar verebilmeli, Türk lirası bölgesinde var olacaksa, Ortak Para Politikasında oluşturucu bir rol oynayabilmelidir.
Çünkü, Avrupa Birliği üyesi bir federal Kıbrıs kurulsaydı eğer bu hakka sahip olacaktı. Milliyetçisi, federalisti Kıbrıslırumlara feryat figan ettiğimiz “bizim 1960 devletinden doğan haklarımız”; sadece Kıbrıs ile sınırlı değildir. Bu haklar uluslararası olarak kabul edilmiş ve Türkiye Cumhuriyetine karşı da geçerli olan haklardır.
Bu yüzden de adanın kuzeyinde hayatını sürdüren insanların yaşadığı coğrafyadaki yapının durumu her ne olursa olsun buna dair para politikasının belirlenmesinde söz hakkı olmalıdır. Elimizde araç yok deyince konu kapatılmamalıdır.
Merkez Bankası Başkanı’nın ortaya koyduğu tek cümle, tarihselliği içinde Türkiye ile ilişkilerin aksaklığını ortaya koyuyor.
Cumhurbaşkanlığı çekişmesinde herkes bir yarış içinde ya, milliyetçi gürültü çıkarmak yerine birileri çıkıp şunu anlatsın: Türkiye ile nasıl Ortak Para Politikası kurmak mümkün mü?
Kıbrıslıtürk ekonomisinin kendi ayakları üstünde durması gerektiğini düşünenler, bu dengeyi kurmadan ayaklarının üstünde nasıl duracaklarını anlatsınlar. Türkiye ile bu ilişki biçimini nasıl kuracaklarını anlatsınlar.
Avrupa Birliği içinde Euro bölgesinde belli mekanizmalar olduğunu biliyoruz. Kurulmuş. Üstelik bir ülke için de değil, 19 ülke birden bu dengeyi oluşturabilmiş. Ona göre kriz mekanizmaları düzenlenmiş.
Kıbrıslıtürkler irade gösterse o mekanizmalara da dahil olabilirler ama belli ki onu yapacak cesaret yok. Ancak, anlaşıldığı kadarı ile mevcut durumda da yapacak cesaret yok.
Bunca karmaşa, onca gürültü. Çözümler konusunda çekince yaşıyorsanız seçim kazanma uğruna kulak tırmalayan gürültünün amacı ne?