Turgay artık karşılaştırmalı tarih profesörü olmuştu. Sabah hızlıca kalkmış, eşi ve oğlu için kahvaltı hazırlamıştı.
Eşi ona ‘sonunda profesör olabildin, artık adam yerine de konulursun’ demişti. Oğlu annesine eğilerek ‘bunu da nasıl profesör yaptılarsa’ dedi.
Turgay her zamanki gibi cevap verememişti.
Dersliğe girdi. Tek öğrencisi vardı. Adı Kemal’di. Tahtaya ödevi yazdı.
“İnsanlık doğaya geç kalmış mıdır yoksa kalmamış mıdır?”
Kemal hemen hangi güne kadar teslim edileceğini sormuştu. Turgay ona, ödevlere önce kendisinin bir hafta çalışacağını, beş kıyas yapacağını söyledi.
- Misli ile kıyaslama
- Aksiyle kıyas
- Güçlü kıyas
- Baskı ile kıyas
- Sonuca bakarak kıyaslayacağım.
Sonra araştırmada geldiğim yerle alakalı sana bir soru soracağım demişti.
İki hafta sonra Turgay tahtaya Kemal’in ödevini yazdı.
“Müzik mi yoksa İnsan mı doğaya geç kalmıştır?”
İki hafta sonra Kemal ödevini teslim etti.
“İnsan doğaya geç kaldığı için tarih vardır. Müzik doğada her zaman vardı. Rüzgâr ve kuşların sesi dahil, doğadaki bütün sesler, bir hayvanın adım sesleri, bir otun hışırtısı, suyun şırıltısı, ağaçların çatırtısı, arıların vızıltısı, hatta toprağın hırıltısı dahil hepsi doğada insandan önce de vardı. O yüzden insan doğaya geç kalmış, geç kaldığı için de tarih vardır.” Kaynak: Beyin Ekran – Ulus Baker
Kemal, neden böyle bir ödev sistemi olduğunu sordu? Turgay, ‘üç çeşit üniversite vardır. Birincisi herkes gibi olanlar. İkincisi kronolojik olarak bütün araştırmaları dizenler. Üçüncüsü bir artı getirenler’ demişti.
Kemal, mezun olacağı için çok mutluydu. Turgay ‘biz diploma vermiyoruz ki’ demişti.