Agencia Tegantai için söyleşiyi yapan Manuel Bayón
İngilizce’ye çeviren: Brian Gruters
Türkçe’ye çeviren: S. Erdem Türközü
13 Temmuz 2016
İlksel sermaye birikimi ve kadınlara karşı şiddet konusunda, Quito’da verdiği bir mola sırasında Silvia Federici’yle bir söyleşi.
“Bir topluluğu kadınlarını yıldırarak yerle bir edersiniz.”
Agencia Tegantai: Caliban ve Cadı’da [Caliban and the Witch, Caliban ve Cadı: Kadınlar, Beden ve İlksel Birikim, Türkçe çevirisi: Öznur Karakaş, Otonom Yayıncılık, 2012] kadınlara karşı şiddet ve kapitalizmin kökeni arasındaki bağlantıyı betimlediniz. Günümüzde, kürtajın suç haline getirilmesiyle eşzamanlı olarak petrol ve madencilik sanayilerinin genişlediği Ekvator’da bu bağlantıyı nasıl görmeliyiz?
Silvia Federici: Devletin bugün, sadece Ekvador’da değil uluslararası düzeyde yapmaya çalıştığı şey ile, yani kaynak sömürüsüne dayalı [ekstraktivist, extractivist] siyasalara yönelmek ve kadın bedenleri üzerindeki denetimini ve ihtiyatlılığını genişletmek arasında doğrudan bir ilişki ve bunun bir sonucu olarak kadın bedenine yönelik şiddette bir artış var. Bu kadınkırımına benzemeye başlayan bir artış çünkü niceliksel ve niteliksel olarak bir emsali yok. Dövülen ve öldürülen kadınların sayısı ve şiddetin dehşet verici niteliği, bunun zamanımızda yeni bir şey olduğunu gösteriyor. Ortak unsurun, bugün hükümetlerin, yeni ilksel birikim dalgasında, tüm doğal kaynaklar ve kırsal ve kentsel tüm topraklar, ve aynı zamanda kadınların bedenleri üzerindeki denetimini genişletme girişimleri olduğuna inanıyorum. Kapitalizm, kapitalizmi temsil eden hükümetler ve kapitalist yatırımcıların amaçları, kadın bedenlerini denetim altına almaya girişti çünkü kadın bedenlerini doğal bir kaynak, işgücü üretimi için bir araç ve denetlenmesi gereken bir şey olarak görüyorlar.
AT: Kadınlara yönelik şiddetin zembereğinden boşalması ile eşzamanlı olarak kapitalist emek için yeni bedenlerin üretimi üzerindeki bu denetimi nasıl sağlıyorlar?
SF: Bugün, uluslararası düzeyde, kadın bedenleri ve üreme üzerindeki denetim kendisini tek bir biçimde göstermiyor. Bazı yerlerde kadınlar kısırlaştırılıyor. 1990’larda Dünya Bankası’nın nüfus denetimi adı verilen uluslararası düzeyde bir siyasası benimsendi çünkü DB, kadınları çok fazla çocuk doğurmakla suçluyordu. Kadınlar topluluklarında yoksulluğa neden olmakla suçlanıyordu. Ve bu nedenle kısırlaştırma siyasasını benimsediler. Dünyanın diğer bölgelerinde ise kadınların üremesi gerekiyordu. Ortak tema, devletin doğal kaynakları ve toprakları denetlemek istediği gibi kadınların bedenlerini de denetlemek istemesidir. Toprakla ilgili olarak bugün uygulanan türden ve en az madencilik ya da petrol kadar yıkıcı olan bir sömürücü/ekstraktivist siyasa, gerçekten kadınların denetimini ve onlara doğrudan saldırmayı gerektiriyor. Kadına şiddet yoluyla topluluğun direnişini yok etmeyi amaçlıyorlar.
AT: Öyleyse, sömürücü/ekstraktivist sermaye için, kadınlara yönelik şiddet, toprak denetiminin belli başlı stratejileri arasında mı?
SF: Petrol, elmas ya da koltan [cep telefonu ve bilgisayar çiplerinde kullanılan, niobit ve tantalit içeren siyah renkli değerli bir maden –çn.] çıkarmak için bir halkın tümünü atalarının topraklarından çıkarmaya çalışıyorlar ve bunu yaparken öncelikle kadınları yıldırmayı önlerine koyuyorlar. Bugün dünyanın pek çok yerinde olan budur: Kendinde ve kendi başına bir amaç gibi görünen bu haksız terör öylesine orantısızdır ki… Kadınlar genellikle silahsız oldukları için hiçbir topluluk için tehdit oluşturmazlar ama yine de öldürülürler, işkence görürler… Bu dehşet vericidir. Rita Segarro bundan pek çok kez söz etti ve çok ilginç şeyler söyledi ve günümüzde kadına yönelik şiddetin sadece aile içi şiddet olmadığını, daha ziyade kamusal şiddet, en derin kökleriyle bu sömürücü/ekstraktivist siyasayla, genel nüfusun yerinden edilmesi hedefiyle bağlantılı olan paramiliter güçlerden gelen şiddet olduğunu vurguladı. Çünkü bir topluluğu, öncelikle kadınlarını yıldırarak yok edersiniz.
AT: Bu yağmaya karşı, toplulukların yıkımına karşı kadınların rolü nedir?
SF: Bu, kadınlara yönelik şiddetin başka bir nedeni: Kadınlar ortak alanların savunmasında ön saflardadır. Kadınlar sadece şiddet mağduru değildir, aynı zamanda toprağın, ormanın ve atalarının bilgisinin savunulmasında ön saflarda yer aldıkları için özellikle şiddet mağdurudur. Bunu vurgulamak gerçekten önemli. Ayrıca kadınlar, doğal kaynakların ticari olmayan kullanımını erkeklerden daha fazla savundukları için hedeftirler. Örneğin direniş örgütlerini savunurlar, direnişin ön safındadırlar. Ve Afrika’nın çoğunda, geçimlik tarım kadınlar tarafından yapılmaktadır. Bu, Dünya Bankası’nın geçimlik tarıma karşı ilan ettiği gerçek bir savaştır. Kadınları çok fazla çocuk yapmakla ve topluluklarını aşırı üreyerek yoksullaştırmakla suçlayan Dünya Bankası, kadınları bu ilkel tarım ve üretim yöntemine bağlı olmakla da suçluyor. Dünya Bankası’na göre, toplumsal refahı yalnızca para ve kapitalist işletmeler yaratır ve bu nedenle kadınları geçimlik tarıma takılıp kalmakla suçlayan DB’ye göre, bu da topluluklarındaki yoksulluğun nedenidir. Yoksulluğu azaltmadığı gibi aksine arttırdığı için tam bir felaket olan mikrofinans gibi programları bu nedenle ileri sürdü ve bu da topyekûn borçlu bir kadın nüfusu yarattı.
AT: Caliban ve Cadı‘nın temel tezlerinden biri, kapitalizmi başlatan karşı-devrimin etkili olabilmesi için patriyarkaya gereksindiğidir. Bu, sermayeyi ortadan kaldırmak için eşitsizliği ortadan kaldırmamız gerektiği anlamına mı geliyor?
SF: Karşı karşıya olduğumuz bu meydan okuma, en önemli sorun. Kapitalizmin gücünün yalnızca nükleer bombalarda, cezaevleriyle ve işkencede değil, daha da önemlisi, kapitalizmin tarihsel olarak küresel proletarya içinde yarattığı bölünmelerde olduğunu her zaman söyledim. İş hiyerarşilerindeki bölünmeler, gücün bankalara ve maaşlı işçilere devredilmesine, kadınları, beyaz olmayan insanları denetleme gücüne izin veren farklı deneyimlerin, farklı gerçekliklerin ortaya çıkmasına yol açar…
AT: Mücadelede birliğimizi güçlendirmek için bu bölünmelerle nasıl yüzleşebiliriz?
SF: Onlarla çeşitli şekillerde yüzleşebiliriz. Feminist hareketle ilgili deneyimlerimden öğrendiğim şeylerden biri, en az güce sahip olanların kendilerini özerk bir şekilde örgütleyebilmeleri gerektiğidir. Feminist hareket, Amerika Birleşik Devletleri’nde, savaş karşıtı hareket, öğrenci hareketi, sivil haklar için örgütlenme gibi çeşitli karma hareketlerde aktifleşen kadınlar arasında; kendi özel durumlarını, özgül sömürülerini her zaman konuşamadıklarını, analiz edemediklerini fark eden kadınlar arasında doğdu. Çünkü bu karma örgütlenmelerde kadın sömürüsü dert edilmemiştir. Kadınlar bu erkek egemen örgütlerden ayrılıp kendi aralarında birleşmeye başladıklarında bir yaratıcılık patlaması oldu çünkü deneyimlerini paylaşmaya başladıklarında sorunun bireysel eksikliklerden kaynaklanmadığını ve ortak bir sorunla karşı karşıya olduklarını anladılar. Bu onlara mücadele hakkında düşünme kabiliyeti verdi. Bu bir yandan da şunun için önemliydi: Deneyimlerini paylaşmak ve kendi ezilmişliklerini analiz etmek, o zamana kadar karanlıkta kalan bütün bir tarihi ve bir sömürü alanını keşfetmelerini sağladı. Kadınlar sadece karma örgütlerde kalsaydı, kapitalist sömürünün bütün bir alanı, kadın ezilmişliği, görmezden gelinmeye devam edecekti. Kapitalizm bu sömürü biçimiyle devam edebilirdi. Aynı şey Amerika Birleşik Devletleri’ndeki sivil haklar mücadelesinde de oldu. Siyah Güç hareketi, siyahiler özerk bir şekilde örgütlenmeye başladığı zaman ortaya çıktı. Bu, ortak mücadeleler yaşayamayacağınız ya da birleşmenin bir amaç olmaması gerektiği anlamına gelmez. Ancak kendimizi, en fazla güce sahip olanların çıkarlarının tasdiki olan, yani aslında var olmayan bir birlik etrafında örgütleyemeyiz.
AT: Kapitalizme karşı birliği yeniden kurabilecek şekilde bu hiyerarşilerin üstesinden gelmede erkeklerin rolü nedir?
SF: Feminist hareketin zorluklarının erkekleri de ilgilendirmesi gerektiği açıktır. Kadınkırım sadece kadınların sorunu değildir. Kadınlar doğrudan ıstırap çekiyor ama aynı zamanda erkekler için de bir sorun. Bugün erkeklerin kendilerini örgütlemeleri, diğer erkekleri eğitmeleri ve kendilerini harekete geçirmeleri çok önemlidir. Kadınkırımına karşı neden erkeklerin bir yürüyüşü yok? Kadınkırımına ya da kadın sömürüsünün diğer biçimlerine karşı yürümesi gereken hep kadınlar mı? Erkekler neden kürtajı desteklemek için ya da kendi bedenlerini denetim altında tutan kadınları desteklemek için yürümüyor? Erkeklerin patriyarkanın bu örneklerine karşı seferber olması son derece önemli olacaktır. Biz kadınlar, uzun zamandır erkeklerin seferber olmasını bekliyoruz çünkü bu sorun kadınların tek başına yüzleşmesi gereken bir sorun değil. Bu tür bir sömürü aracılığıyla kapitalizm, köklerini yalnızca kadınların bedenlerine değil, genel olarak proletaryanın bedenine yaydı.
Kaynak metin: https://avispa.org/sylvia-federici-primitive-accumulation-of-capital-and-violence-against-women/