İklim kampanyacıları biyoenerji ve plastik yatırımlarının “düşük karbonlu” olarak etiketlenmesine karşı, Avrupa Birliği nezdinde yasal itiraz sürecini başlattı.
Sorun, Avrupa Birliği’nin iklim hedeflerine ulaşabilmesi için finansmanı doğru yatırımlara yönlendirebilmesi amacıyla tasarlanan “iklim dostu” yatırımların taksonomisinde düğümleniyor. Taksonomi, yatırımları düşük karbonlu ve iklim dostu olmasına göre sınıflandırma kriterleri içeriyor ve AB yatırımcılarının bu tür projelere daha fazla sermaye ayrılmasını hedefliyor.
Reuters‘in aktardığına göre, çevre hukuku alanında çalışan ClientEarth dün resmi olarak Avrupa Komisyonu‘ndan biyoenerji yatırımlarını “sürdürülebilir” olarak sınıflandırmaya izin veren kurallarını gözden geçirmesini istedi. Çevre örgütü, birliğin AB taksonomisini destekleyen yasayı ihlal ettiğini kaydetti. Ek olarak birkaç sivil toplum örgütü da Komisyon’dan biyoenerji kurallarını gözden geçirmesini istedi.
AB enerjisinin yaklaşık yüzde 10’u biyoenerjiden üretiliyor
ClientEarth, AB’nin mevcut biyokütle politikasının, biyokütle enerjisinin iklim etkisine ilişkin son bilimsel tartışmaları yansıtmadığını söylüyor. Örgüt kimyasalların fosil yakıtlardan üretildiği ve çoğunlukla çevreyi kirleten tek kullanımlık plastikler yapmak için kullanıldığı gerekçesiyle, AB’nin biyo-bazlı plastikler ve belirli kimyasallar için koymuş olduğu “yeşil” etiketine de itiraz ediyor.
CO2 emisyonlarına ve ormansızlaşmaya yol açtığı gerekçesiyle bilim insanları, uzmanlar ve aktivistlerce çok eleştirilen; odun veya ekin artıkları ile hayvan atıkları gibi biyokütlelerin yakılmasından elde edilen biyoenerjiye ilişkin yatırım kuralları ocak ayında yürürlüğe girmişti. Özellikle bitkiler ve ağaçların enerji elde etmek için yakılması durumunda, AB’nin eski ormanları ve habitatları korumak için sürdürülebilirlik kriterlerine uyması gerekiyor.
AB enerjisinin yaklaşık %10’u biyoenerjiden üretiliyor.
AB Komisyonu, geçen gün açıklanan ve gaz ile nükleer yatırımları “düşük karbonlu” olarak etiketleyecek yeni taksonomi kuralları seti konusunda, bu kurallar henüz yürürlüğe girmemiş olsa da bazı AB ülkelerinin yasal işlem tehditleriyle de karşı karşıya.
Partnership for Policy Integrity ve Lifescape Project adlı iklim grupları da kararın açıklanmasının hemen ardından Komisyon’dan biyoenerji kurallarını gözden geçirmesini istedi.
Komisyonun taleplere yanıt vermesi için 16 haftası var, ardından kampanyacılar itirazlarını Avrupa Adalet Divanı‘na taşıyabilecek. Avrupa Komisyonu ise konuyla ilgili açıklama yapmayı reddetti.
Başvuruyu yapan ClientEarth avukatı Filippo Mattioli, “Komisyon, iklime ve biyoçeşitliliğe vereceği zararla ilgili açık bilimsel uyarıları göz ardı ederek, şu anda sahte bir sürdürülebilirlik etiketi altında biyokütleye yatırımı teşvik ediyor” diyor.
İtiraz eden diğer örgütlerin inceleme talebi de “bilimsel kanıt” argümanına dayanıyor. Çevre örgütleri, Paris İklim Anlaşması‘nda kabul edildiği üzere, orman yönetimi de dahil olmak üzere yeni kuralların, küresel ısınmayı dizginlemek için gereken emisyon azaltımlarına katkıda bulunmayacağı görüşünde.
İklim örgütlerinin itirazı, halkın çevre hukukuna uymayan politikaları veya kararları gözden geçirmesini ve bunlara itiraz etmesini sağlayan uluslararası bir anlaşma olan Aarhus Sözleşmesi kapsamında şekillendirildi.
Ne olmuştu?
Avrupa Birliği’nin iklim hedeflerine ulaşabilmek için finansmanı doğru yatırımlara yönlendirebilmesi amacıyla yeşil ürünler taksonomisi tasarlanmış, rehberin güvenilirliğini sağlamak adına, 2018’de bir teknik uzman grubu oluşturulmuştu. İki sene sonra yayımlanan tüzüğündeyse, Taksonomi’ye dahil edilecek tüm faaliyetlerin sürdürülebilirliğinin bilimsel kanıtlara dayanması şartı getirilmişti.
Ocak sonunda Avrupa Komisyonu’nun doğalgazı ve nükleeri ‘yeşil enerji’ olarak sınıflandırma önerisi, Avrupa Birliği’nde büyük tartışma yarattı ve üye ülkeler arasında ihtilafa yol açtı. Konuya ilişkin olarak Yeşil Gazete’ye konuşan Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye’nin İklim ve Enerji Programı Kıdemli Uzmanı Tanyeli Sabuncu, 2021’in son günlerinde başlayan nükleeri ve doğalgazı ‘yeşil’ ilan etme hazırlıklarının, Komisyon’un lobi baskıları sonucunda bu yaklaşımdan saptığını gösterdiğini belirtmişti.
ClientEarth (CE) daha önce de Birleşik Krallık hükümetine, emisyonlarda vaat edilen kesintileri sağlamak için gereken politikaları yasalaştırmadığı için dava açmıştı. Örgüt, son yıllarda yetersiz hava kirliliği politikaları nedeniyle hükümete üç kez dava açmış ve kazanmıştı.