Gündelik hayatın dili huzursuzluk dışında başka bir şey ifade edemiyor. Ortaya atılan tedbir nitelikli maddelerin hayata ne kadar dokunacağıyla ilgili ciddi bir şüphe var.
Bugün pek çok marketin fiyat değişikliğine gittiğini ancak güncel kur yerine son 10 günün en yüksek kur oranını kullanarak yeni fiyatlandırmalar yaptıklarını biliyoruz. Bir yandan krizi fırsata çevirmeye çalışan kan emici bir sermaye diğer yanda ise denetim ve yaptırım gücü olmayan hükümet. İnsanlar bu kesmekeşin içerisinde çaresizlik ve hınç duyguları kabararak ihtiyaçlarını kısmaya, olabildiğince lüks tüketim yapmamaya gayret etmeye başladı bile. Ekonomik kriz karşısında sadece yoksullaşmıyor, aynı zamanda yalnızlaşıyoruz da.
Bugün Maliye Bakanlığı’na pek çok insanın gidip dün Erhürman tarafından açıklanan önlemlerden biri olan stopaj vergisinin %10’dan %1’e düşürülmesi yönünde işlem yapmak istedik. Fakat söz konusu uygulama henüz diğer önlemler gibi uygulamaya geçmiş, hayat bulmuş bir uygulama olmadığından insanlar öfkeli bir şekide geri dönmek zorunda kaldı. Kriz zamanları sadece önlemlerin alındığı ve uygulandığı zamanlar değildir, aynı zamanda iletişim teknikleri ile krizin yönetilmeye çalışıldığı zamanlardır da. Tabii eğer yönetilebilirse. Bu anlamda hükümet her ne kadar bir şeyler yapmaya çalışıyorsa da krizi yönetmek ve iletişim tekniklerini kullanmak anlamında sınıfta kalmıştır. Sürecin şeffaf işlemediği ise tartışılmazdır.
Tedbir planındaki bir diğer tartışmalı konu ise kur sabitlemesinin nasıl olacağıdır. Denetlenip denetlenemeyeceği, denetlenebilse bile iki kişi arasında yapılan bir sözleşmeye devletin nasıl belirleyici olacağıdır.
Öte yandan bu uygulamaların sadece bir defaya mahsus 6 aylık bir süreyi kapsayacak olması ise ayrı bir sorundur. Hangi öngörüye dayanılarak 6 aylığına tek seferlik bir süre belirlenmiştir?
Temizlik malzemeleri, beyaz eşya fiyatları bir günde değişti. Hükümet market reyonlarına yansıtılıdğı taktirde KDV oranının düşürüleceğini açıkladı. Fakat bunun kararı alınmış değil. Ortada sadece bir niyet beyanı vardır. Kaldı ki marketler son 3 gündür fiyatlarını yükseltmekte, en temel gıda tüketim maddeleri bile pahalılaşmaktadır. Anlaşılan marketler de uygulama hayata geçene kadar halkı nasıl yolarım modundadır. Diğer yandan ise denetime dair hükümetin nasıl bir performans sergileyeceği ise bu meselede de muallaktır. Marketlerin fiyatları tek tek nasıl denetlenecek?
Diğer yandan kredi kartlarına dair yapılacak olan vergi iadesinin yeni bir uygulama olmadığını, dünyada da hali hazırda kayıt dışılığı önlemek için uygulanan teşvik eylemlerinden biridir. Fakat burada yine eksik olan şey söz konusu vergi iadesinin hem nasıl olacağı hem de bir kişinin özel harcamalarının nasıl denetlenip kontrol edilip hesaplanacağıdır.
Krizin gittikçe daha da artan bir şekilde hissedilmeye devam ettiği bu dönemde ne yazık ki hükümetin kararları henüz bir niyet beyanından öteye geçmemiştir. Nasıl uygulanıp denetleneceği ise belirsizdir.
Öte yandan 2 ayda bir eşel mobil uygulamasının yapılması, asgari ücretliye de aynı şekilde 2 ayda bir artış yapılmasI yönünde herhangi bir niyet beyanında dahi bulunmadıkları ortadadır. Hükümetin piyasaya dair attığı adımlar, sermaye sahipleri için bir fırsat doğururken, yurttaşlar yine alım gücündeki erimeden dolayı mağdur olmaktadır.
Ayrıca kriz gibi durumlarında üretim-tüketin ilişkilerine de müdahale edip, gerekirse piyasa fiyatının altında satılacan ürünleri bünyesinde barındıracak bir kooperatifler ağına da ihtiyaç olduğu gittikçe ortaya çıkmaktadır. İnsanların alım gücü korunmaya çalışılırken aynı zamanda piyasa ilişkilerini de dönüştürebilecek kar amacı gütmeyen dayanışma kooperatifler ağı gibi mekanizmaların da kurulması yönünde adım atılması gerekmektedir. Şu anda kazanan kesimler tedarikçiler ve büyük market-işletme sahipleriyken kaybeden kesimler yurttaşlardır. Dolayısıyla sermaye odaklı değil, yurttaş odaklı bir siyaset ve alternatiflerin hayata geçmesi gerekmektedir.
Gazzeddakıbrıs