15 Temmuz 1974
Saat 11:00 -12:00 arası gibi birşeydi.
Arabahmet bölgesinde bulunan, bu meydanda , mahalleli toplanmış, karşı tarafta bulunan Ledra Palace otele bakıyordu.
Baktıkları istikamette yoğun bir duman yükselmekteydi.
Silah sesleri ve patlama sesleri duyuluyordu.
Gözlerde korku, kalplerde endişe hakimdi.
Yaşlı bir teyze;
“nedir ama bu silah sesleri” diye arka sokaktan koşarak geliyordu.
Meydanda toplanmış mahalleliden biri;
“harp çıktı” dedi.
Bir başkası
” yok yahu ne harbı, tatbikattır” dedi.
Harptır-tatbikattır,
harptır- tatbikattır diye fikir ileri sürmeler birden ip gibi kesildi.
Çünkü gerilerden gelen biri
bağırdı;
” Beee Rumlar birbirini yermiş oyandaa, Popaz ölmüüüş!”
Bir gocagarı ellerini başının arasına alarak
” nee popaz öldüü?” dedi.
Belli belirsiz ve anlamsız sesler yükseldi birden.
Ben , bir köşede büzüşmüş neler olduğunu anlamaya çalışıyordum.
Az önce , mahalledeki arkadaşlar ile Çetinkaya sahasındaydık.
Top oynuyorduk.
Silah sesleri başlayınca,
Yigitler Burcu tarafından koşarak yukarı çıkmıştık.
Yukarı çıkarken ihtiyarın biri bize bağırarak;
“beee çocuklaar çapık yukarı çıkın harp çıktıı” demişti.
Nerdeydi bu harp ve niye çıkmıştı ortaya birdenbire diye düşünmüştüm o an.
Yukarı çıkınca, biz de arkadaşlarla, meydandaki kalabalığa yaklaştık.
Hissettiğim tek şey, büyük bir korkuydu.
Öyle bir korku ki,
meydanı sarmış,
göğe yükselmiş,
tüm adanın üzerine çöreklenmekteydi.
Ve inanın o korkuyu iliklerimize kadar hissediyorduk.
Sanki dehşetli bir lanet, topraktan baltasını çıkarmış, mesaiye başlamıştı.
Biz o meydanda, bilinmezliğin ve korkunun pençesinde kıvranırken, öte tarafta, masum ve yurtsever pek çok Kıbrıslırum, tek tek faşizmin korkunç çarkları arasında öldürülüyordu..Ama nerden bilecektik ki…
Kan ve gözyaşı tüm adanın şehirlerine,köylerine, yollarına , sokaklarına ve meydanlarına hakim olmaya başlamıştı.
Meydanlar, faşizme teslimdi artık.
Emperyalistlerin arzuladıkları ortam oluşmuş,
Kıbrısın kaderi şekillenmeye başlamış,
bölünmeye, işgale ve göçlere yeşil ışık yakılmıştı.
…
Aradan yıllar geçti.
Ama geçmiş , geçmişte kalamıyor ne yazık ki.
O lanet hala taptaze aslında ve saklanmış vaziyette adanın üzerinde dolanıyor.
Fırsat kolluyor…
Ve bizler,
Kıbrıslıtürkler ve Kıbrıslırumlar, Kıbrıs’ta dostluğu, barışı ve yeniden birleşmeyi arzulayan tüm yurtseverler, bu meydanlarda bir araya gelmez ve hep birlikte mücadele etmezsek, üzerimize çöken bu lanetten hiçbirzaman kurtulamayacağız…