Bugün, Cumhuriyet Gazetesi sahibi ve yazarları, Avukat Ayhan Hikmet ve Ahmet Muzaffer Gürkan’ın Türk Mukavemet Teşkilatı-TMT tarafından katledilişlerinin 62. yıldönümü. Lefkoşa’da, 1962 yılının 23 Nisan gecesi öldürülen Avukat Ayhan Hikmet ve Ahmet Muzaffer Gürkan, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yaşamasını destekleyen iki Kıbrıslıtürktü. Hikmet ve Gürkan, 24 ve 25 Mart 1962 tarihlerinde Lefkoşa’daki Bayraktar ve Ömeriye camilerine konan bombaların faillerini açıklayacaklarını gazetelerinde duyurdukları gün öldürüldü. Katledilişlerinin üzerinden 62 yıl geçmesine rağmen, cinayetlerin “meşhur” failleri “henüz bulunmadı”.
Avukatları ölüme götüren manşet neydi?
Bombalamadan bir ay sonra, 23 Nisan 1962 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde camiye bombaları yerleştirenlerin Kıbrıslıtürk fanatikler olduğuna dair manşetten bir haber yayımlandı. Haftalık Cumhuriyet Gazetesi’ndeki manşetten yayınlanan haberde, camilerin bombalanması olayının sorumlusu olarak TMT işaret ediliyordu. Söz konusu gazeteyi çıkaranlardan iki avukat Ahmet Muzaffer Gürkan ile Ayhan Mustafa Hikmet, bombaları yerleştirenleri bildiklerini, olay hakkında bilgi sahibi olanların ortaya çıkarak itirafta bulunmalarını isteyen bir haber yaptı. Cumhuriyet Gazetesi ayrıca bomba olayının iç yüzünü ve gerçek sorumlularını da yakında açıklayacağını duyurmuştu. Ahmet Muzaffer Gürkan ile Ayhan Mustafa Hikmet’i ölüme götüren olay, 24 ve 25 Mart 1962 tarihlerinde Lefkoşa’nın Bayraktar ve Ömeriye camilerine konan bombaların faillerini açıklayacaklarını, gazetelerindeki manşet haberle duyurdukları gün oldu. Gazetenin öldürülen başyazarı Gürkan, siyasi tavırlarını şöyle özetlemişti: “Biz cemaatler arasında çarpışmalar çıkmasını, hele cemaatimiz arasında adam dövülüp, adam öldürülmesini asla tasvip etmedik ve etmeyeceğiz.” Kıbrıs Halk Partisi Genel Sekreteri Ayhan M. Hikmet de, son yazısında kendilerine yönelik planlar yapan çete için şunları yazmıştı: “Bizde bir zümre vardır. Geçmiş devri, baskıcı ve tedhişçi yollarla muhafaza edebileceklerine inanmıştır, (…) memleket ve toplum işlerini yüzüstü bırakmışlar ve gerçek aydınları lekeleme kampanyası açmışlardır.”
“Bomba hadiselerinin sorumlusu alçak…”
Gürkan ve Hikmet’in yazarlığını yaptıkları Cumhuriyet gazetesi, Bayraktar ve Ömerge camilerinin bombalanmasıyla ilgili olarak 23 Nisan 1962’de çarpıcı bir manşet attı. Manşette, “Evet, tekrar ediyoruz: Bomba hadiselerinin sorumlusu alçak, adi ve satılmış herifin kim olduğunu aklıselim sahibi herkes tahmin etmiştir. Bu alçağın, bu satılmışın yüzündeki maskenin indirileceği gün yakındır” ifadeleriyle saldırıyı planlayanları yakında ifşa edeceğini imâ etti.

Hunharca cinayet Gazetenin iki yazarı da işte o gün öldürüldü. 20.30 sularında ilk cinayet gerçekleşti. Ahmet Muzaffer Gürkan, Küçük Kaymaklı’daki evine girmek üzereyken, park hâlindeki otomobilinde iki tetikçinin kurşunlarıyla can verdi. Gürkan’ın ölümü, ancak sabaha karşı 4.00 sularında fark edilebildi. İkinci cinayet ise o gece yarısından sonra, 1.45 sularında gerçekleşti. Ayhan Hikmet, Lefkoşa’daki evinde uyuduğu sırada iki tetikçi yatak odasına girdi. Dışarıda bekleyen dört kişi evin telefonun kablolarını keserken iki tetikçi yataktaki Hikmet’i kurşunladı. Hikmet, eşinin kollarında son nefesini verdiğinde 33 yaşındaydı.

“Kıbrıs’ta camii yaktık biz”
Eski Özel Harp Dairesi görevlisi, emekli orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu da 2010 yılında Habertürk gazetesine verdiği bir söyleşide şu ifadeleri kullanacaktı: Eğer bir yerde halkın galeyana gelmesini bir mukavemet hareketini göstermesini arzu ederseniz sizin saygın değerlerinize düşmanın, karşı tarafın bir şey yaptığını, küçültücü hareket yaptığını gösterirseniz, halkı galeyana getirirsiniz. Özel Harp’te bir kural vardır; halkın mukavemetini artırmak için düşman yapmış gibi bazı değerlere sabotaj yapılır. Bir cami yakılır. Kıbrıs’ta cami yaktık biz. Cami yakılır mesela. Eski TMT ileri gelenlerinden, Kıbrıs’ta yayın yapan milliyetçi Volkan gazetesinin genel yayın yönetmeni Hasan Keskin “Paşam öyle diyorsa öyledir” sözleriyle Yirmibeşoğlu’na destek verdi. Ancak bir dönem Kıbrıs Türk Alayı’nda da görev yapan Yirmibeşoğlu, daha sonra bu sözlerin yanlış anlaşıldığını, kast ettiğinin Rumlar’ın cami yakması olduğunu iddia etti.
TMT: “Böyle devam ederlerse öldürülecekleri şüphesizdir”
Gürkan’ın ölümüne giden yolda ilk saldırı 10 Ocak 1959’da gerçekleşti. Gürkan, kendisi gibi Kıbrıs’ın birliğini savunan doktor Mahir Adataş ile birlikte bir grup TMT’li tarafından öldüresiye dövüldü. TMT’nin önde gelen isimlerinden Rauf Denktaş, Halkın Sesi gazetesinde yazdığı bir yazıyla saldırıyı kınadı. TMT ise yayımladığı bir bildiriyle saldırıyı üstlendi. Bu bildiride şu ifadeler yer alıyordu: Diş Doktoru Mahir Adataş ve Avukat Ahmet Muzaffer Gürkan, şu veya bu şahıs, yahut müesseseye muhalefet ettikleri için değil, cemaatımızın milli birliğini bozucu hareketleri sebebiyle cezalandırılmışlardır. Böyle devam ederlerse öldürülecekleri şüphesizdir. Tekrar ediyoruz: Davamızın münakaşası zamanı çoktan geçmiştir. Şimdi, kazanılması için gayret harcama ve gerekirse kan dökme devresi içindeyiz. Tenkit, yalnız bu esas içinde olur. Tenkit, kahve köşesinde, kumar masasında ve berber dükkanında olmaz.