Bu makale ilk kez 26 Kasım 2020 tarihinde Haravgi Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Yazar: Eleni Konstandinu – Kıbrıs Radyo Yayın Kurumu – Hazırlayan: Vula Harana
Bir çocuk güldüğünde hayat bir şarkıya dönüşür, derler. Hâlbuki zaman geçtikçe, yaşadığımız dönemin acımasızlığı içinde çocukların kahkahaları gitgide kaybolmakta. Onlarca yıl içinde bu konuda atılmış tüm adımlar, dünyanın her yerindeki çocukların sahip olması gereken haklar karşısında çok küçük ve önemsiz görünüyor. Aynı şey küçük Kıbrıs’ımız için de geçerli.
Ne yazık ki çocuklar savaşların ve ekonomik krizin ilk kurbanları. Ebeveynleri ile birlikte daha iyi bir gelecek bulmak için çürük teknelerde hayatını kaybeden göçmen çocuklar…
Rekor sayıda insan güvenlik ve koruma arayışıyla yer değiştiriyor. Eşitsizlik büyüyor. Her sosyoekonomik sınıfın sağlık göstergeleri bile farklı.
Mülteci konumundaki en savunmasız sosyal gruplardan biri olan çocuklar, uluslararası toplumun korumasına daha da büyük ihtiyaç duyuyor. Mülteci çocuklar, istismar ve sömürünün en kötü biçimleriyle karşı karşıya.
Buna paralel olarak, çalışan ve dilencilik yapan çocukların sayısı sürekli artarken, pek çoğu sonunda sokakta yaşamak zorunda kalıyor..
Aynı anda dünyada ve özellikle istikrarsızlığın giderek daha fazla insanı vatanını terk etmeye yönelttiği bölgemizde barışa her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.
Ülkemiz bu bağlamda bir istisna oluşturmuyor. Aileleriyle ve hatta pek çok defa refakatsiz çocuklar güvenli yarınlar ve savaşın felaket kargaşasından uzak sığınacakları bir yer arayışında ülkemize de geliyor.
Koronavirüs salgınıyla birlikte çocuk haklarıyla ilgili eksiklikler daha da arttı. Eğitime, yaşam boyu öğrenmeye ve hatta uzaktan eğitime erişim. Sağlık hizmetlerine erişim. Sosyal aktivitelere erişim. Günümüz çocukları öyle çok şeyden yoksun ki, bu durumun etkileri ve sonuçları felaket olacak gibi görünüyor. Zira ne oyun oynamanın ne de sosyalleşmenin ne olduğunu öğrenemeyecek olan farklı bir nesil yetişiyor. Okşanmanın ne olduğunu, kucağın ne olduğunu bilmeyen çocuklar.
Bir süre önce anne babalar çocuklarını sokağa çıkıp oyun oynamaları için teşvik ediyordu, günümüzdeyse eve girmeleri için onlara sesleniyor. Geçenlerde bir arkadaşım “Kendimi bir robot yetiştiriyormuşum gibi hissediyorum” dedi. İşte bugünün gerçeği bu cümlede gizli.
Kaldı ki Kıbrıs’taki çocuklar daha farklı zorluklarla karşı karşıya. Yurt içinde yaşanan hiçbir şey çocuk ruhunu etkilemeden geçmiyor. Zira bu çocuklar, tıpkı yetişkinler gibi, özgürce tüm ülkesini tanıyamıyor. Ülkemizin her iki toplumunda da alınan koronavirüs önlemleri nedeniyle Kıbrıslı çocukların yaşadığı bölünme daha da şiddetli ve sarsıcı bir hal alıyor.
Küçük Tahsin örneğin, dün Lefkoşa’nın öteki yarısındaki arkadaşı Andreas’ı görmek istediyse de bu muradına ermesi mümkün olmadı. Peki pandemi dindikten sonra bile iki dostun bir araya gelmesi mümkün olabilecek mi? İki kafadarın kahkahaları birbirine karışabilecek mi? Kim bilir!