İşte size güzel bir soru.
Her 27 Ocak’ta bu tartışmalı (…) tarihi figüre saygılarını sunmayı ihmal etmeyenleri övmek yerine, belki de Grivasçılığın sürdürülmesine ve aktarılmasına katkıda bulunan egemen ideolojinin (ve buna bağlı olarak siyasi ve politik uygulamaların) tüm özelliklerine bakmalıyız.
Örneğin DİSİ Başkanı Anita Demetriou’yu ya da Kıbrıs’ın en büyük partisinin liderliğini, hükümet üyelerini ve diğer siyasi, dini ve askeri yetkilileri her yıl Georgios Grivas’a saygı duruşunda bulunmaya iten şey nedir?
Sanki ilk defa başımıza geliyormuş gibi kınamak ve atıp tutmak yerine odaklanmamız gereken yer burasıdır.
Yıkımının temel direği olan ENOSIS talebinin, tarihindeki başlıca militanlık ve kahramanlık eylemi olarak görüldüğü bir toplumda mı yaşıyoruz?
Hem EOKA’nın eylemlerinin hem de Makarios liderliğinde yeni kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin izlediği -Kıbrıslı Türklere karşı- çatışmacı yolun sonuçlarıyla asla yüzleşememiş bir toplumda mı yaşıyoruz?
Her kasabanın ve toplumun iki ana caddesinden birine generalin adının verildiği bir ülkede mi yaşıyoruz?
Temel kaygının Yunan ulusal bilincinin geliştirilmesi ve pekiştirilmesi olduğu bir eğitim sistemin de mi yaşıyoruz?
Bu sorular sorulmadığı, bu konular, ideolojik ve siyasi eğilimler denklemin dışında bırakıldığı ya da zamanın tarihsel bağlamının arkasına saklandığı sürece, EOKA ve EOKA-B liderinin anısının korunması ve onurlandırılması için her zaman fırsatlar ve olanaklar olacaktır.
Nihayetinde, ENOSİS’i, EOKA’yı ve Makarios’u tarihsel eleştirel analiz sürecine dahil etmediğimiz sürece, Grivas ve EOKA-B arka kapıdan sıvışmaya ve “Kıbrıs Helenizmi “nin zaferlerinden kendi paylarına düşeni almaya devam edeceklerdir.