• Künye
  • Dayanışma
  • İletişim
  • Gizlilik Politikası
Salı, Mart 28, 2023
Bulamadık
Tümünü Gör
Gazeddakıbrıs
  • ANA SAYFA
  • HABER
    • GAZEDDA’NIN GÜNDEMİ
    • KIBRIS
    • DÜNYA
    • KORONAVİRÜS
    • İKLİM KRİZİ | EKOLOJİ
  • YORUM
    • EDİTORYAL KOLEKTİF
    • GAZEDDABLOG
      • GAZEDDA YAZARLARI
      • GÜNEYDEN YAZARLAR
        • PENNA
      • DÜNYADAN YAZARLAR
        • PROJECT SYNDICATE
    • RÖPORTAJ
  • MULTİMEDYA
    • GAZEDDAPOD
    • GAZEDDAWEBTV
  • TÜM İÇERİK
  • ANA SAYFA
  • HABER
    • GAZEDDA’NIN GÜNDEMİ
    • KIBRIS
    • DÜNYA
    • KORONAVİRÜS
    • İKLİM KRİZİ | EKOLOJİ
  • YORUM
    • EDİTORYAL KOLEKTİF
    • GAZEDDABLOG
      • GAZEDDA YAZARLARI
      • GÜNEYDEN YAZARLAR
        • PENNA
      • DÜNYADAN YAZARLAR
        • PROJECT SYNDICATE
    • RÖPORTAJ
  • MULTİMEDYA
    • GAZEDDAPOD
    • GAZEDDAWEBTV
  • TÜM İÇERİK
Bulamadık
Tümünü Gör
Gazedda
Bulamadık
Tümünü Gör
Ana Sayfa YORUM GAZEDDABLOG GAZEDDA YAZARLARI Hasan Yıkıcı

Gerisi Laf-ı Güzaf

Hasan Yıkıcı Hasan Yıkıcı
7 Ağustos 2017
Okuma Süresi: 7 dk
A A
Gerisi Laf-ı Güzaf

Müzakerelerin çökmesinin ardından yaşananlar üzerine çok yazıldı, çok tartışmalar yapıldı. Hala da yapılmakta. “II. Cumhuriyete Doğru mu?” yazımızda müzakerelerin ardından yaşananlarla ilgili süreci değerlendirmeye çalışıp değişen, hatta yıkılan paradigmayı ve yeni zemini anlamaya çalıştık. Geçen süre zarfında bir yandan merkez siyasetteki kırılmaları ve konumlanmaları pekiştirirken diğer yandan da Kıbrıs sorununa dair bütünlüklü çözüm perspektifinin tuzla buz olmasının yanı sıra ‘federal çözüm’ modelinin sorgulandığı özellikle sağ cenahın manevra alanın da genişlediği ciddi bir zemin oluşu. Fakat öte yandan geleneksel çözüm ve barış güçlerinin basiretsizliğini ve değişen paradigmayı anlayamamadaki başarısını da gözlemlemekteyiz. Kimin dillendirdiğine bakmaksızın ortada çok ciddi bir olgu var, o da geleneksel solun federal çözüm modeli ve ona dayalı siyasal argümanların toplum tarafından bugüne kadar hiç olmadığı şekilde meşruluğunu kaybetmeye başlaması.* Bunu yazıyoruz diye pek çok arkadaşın sinir sistemine dokunmuş olabiliriz. Fakat bundan daha acısı kendi basiretsizliğimizin ve yanılgılarımızın halinden memnun kurbanı olmaktır.

Şimdi sıradan başlayalım…

Merkez siyasette derinleşen kırılma

Uzun süredir merkez siyasetin hareketli bir dönüşüm içinden geçtiğini ifade ediyoruz. Olaylara ve olgulara içinde bulunduğu konumdan bir adım geriye giderek, kuş bakışı bakabilen herkes bunu görüp anlayabilir.

UBP elinde bulundurduğu güç ile durumu idare etmeye çalışsa da gerek icraatları gerekse de kendi içindeki çatlaklarından  dolayı sancıları daha da artacak gibi. DP Serdar Denktaş’ın bünyesinde cisimleşmiş bir isimden öteye geçecek durumda değil.

Özellikle sol olduğu iddiasındaki geleneksel merkez partiler ciddi bir düşüş yaşanmakta. Erhürman liderliğinde CTP biraz toparlasa da bir yandan içinde barındırdığı ilişkilerin aynılığı diğer yandan da Parti’nin geçmişi makus talihinin değişmez nefesi olarak ensesinden eksik olmamakta. TDP, TKP, BKP gibi partiler ise toplumda bir motivasyon yaratmadan çok uzakta. Öyle ki CTP de dahil söz konusu yapılar müzakerelerin çökmesi ve akabinde bu siyasal geleneklerin sırtlarını dayadıkları ‘bütünlüklü çözüm’ ‘federal çözüm’ ve ‘BM parametrelerinin’  ciddi bir şekilde meşruluk kaybına uğramasıyla ayrıca da bir darbe almış durumdalar. İşin acı tarafı bu yapılar sağ söylemlere veya Kıbrıslı Türk milliyetçiliği söylemlerine karşı yeni bir argüman geliştirme çabasında olmaması bir yana, hala 40 yıllık çözüm ve barış söylemlerini tekrar etmekten başka argüman da geliştiremiyor. Bunun adına en kısa manada basiretsizlik denir.  Fakat doğa boşluk tanımaz.

Kurulduğundan beridir merkez siyasetteki çatlaklar, boşluklar ve zaaflar üzerinden manevralar yaparak gelişen ve ivme kazanan Halkın Partisi, Crans Montana çöküşünden sonra artık daha berrak hale gelen zeminde kendi siyasal bağlamı içerisinde başarılı çıkışlar yaparak ivmeyi yükseltti. Sadece ivmeyi yükseltmedi, ayrıca toplumsal kesimlerin daha da derinleşen huzursuzluğunu ve belirsizlik duygusunu da kendi bünyesine çekebilmeyi başarmakta. Süpürge edebiyatı her ne kadar derinlemesine tartışıldığında bir yere kadar götürülebilecek fakat bir yerden sonra da çıkmaza düşecek bir tercihse de, HP topluma somut ve ilk etapta inandırıcı olan açılımlar yaptı. Yani toplumun ihtiyacı olan şeyi gösterdi. Hem de kendi politik formasyonuna uygun bir şekilde. Toplumun bu yöne olan ilgisi ve dikkati net bir şekilde merkezde yer alan diğer yapıları panikletti. Fakat bu panik yenile yaşanmıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bugüne gittikçe kontrolsüz hale dönüşen bir panik söz konusu. Ve bu panikten ve hınçtan dolayı yaşananları anlamada da anlamlandırmada da merkez siyasetin sol tarafı başarısız oluyor. Siyasette kim alternatifler üretir ve onun üzerinden insanları harekete geçirebilirse o yol alır.

Bugün Kıbrıslı Türk milliyetçiliğinin tavan yaptığı, belirsizlikten ve kendi kendini inkardan başka bir şey üretmeyen bütünlüklü çözüm sürecinin çökmesiyle birlikte insanların bu noktada hassaslaştığı ve de artık somut çıkış yolları keşfetmek istediği bir dönemde bu zemin üzerinden yol gösterici olabilen yapılar yol alabilecek, artık kabul etseniz de etmeseniz de karşılığı gittikçe kaybolan söylemleri ağzında sakız etmiş siyasal yapılar değil.

Merkez siyasetteki dönüşüm ve devingenlik açık bir şekilde hız aldı. Önümüzdeki seçimler bu noktadaki dönüşümün önemli bir göstereni olacak. HP’nin ivme kazanması tüm geleneksel yapıları huzursuz etmeye devam edecek. Fakat acı olan merkez siyasetteki sol öznelerin bunca yıllık basiretsizliklerinin yarattığı huzursuzluktan huzur duymaya devam etmeleri. Yeni sağın, Kıbrıslı Türk milliyetçiliğinin alternatifi ortada, adına ister II. Cumhuriyet diyelim, ister kktcnin restorasyonu, bir şekilde var olan yapı yeniden şekillendirilecek. Peki ya sol ve barış güçlerinin alternatifi var mıdır?

Parça parça çözüme sahip çıkmak!

Parça parça çözümle ilgili olarak özellikle son zamanlarda yavaştan da olsa bir tartışma ve anlama süreci başlamış durumda. Henüz daha bu mesele doygunluğa gelecek kadar tartışılmış değil. Fakat tartışılmaya, yaygınlaştırılmaya ve sahiplenmeye değer bir zemini bizlere sunmakta. Ne yazık ki merkez sol gelenekler bu yöntemi tartışmaktan ve argümanlar geliştirmekten kaçınmakta. Fakat parça parça çözüm modeli tam da çöken paradigmanın lanetinden kurtulmak için yeni bir paradigmanın köşe taşlarını bizlere sunmakta. Eğer hedef olarak birleşik Kıbrıs’ı ufuk çizgisine yerleştirirsek parça parça çözüm modelinde hem atılan her adım kendi içinde özgün bir değere ve anlama sahip olur, hem de birleşik Kıbrıs hedefi doğrultusunda hakiki bir karşılığa denk gelir.  Önemli olan noktanın güç ilişkileri ve bu modeli sahiplenme motivasyonu olduğunun altını çizmek lazım. HP ve Kıbrıslı Türk milliyetçisi odaklar bu modeli işbirlikleri odaklı bir süreç olarak şekillendirip günün sonunda iki ayrı devlete dayanan geleneksel sağ argüman olan konfederal çözüme de evriltebilir. Fakat aynı zamanda sol ve barış güçleri de bu süreçten kendilerini dışlama yerine birer özne olup parça parça çözümden birleşik federal bir Kıbrıs’a da gidebilir. Kısacası barış güçleri içine düştükleri krizi bir fırsat bilip paradigma değişiminde rol alabilirlerse gittikçe meşruluğu zedelenen federalizm meselesine de yeni anlamlar katabilecekler, yeniden tanımlayabileceklerdir. Zaten federalizm meselesi de, Kıbrıs sorununun çözüm modeli meselesi de, aynı zamanda adına garantörler dediğimiz  güç odakları da baştan tanımlanmaz ve yeniden anlamlandırılmazsa bir arpa boyu yol alınamayacaktır. Akıncı’nın iki devlet rüyası, egemen nizam dışında kimsenin memnun kalmayacağı, herkes için kabus olabilecek ikinci bir cumhuriyet anlamına da gelebilir.  Dolayısıyla işe parça parça çözüme sahip çıkmaktan ve onu şekillendirmekten başlanabilir. Aksi taktirde oturduğumuz yerden istediğimiz kadar ‘iki devlet olmaz’ diyelim, ‘bütünlüklü çözüm isterik’ diyelim, ‘federal Kıbrıs’tan başka alternatif yoktur’ diyelim sadece kendi kendimizi kandırmış oluruz.  Yanılsamanın bir ucu kktc’yi yaşatmaksa diğer ucu da öznesi bile olmadığımız bir sürecin tribünlerinde “federal Kıbrıs isterik” diye tezahürat etmektir. Evet bir yanda süpürge bir yanılsama olabilir, ama diğer yanda tribünde oturup 40 yıllık sloganları tekrar ederek tezahürat etmek de bir yanılsamadır. Çünkü ikisinde de ipler bizim elimizde değil. Biz başkalarını elinde ipiz! Kendi kendimizin inkarıyız. Bütün mesele o ipi kopartabilmek işte! Gerisi laf-ı güzaf!

*Burada biraz daha açıklayıcı olmak gerek. Çözüm ve barış yanlısı merkez-geleneksel yapılar bu çöküşteki kendi paylarını kabullenmeli. Açıktır ki Türkiye’nin resmi politikaları doğrultusunda, garantörlüklerin devamı ısrarından bir sonuç gelmeyecektir. Bu anlamda merkez ‘solun’ TC dışişleri çizgisiyle yürüttüğü çözüm modeli çökmüştür. Annan Planı döneminden beridir de bu ilişki biçimini dönüştürmeye irade gösteremeyen yapılar bugünkü çöküşten sorumludur. Sağa ‘federalizm öldü’ zevkini tattıran yine merkez solun başarısızlığıdır. Federalizmin meşru olup olamaması veya inandırıcı bir seçenek olup olmamasının akıbeti, artık bundan sonra bu kavramı yöntemiyle birlikte yeniden tanımlamaktan, içini doldurmaktan ve garantörlerin-egemen elitlerin aşkın kuvvetinden kurtarıp bir deneyim olarak inandırıcı hale getirebildiğimize bağlıdır.

Öznel bir not: Bir süredir özellikle merkez siyasetteki dönüşümü yakından takip etmeye çalışıyorum. Yaklaşık 2 yıldır da CTP ve HP üzerine çeşitli yazılar yazdım. Hatta HP daha kurulmadan söz konusu siyasal hareketin eleştirisini yaptım, anlamaya, anlamlandırmaya çalıştım. Bana göre yazı yazmanın bir tarafı anlama çabası diğer tarafı da anlamlandırma ve yol-yön bulma gayreti. Özellikle Gaile’de yayınlanan ve iki makaleden oluşan ‘Yeni bir stratejiye doğru yazıları’ gibi! Fakat memlekette bu işlerin böyle olmadığını son iki yılda çok net idrak etti.

HP ile ilgili bazı yazıların ardından bana “Sen Kudret Özersay’ın adamı mısın?” diye sorularla, CTP ile ilgili bazı yazılarda ise “Sen gizli CTP’li misin?” gibi ithama kadar varan yargılarla karşılaştım. Bu duruma ilk başta çok şaşırdım ve dehşete düştüm. Sonra insanları bu yargılara iten nedenleri düşünmeye başladım. Özellikle siyasette her tavır, her rol bir güç kapmaca ve ben merkezlilik üzerinden şekilleniyor. ‘Ben’in dışında olan, gücün de dışındadır ve onun ya yok edilmesi ya da bir şekilde düşman bellenen ile damgalanması gerekmektedir. Kısacası buna iktidar zehirlenmesi deniliyor! Muhtemelen bu yazıdan da çeşitli yargılar ve ithamlar çıkartacak olanlar vardır. Varsın çıkartsınlar. Şükür ki UBP ile ilgili yazacak pek bir şey yok.

 

Gazedda'dan haberdar olmak için takipte kalın...

Takipten çık
Hasan Yıkıcı

Hasan Yıkıcı

Gazeteci

Hasan Yıkıcı

Kurtarıcılarımızdan kurtulmaya ihtiyacımız var – Hasan Yıkıcı

Hasan Yıkıcı
7 Nisan 2021
0

Siyasal ve pratik anlamda bir çıkmaza düştüğünüzde veya hareket etme, kitleleri ikna edebilme kabiliyetinizi yitirdiğinizi fark ettiğinizde çeşitli alternatifler, araçlar veya ifade kanalları yaratmaya çalışırsınız.

Okumaya Devam Et
Hasan Yıkıcı

Duygular seli içinden cumhurbaşkanlığı seçimlerine doğru – Hasan Yıkıcı

Hasan Yıkıcı
24 Ekim 2019
0

Sürekli konuşulduğu gibi bu seçim çözüm-çözümsüzlük veye Türkiye ile ilişkiler odaklı bir seçim olmayacak, bir başka odak daha var, o da kimlik ve buna bağlı olarak toplumsal duygular meselesi…

Okumaya Devam Et
Hasan Yıkıcı

Aklın, vicdanın ve yüreğin sesi – Hasan Yıkıcı

Hasan Yıkıcı
13 Ekim 2019
0

"Çünkü barış ideası bir slogan veya ezberlenmiş cümle kalıplarından değil; en zor koşullarda bile uğrunda tavır alınabilecek, vicdan, akıl ve yürekle harmanlanmış bir kültürden oluşmaktadır."

Okumaya Devam Et
Hasan Yıkıcı

Makul adam: Tufan Erhürman – Hasan Yıkıcı

Hasan Yıkıcı
3 Ekim 2019
0

"Erhürman, Kıbrıs’ın kuzeyine dair politika oluştururken, sınırını KKTC’nin varlığından kaynaklı sınırlarla belirlemekte; bir zamanlar sıklıkla dillendirdiği fakat uzun bir süredir de lügatından çıkarttığı ‘vesayet’ düzeninin sınırlarını kendi politikasının da sınırları...

Okumaya Devam Et
Hasan Yıkıcı

Her şey normale döndü mü? – Hasan Yıkıcı

Hasan Yıkıcı
12 Eylül 2019
0

Çünkü bu ülke bir ülke değil…

Okumaya Devam Et

YAZARLAR

Size bağış da yok, bağışlama da! | Mustafa Onurer
Mustafa Onurer

Size bağış da yok, bağışlama da! | Mustafa Onurer

Mustafa Onurer
28 Mart 2023
Bir seçim yazısı ya da “bizi tüm kurtaracak olan…”[*] – Sibel Özbudun
Sibel Özbudun

Bir seçim yazısı ya da “bizi tüm kurtaracak olan…”[*] – Sibel Özbudun

Sibel Özbudun
26 Mart 2023
Geceleri insanın elinden alamazlar 🌗 Tevfik Aytekin
GAZEDDA YAZARLARI

Geceleri insanın elinden alamazlar 🌗 Tevfik Aytekin

Gazedda
25 Mart 2023
Çalıyor

“Silahlı ve Tehlikeli: Britanya’nın Irkçı Polisi” | Belgesel

“Silahlı ve Tehlikeli: Britanya’nın Irkçı Polisi” | Belgesel

“Silahlı ve Tehlikeli: Britanya’nın Irkçı Polisi” | Belgesel

DÜNYA
Gazeddawebtv’nin yeni programı Sansürsüz yayınlandı

Gazeddawebtv’nin yeni programı Sansürsüz yayınlandı

SANSÜRSÜZ
‘Hükümet istifa’ demek suç değil görevdir

Yas Evi | GAİN Orijinal Belgesel | Video Haber

GAZEDDA'NIN GÜNDEMİ
“Çocuklarımıza ulaşabilmek için yoğun bir çaba sarf ediyoruz”

Mağusa’nın en büyük acısı | Video Haber

GAZEDDA'NIN GÜNDEMİ
Umut’un babası | Sedat Yılmaz | Video

Umut’un babası | Sedat Yılmaz | Video

DÜNYA
Taraftarlar: Amedspor’a yapılan saldırı bir sistem sorunudur | Video

Taraftarlar: Amedspor’a yapılan saldırı bir sistem sorunudur | Video

DÜNYA
İlk resmî rapor | 33 bin 143 bina ağır hasarlı, 153 bin 506 daire derhal yıkılmalı

Kader Planı: Antakya | Video Haber

DÜNYA
“Çocuklarımıza ulaşabilmek için yoğun bir çaba sarf ediyoruz”

Isias’ta hayatını kaybeden Hayal’in ailesinden ‘AFAD’ çıkışı: 6. güne kadar göremedik | Video Haber

GAZEDDA'NIN GÜNDEMİ
Kabındaki mama ile 25 gün hayatta kalan ‘Fıstık’, kurtarıldı

Kabındaki mama ile 25 gün hayatta kalan ‘Fıstık’, kurtarıldı

GAZEDDA'NIN GÜNDEMİ
Dayanışmanın önceliği | Melike Özbay | Vesaire

140journos’tan “kader planı”

DÜNYA

Twitter’da takip et

Tweetlerim

Instagram

Takip et

  • 27 Mart Dünya Tiyatro Günü kutlu olsun. Devlet Tiyatrosu
  • Yakanızdayız! #isiasadaletnöbeti
  • 27 MART DÜNYA TİYATRO GÜNÜ

“Bu büyük seçme çağında sanat da seçimini yapmalıdır. Sanat ya körü körüne bir inanışla kaderini bir azınlığa bağlar ve onun aracı olur ya da çoğunluğun tarafını seçerek kaderini ona bağlar. Ya insanları boş düşlere sürükler ve onları uyutur, bilgisizliği artırır; ya da gerçeklere yönelip bilgiyi çoğaltır. Ya yıkıcı yanı ağır basan güçlere ya da yapıcı ve ileri güçlere seslenir.”

Bertolt Brecht
  • Fransa
  • Nuri Sılay ile Tevfik Aytekin
  • 🟣 21 Mart Uluslararası Irk Ayrımı ile Mücadele Gününde, Mülteci Hakları Derneği olarak ırkçılık ve ayrımcılığa karşı sesimizi yükseltiyoruz!

🟣 MHD olarak sizi, Irkçılık Karşıtı Ağ ile tüm Irkçı, ayrımcı ve ötekileştirişi, politika, tutum ve davranışlara karşı mücadele etmek için aramıza katılmaya davet ediyoruz.

-------

🟣 As the Refugee Rights Association, we raise our voices against racism and discrimination on March 21, International Day for the Elimination of Racial Discrimination!

🟣 We invite you to join us with Network Against Racism to fight against all racist, discriminatory, and marginalizing policies, attitudes, and behavior!
  • Kader değil cinayet. Hepimize hesap vereceksiniz! #isiashepimizehesapverecek
  • Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşam süren gençlerin yüzde 57.30’unun göç etmeyi düşündüğü; gençleri göçe iten en önemli etkenlerin ekonomi, gelecek kaygısı ve zorunlu askerlik olduğu ortaya çıktı.

Gazedda Sosyal Medya

SON EKLENENLER

İskoçya’nın yeni başbakanı Hamza Yusuf: Bağımsızlığa hiç olmadığı kadar ihtiyacımız var

İskoçya’nın yeni başbakanı Hamza Yusuf: Bağımsızlığa hiç olmadığı kadar ihtiyacımız var

38 dakika önce
İsrail’de kriz derinleşiyor: Cumhurbaşkanı’ndan hükümete ‘sorumluluk’ çağrısı

İsrail’de yüz binleri sokağa döken yargı reformu durduruldu

41 dakika önce
Kenya’da şiddetli protestolara karşı polis şiddeti | Foto haber

Kenya’da şiddetli protestolara karşı polis şiddeti | Foto haber

15 saat önce
Binlerce İspanyol sağlık çalışanı kesintilere karşı sokağa çıktı

Binlerce İspanyol sağlık çalışanı kesintilere karşı sokağa çıktı

15 saat önce
“Öğrenciler çadırda eğitim görürken ‘tiyatro sahnemiz yok’ demeye çekiniyoruz”

“Öğrenciler çadırda eğitim görürken ‘tiyatro sahnemiz yok’ demeye çekiniyoruz”

21 saat önce
Gazedda

© 2022 Gazeddakıbrıs - Copyleft

  • Künye
  • Dayanışma
  • İletişim
  • Gizlilik Politikası

Bulamadık
Tümünü Gör
  • Ana Sayfa
  • HABER
    • GAZEDDA’NIN GÜNDEMİ
    • KIBRIS
    • DÜNYA
    • KORONAVİRÜS
  • MULTİMEDYA
    • GAZEDDAPOD
    • GAZEDDAWEBTV
  • YORUM
    • EDİTORYAL KOLEKTİF
    • GAZEDDABLOG
      • GAZEDDA YAZARLARI
      • GÜNEYDEN YAZARLAR
      • DÜNYADAN YAZARLAR
    • RÖPORTAJ

© 2022 Gazeddakıbrıs - Copyleft

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız. Gizlilik ve Çerezler Politikası sayfamızı ziyaret edin.