Kısa denilmeyecek bir ara vermek zorunda kaldım yazmaya.
Malum Gazedda günden güne büyüyor ve vakit kalmıyor düşünceleri kaleme almaya.
Gazedda’yı her gün sizlerle güncellenmiş şekilde buluşturmak içi bir önceki günden daha fazla zamana ve enerjiye ihtiyaç oluyor.
Kısıtlı imkanlarla, bıkmadan ve usanmadan bu yolda devam etmek şaşmaz hedefimiz elbet.
Bugünden dönüpte ilk günlere baktığımda ne çok yol aldığımızı daha iyi kavrıyorum.
Gazedda belki henüz kendi gündemini yaratan yeterli bir noktaya ulaşamadı.
Ajans ve haber kaynaklarından beslenerek içeriğini oluştursakta önceliklerimiz ve hassasiyetlerimizle farklı bir dil yaratma gibi bir gayle içerisindeyiz.
6000’i aşan Facebook takipçimiz, 1300 kusur twitter takipçimiz ile 1 yılda geniş bir aile olduk.
Özellikle Gazeddablog’a katkı koyan yazarlarımız ile bu aileyi güçlendirdik.
Sevgili Reşat Şaban’ın paha biçilmez gönüllü katkısı ile ötekileştirilen, görmezden gelinen insanların haklarını bu ailenin en önemli parçalarından yaptık.
Gazeddakıbrıs’ın İnsan Hakları bölümüne büyük bir hassasiyetle yaklaştık.
Ülkemizde üstü örtülen, ertelenen, konuşulmak istenmeyen, “ahlak” ve “vatan” bekçiliği ile varlığı kabul edilmeyen sorunları gündeme taşımamız gerektiğini çok iyi biliyorduk.
Akıbet, Fasıl 154 olarak bilinen Ceza Yasası’nın değiştiirilmesi tartışmalarında, aslında ülkemizde insan hakları için çok fırın ekmeğe ihtiyaç olduğu ortaya çıktı.
***
2012’nin yaz aylarında yoldaşım Turgut Denizgil ile Gazeddakıbrıs’ın temellerini atarken;
1974’ün üzerinden 40 sene geçmesine rağmen siyasetin yapamadığını medyanın da yapmak istememesinden, hayatın normalleştirilmemesi, kavramların, isimlerin doğru kullanılmaması gibi basit konulardan oldukça rahatsızdık.
İnternet gazetelerinin okuyucuyu kandırarak rant elde etmesine karşı büyük bir öfkemiz vardı.
Kıbrıs’ın kuzeyi ile güneyini medyanın iki farklı ülke olarak ele almasına, hava durumu haberlerinde bile “KKTC’de hava” gibi akla sığmayacak ifadeler kullanmasına tahammül edemiyorduk.
Ve daha bir çok kabullenemediğimiz şey Gazeddakıbrıs’ın doğuş sürecini hızlandırarak Ekim 2012’de sizlerle buluşmasını sağladı.
Peki bugün Gazedda’da ne yapıyoruz?
Gazeddakıbrıs öncelikli olarak ticari amaçla yayın yapmıyor. Elbette Gazedda’nın hayatta kalması, büyümesi için maddi gelire ihtiyacımız var. Fakat maddi gelir elde etmek için yayın yapmamak gibi bir prensibimiz de var.
O nedenle Gazedda’nın kimsenin borozanlığını yaptığını göremezsiniz.
Hiçbir siyasi parti, şirket, üniversite veya kişi ile ekonomik bir çıkar ilişkimiz yok.
Gazeddakıbrıs’ta çıkan reklamlar, reklamı verene gazete tarafından ayrıcalık sağlanması için yer almaz, sadece reklam olarak yer alır.
Gazeddakıbrıs’ta fahiş reklam fiyatları uygulanmadığı gibi, medya üzerinden köşe dönmek gibi bir gayle ile yayınlarını da sürdürmez.
Yapılması esas görevleri ve hizmetleri haberleştirerek okuyucusuna ulaştırmaz. Hükümet, siyasi, bakan ziyaretlerini, belediye temizlik çalışmalarını vb. olağanüstü bir durum olmadığı müddetçe önemli bir habermiş gibi okuyucusuna sunmaz.
Abahor’a önce Abahor sonra Cihangir der, Kıbrıs’ta her alanda sürdürülen asimilasyona çalışmalarına doğruyu yazarak karşı çıkmaya çalışır.
Kısacası Gazeddakıbrıs her şeyden önce kullandığı dile, kelimelere dikkat eder.
Benim editörlüğünü, Reşat Şaban’ın İnsan Hakları Bölümü editörlüğünü, Turgut Denizgil’in teknik ve tasarım çalışmalarını yaptığı, bir çok kişinin yazı ve fikirleri ile katkı koyduğu Gazeddakıbrıs’ı kollektif dayanışma ve farklı bir dil yaratma gaylesi daha da güçlendiriyor.
Önümüzdeki günlerde GazeddaBlog’un genişlemesi için çalışmalarımızı hızlandıracağız.
Amacımız altı boş gündemlerle yönlendirilmeye çalışılan okuyucuya daha fazla görüş ve yorum sunabilmek.
***
Gazetecilik önemli bir iddiadır.
Gazeddakıbrıs’ı yaşatanların çoğu gazeteci değil.
Gazetecilerden dah fazla gazetecilik mesleğine karşı sorumluluk hissederek, önce yurttaş, önce bilgi diyerek yol almaya çalışanlar yaşatıyor Gazeddakıbrıs’ı.
Kimseyle rakip değiliz, öyle bir iddiamız da yok.
Bizim iddiamız farklı olmak, farklıyı söylemek.
Bizim amacımız ötekileştirilen, ayrımcılığa, haksızlığa uğrayan her ne varsa ona sahip çıkmak.
Resmi dil ve resmi söylem ile kimsenin inanmayacağı kelimeler yerine ille de doğruyu yazmak.
Bizim amacımız sadece kendi düşüncelerimizin propogandasını yapacak bir alan yaratma değil, amacımız özellikle sivil topluma, örgütlere, sendikalara, bireylere, aktivistlere, dışlananlara söz söyleyecek ve sözünü duyuracak bir alan yaratmak.
Bugüne kadar emeğini, katkısını bizlerden esirgemeyen, bizlere sahip çıkarak takip eden ve takdir ederek onurlandıran herkese sonsuz teşekkürler.
Aramıza katılmak isteyenlere hoş gelişler ola.
Direnmeye devam…