Geçtiğimiz hafta Sn Dış İşleri Bakanı’nın yine yeni bir “aktif diplomasi” örneğine tanık olduk.
Yeni bir örneğine diyorum çünkü hatırlanacağı üzere İtalya’da yürütülen gizli diplomasi örneği de var. Kimle, nerede, nasıl görüşüldüğü halen sır olan İtalya temasları neticesinde, ENİ şirketinin doğu akdeniz de doğal gaz arama çalışmalarını durdurduğu ve artık doğu akdeniz de “aktör” olduğumuz da müjdelenmişti.
Ne var ki kısa süre sonra ENİ çalışmalarına devam edeceğini açıklamış, bunun yanında Noble Energy gibi bir çok enerji devinin katılımı ile doğal gaz arama çalışmaları devam etmişti, etmeye de devam ediyor. Sn Dış İşleri Bakanı ise ara sıra “seyirci kalmayacağız” yönünde açıklamalar ile yaşananlara seyirci kalmaya devam ediyor! İşin aslı ne yazık çözüm olmadan seyirci kalmaya devam edeceğimizdir.
Yeni “aktif diplomasi” örneğinde ise New York’da bir takım temaslara tanık olduk. Üstelik bu temaslar da Sn Akıncı ve hükümet ortaklarının bilgi ve onayının olmadığı yönünde ciddi emareler de var! Bunun yanın da New York temaslarının güneminin “BM Barış Gücü’nün görev süresinin uzatılmaması talebi” olduğu gazetelere yansıyan demeçlerden öğreniliyor.
Açıktır ki ateşkesin ve çözümsüzlüğün halen hüküm sürdüğü mevcut koşullarda, BM Barış Gücü’nün görev süresinin uzatılmamasını beklemek büyük bir hayal, bunu talep etmek ise gerginlik körükleme dönük provokatif boş bir çaba. Ancak söz konusu olan önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yatırım yapmak olunca, ortaya konan çabanın mahiyetinin de pek önemi kalmıyor.
Sn Özersay açısından önemli olan TC Dış İşleri’nin her türlü desteği ile müzakerelerin önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce Guterres çerçevesinde yeniden başlamasını engellemek. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dönük rakiplerine “markaj-devre dışı bırakma” taktiği ile üstünlük sağlamak, kendisini çözümsüzlük yanlısı sağ kesimlerin adayı olarak ön plana çıkarmak ve “aktif diplomasi” örnekleri ile kişisel yatırım yapmak.
Çözümsüzlük ve ayrılıkçı politikalar sonucunda Kıbrıslı Türklerin getirildiği son nokta toplumsal yok oluştur. Kıbrıs açısından da kalıcı bölünme ve felakettir. Şimdi eski yemeği ısıtıp, farklı şekiller de servis etmek, Denktaşvari provokatif, boş ve hayali politikaları gündemleştirmek, topluma hiçbir şey kazandırmaz. Ancak çok şey kaybettirir. En önemlisi de kendi ülkesinde yaşam hakkını kaybettirir.
Yeni nesil Denktaşların ve geleneksel çözüm karşıtı statükocuların hedefleri değişmedi. Kalıcı bölünme ve statükonun muhafaza edilmesi. Önümüzdeki süreçte de, özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dönük süreçte “çıkar birlikteliği” temelinde güçlerini birleştirecekleri çok açık. Tarih bunun sayısız örneği ile dolu!
Peki federalistler ne yapıyor veya ne yapacak?
Daha ne kadar koltuğumuzda oturup, topu sürekli Kıbrıs Rum tarafına atacağız? Daha ne kadar “aktif diplomasi” ile ön plana çıkarılan ayrılıkçı politikalar karşısında susukun kalacağız? Daha ne kadar hükümetçilik oyunu oynama uğruna, Kıbrıs sorunundaki insiyatifin ayrılıkçı zeminde ileriye taşınmasına göz yumacağız? Bu ülkedeki temel çelişkinin federal birleşik bir Kıbrıs veya kalıcı bölünme olduğu gerçeğini ne zaman yeniden hatırlayacağız.
Kıbrıs sorunun da ve müzakerelerin yeniden başlaması yönünde çok ciddi perde arkası gelişmeler yaşanıyor. BM, müzakerelerin yeniden başlamasını sağlamak için referans şartları ile ilgili ortak bir uzlaşı belgesi çalışması içerisinde.
Hem müzakerelerin biran önce başlaması ve federal çözüme ulaşılması hem de önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik tüm federalistlerin aralarındaki farklılıkları daha fazla geç olmadan bir yana koyarak bir araya gelmeleri ve ortak bir strateji belirlemeleri şarttır!